Güncelleme Tarihi:
Çankırılı, o günden beri köpeğini tasmasız dolaştıran kişiye karşı hukuk mücadelesi veriyor. Eğer bu kişi ceza alırsa, Türkiye’de bir ilk olacak ve ilk kez bir hayvanın başka bir hayvana zarar vermesinden dolayı sahibi cezalandırılacak. Bu hukuk mücadelesini hayvan sahiplerinin taşıdığı sorumluluğa vurgu yapmak amacıyla yürüttüğünü belirten ve saldırganlık belirtileri gösteren köpeklerin uygun bir ağızlık ve sağlam bir tasma olmadan dolaştırılmamasını isteyen Çankırılı’nın hayvan beslemek isteyen ama onlara sevgisini verecek zamanı ya da motivasyonu bulunmayanalara da tavsiyesi var: “Hayvanları sevmek başka, onlarla beraber yaşamak, sorumluluk almak bambaşka bir şey. Bir hayvanla beraber yaşamak bir çocukla yaşamak gibi. Onun tüm beslenme, sağlık, huzur, sevgi, ilgi, eğitim ihtiyaçlarını karşılamanız gerekir. Bu ihtiyaçları karşılamaya yaşam tarzı uygun olmayan biri de elbette hayvan sevebilir, ancak uzaktan sevmelidir. Ben bu kişilere orman beslemelerine, barınaklara gitmelerini, sokaktaki hayvanlarla vakit geçirmelerini, onlarla ilgilenmelerini öneriyorum.”
Olay nasıl yaşanmıştı, kısaca hatırlatır mısın?
İşten eve döndükten sonra Balzac’la yürüyüşe çıktık. Yürüyüşün sonuna doğru, yanıma bir Alman kurdu yaklaştı. Tasmasız serbest bir şekilde dolaşıyordu ancak ağzında ağızlık vardı. Balzac’ı koklarken, bir anda ağızlığından kurtuldu ve saldırmaya başladı. Her şey o kadar hızlı gelişti ki, müdahale etmeye fırsatım bile olamadı. Çevreden iki üç kişiyle birlikte Balzac’ı kurtarmaya çalışırken, sonradan köpeğin sahibi geldi, ama o da engel olamadı. İki kere köpeğin yüzüne vurduğumu hatırlıyorum, elimi kolumu uzattım hatta, fakat ne yazık ki köpek, Balzac’ın kalbini durdurana kadar vazgeçmedi. Balzac nefes almayı kestiğinde köpek ödül bekler gibi bir oturma pozisyonuna geçti. O anda hızla Balzac’ımı kucağıma aldım ve çevredeki insanların yardımıyla bir taksi bulduk. İlk durdurduğumuz taksi kucağımda köpek olduğu için bizi almadı. Hala yaşadığına dair bir umudum vardı ve nefes alabilmesi için dilini dışarı çıkardım. Dili soğuktu. Taksiye binerken son nefesini verdiğini duydum. Öldüğüne inanmak istemiyordum. Hayvan hastanesinin aciline gittiğimizde ordaki veteriner nefes almadığını söyledi. Beli kırılmış, iç organları parçalanmış
Köpeğin sahibine hangi suçlamayla dava açtın?
Ben köpeğin değil, sahibinin ceza almasını istiyorum. Zaten sonuçta o bir hayvan ve hayvanlar içgüdüleriyle hareket ettiği için birçok davranışını öngöremeyiz. Bu yüzden bu olayın önlenmesi için yapılacak tek şey, bu köpeğin de tasmalı olmasıydı. Ben tasmalı gezdiriyordum zaten. Bu olay kesinlikle bir kaza değildir. Balzac’ı bir köpek değil, bir insanın sorumsuzluğu öldürmüştür. Saldırgan köpeğini tasmasız gezdirebilecek kadar sorumsuz bu insanın ceza alması için elimden geleği yapacağım. Türk Ceza Kanunu’nun 177. maddesi, gözetimi altında bulunan hayvanı başkalarının hayatı veya sağlığı bakımından tehlikeli olabilecek şekilde serbest bırakan veya bunların kontrol altına alınmasında ihmal gösteren kişinin altı aya kadar hapisle cezalandırılmasını öngörüyor. Biz de bu maddeden davamızı açtık. Bu Türkiye’de emsal karar olacak.
YASALARDA BİLE MAL GÖZÜYLE BAKILIYOR
Karşı tarafın, bu davanın maddi çıkar için açıldığı iddiası var. Maddi bir beklentin var mı? Mahkeme, tazminat ödenmesine hükmederse o paraya dair nasıl bir tasarrufun olur?
Evet karşı taraf duruşma sırasında bizi böyle sığ bir yaklaşımla itham etti, ancak herhangi bir tazminat kararı verilirse, elde edilen paranın tamamı sahipsiz hayvanlara mama veya tedavi yardımında kullanılacak. Ne ben ne de ailem bu acının getirdiği parayı başka hiçbir şekilde değerlendirmeyi aklımıza bile getirmedik. Eğer gerekli izinler sağlanırsa, Balzac’ın öldürüldüğü noktaya sokak hayvanları için mama ve su istasyonu koymak gibi bir fikir de var aklımda.
Alman kurdunun sahibi, seninle hiç iletişime geçti mi? Pişmanlık ifadesinde bulundu mu?
Duruşma gününe kadar hiç benimle iletişime geçmedi. Duruşmadan yaklaşık 10 dakika önce köpeğinin yavrusunu ya da Balzac’la aynı cins olan bir yavru hediye etmeyi teklif etti. Olumlu, olumsuz bir yanıt vermeden kalkıp uzaklaştım yanından. Avukatımla görüştüler. Avukatım, böyle birşeyi kabul etmediğimizi söyledi. Bu ‘arabana çarptık, hadi sana yeni bir araba alalım’ durumu değil. Bizim canımız gitti. Ve onun telafisi yok.
Bir nevi mal olarak görmüş yani?
Ne yazık ki, yasalarımızda da hayvanlar, neredeyse bir mal olarak görülüyor.
DAVA AÇSAK NE OLACAK DİYORLAR
Olay duyulduktan sonra çevrede, diğer köpek sahiplerinde bir tedirginlik oldu mu?
Özellikle ufak köpek sahipleri çok etkilendi ve ‘Sahile inmiyoruz’ diyen bile oldu. Çünkü sahilde yeşil alan olduğu için insanlar köpeklerini serbest bırakıyorlar. Tabii ki birçoğu zararsız ama bunu tahmin etmek mümkün değil. Olay olduğundan beri hiç sahile inmeyen ufak köpek sahipleri var. Benim köpeğim birşey yapmaz zihniyeti var. Ama yapıyorlar işte.
Açtığın dava, ulusal basında da yer buldu ve pek çok kesim tarafından duyuldu. Bu süreçte, benzer mağduriyetleri yaşayanlardan sana ulaşanlar, ya da danışmak için arayanlar oldu mu?
Bu olayın yaşanmasının ve duyulmasının ardından sosyal medyadan özellikle birçok kişi benimle iletişime geçti. Arayanların hepsi köpeklerinin başka sahipli bir hayvan tarafından saldırıya uğradığını belirtti. Maalesef bunlardan bir kısmı sakat kalmış, bir kısmı da ölmüş.
Peki bu kişiler de senin gibi haklarını aramış mı?
Bir tanesi hakkını aramış. İzmir’de bir davayı takip ettik. Olumsuz sonuçlanmış. Onun dışında hakkını arayan olmamış.
Sebep ne olabilir? Sonuçsuz kalacağını mı düşünmüşler?
Biraz güvensizlik var tabii, herkes “Dava açsak ne olacak?” diye soruyor. Bu ülkede insanlar için bile hakkınızı doğru dürüst arayamıyorken, bir hayvanın hakkı için dava açmayı düşünmüyorlar, çoğunluğu da sonuçsuz kalır düşüncesiyle hakkını aramıyor. Bu bir görev bence. Eğer bir suç işleniyorsa ve bu suç karşılıksız kalırsa, başka kişileri cesaretlendirir.
UZAKTAN DA SEVEBİLİRSİNİZ
Hayvan beslemekle, hayvan sevmek aynı şeyler mi? Her hayvan besleyen, hayvan sevgisini yaşayabilir mi? Bunu şundan soruyorum, yani Balzac olayında olduğu gibi, bir köpeğe gerçekten sevgini verebilirsen, ufaklığından itibaren o hayvan yine de içgüdüsü gereği saldırgan olabilir mi?
Hayvanları sevmek başka, onlarla beraber yaşamak, sorumluluk almak bambaşka bir şey. Bir hayvanla beraber yaşamak bir çocukla yaşamak gibi. Onun tüm beslenme, sağlık, huzur, sevgi, ilgi, eğitim ihtiyaçlarını karşılamanız gerekir. Bu ihtiyaçları karşılamaya yaşam tarzı uygun olmayan biri de elbette hayvan sevebilir, ancak uzaktan sevmelidir. Ben bu kişilere orman beslemelerine, barınaklara gitmelerini, sokaktaki hayvanlarla vakit geçirmelerini, onlarla ilgilenmelerini öneriyorum. Hayvanların iç dünyaları o kadar güzel ki, hayvan sevgisinden çok daha fazlasını yaşatıyorlar insana, terapi oluyorlar.
Saldırganlık konusuna gelince, köpeklere büyütülürken gerekli ilgi, sevgi ve eğitimin verilmesi ve bilinçli, düzgün sosyalleştirilmeleri ve kısırlaştırma agresyon ihtimalini çoğu zaman düşürür. Ancak nasıl ki her insan herkesle anlaşmak zorunda değilse, köpekler de aynı şekilde birbiriyle anlaşmak zorunda değil. Elektriği tutmaz, bizim anlayamadığımız bir tehdit algılar, bunların garantisi yoktur. İçgüdüler olduğu kadar genetik faktörler de çok büyük etkendir. Sağlam bir tasma ve uygun bir ağızlık olmadan agresyon belirtileri gösteren köpekler gezdirilmemelidir. Balzac’ın öldürülmesinde de saldırıda bulunan köpeğin değil, onun topluma açık bir yerde tasmasız-serbest bırakan sahibinin suçlu olması da bu yüzdendir işte.
HAYVANSEVERLERE HAKSIZLIK EDİLİYOR
Aynı zamanda hayvan hakları savunucususun ve bu alanda pek çok faaliyete katılıyorsun. Bazı kesimlerden ise genelde sizlere, “Bu kadar aç insan varken, neden hayvanlarla bu kadar uğraşıyorsunuz?” şeklinde eleştiriler geliyor. Ne düşünüyorsun bu konuda?
Bundan rahatsız oluyorsan, sen de o insanlar için birşey yap. Başkalarını eleştirmekle bir yere varamayız. Eğer bir sorun görüyorsa herkes elinden geleni yapmak zorunda. Toplumsal duyarlılık, güya duyarlı bir toplumuz ama çoğu zaman herkes sadece eleştirmeyi biliyor. Ben hayvanlara yardım ediyorum, çünkü onları savunacak herhangi bir mekanizma yok. İnsanlar için yasalar var, dernekler var ama hayvanların korunması adına gerçekten çok az mercii var. Bu arada hayvansever gruplar arasında okullara kitaplar gönderen, yardıma muhtaç ailelere yardım eden insanlar da var.
Az çok bu konuda gözlemin olmuştur. İçinde gerçekten hayvan sevgisi besleyen, onlara karşı merhamet duyan insandan ne beklenir, ne beklenmez? Yani hayvan sevgisiyle yaşayan bir kişi topluma karşı, diğer insanlara karşı ne tür duygular besler, hayvan sevgisi bir insanı daha insancıl yapar mı?
Doğrusunu istersen bu konuyu ben de kendi içimde çok düşündüm ve çevremi gözlemledim. Hayvanlardan korkmak ya da evde beslemek için uygun olmamak çok farklı bir konu, onu bir kenara bırakıyorum, fakat hayvana sevgi ve merhamet duyan insanlar, haksızlığa karşı sesini çıkaran, adalet duygusu güçlü, toplumsal olaylara karşı da oldukça duyarlı kişiler. Birçok farklı hayvansever grubun içinde bulunmuş biri olarak şunu açıkça söyleyebilirim ki, bu insanlar bir yandan hayvanların uğradıkları şiddet ve haksızlıklarla mücadele ederken, diğer yandan yardıma muhtaç ailelere, çocuklara, okullara birebir yardım ellerini uzatıyorlar. Sayısız yardım organizasyonuna şahit oldum. Bu da şunu gösteriyor; sevgi ve merhamet duygusunu içinde barındıran kişiler hep aynı. İnsana, doğaya, hayvana saygı duyanlar onlar. O yüzden hiç kimseye bir faydası dokunmadan ancak ‘Yardıma muhtaç o kadar insan varken hayvanlarla uğraşıyorsunuz’ diye kuru eleştirilerde bulunan kişiler de bu gerçeği unutmasınlar. İnsan, hayvan, doğa farketmez – lütfen hiçbir adaletsizliğe sessiz kalmayın, elinizi taşın altına koyun.
Petshop’ların durumu son yıllarda epeyce tartışma konusu. Petshoplara karşı mısın? Balzac’ı nereden edinmiştin?
Köpek edinmeye karar verdiğim zaman birkaç veterinere haber bıraktım. Apartman yaşamına uygun, ufak, benim bakabileceğim bir cins köpek arıyorum. Tanıdığınız birinin hayvanı doğum yaparsa lütfen bana haber verin dedim. Sonra Ankara’dan pug cinsi köpeğin doğum yaptığı haberi geldi. Biz de, aldık. Petshop’tan almadım. Canlı hayvan satan hiçbir petshop’tan mama bile almıyorum. Çünkü, her ne kadar iyi şartlarda bakılıyor olsa bile, satılıyorlar ve satıldıkları kişiyi takip etmek çok zor. Birçok insan, doğum günü hediyesi olarak sevdiklerine bir heves petshoplardan hayvan alıyor ve bunun sonucu da üç dört ay sonra, hayvan eve çiş yaptı diye terk etmek şeklinde oluyor.
Barınaklar, sokaklar cins hayvan dolu. Para verdikleri hayvanları da atıyorlar.
ÜZGÜNÜM DEMİŞTİ
Çağla Çankırılı’nın açtığı davanın ikinci duruşması 7 Nisan’da. İlk duruşmada sanığın yeniden dinlenmesi ve veteriner bir bilirkişiden olayın önlenebilir olup olmadığına ilişkin rapor alınmasına karar verildi. Alman kurdunun sahibi Emre Aydın, olayın ardından yaptığı açıklamada, kendisinin de çok üzüldüğünü belirterek, “Köpeğim dişi ve zaman zaman erkek köpeklere saldırdığı için ağızlık takıyordum. Ağızlığa güvendiğim için de tasmasız dolaştırıyordum. Ağızlıktan nasıl kurtuldu anlamadım. Engellemek için elimden geleni yaptım. Kasıtlı bir durum yok, üzgünüm” demişti.