Güncelleme Tarihi:
İsveç’in Ankara Büyükelçisi Staffan Herrström, ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ öncesi çok önemli mesajlar verdi. Cinsiyet eşitliğine değinen Büyükelçi Staffan Herrström, dünyadaki tüm kadınların sosyal ve iş hayatında erkeklerin gerisinde kalmaması gerektiğine dikkat çekerek, “Öncelikle biz erkekler, açık ve tutarlı bir şekilde sesimizi duyurarak toplumsal cinsiyet eşitliğine destek vermeliyiz. Kız çocuklarının evlendirilmesi dünyanın hiçbir yerinde kabul görmemeli. Çatışmaların yükünü kadınlar çekerken, barışı erkeklerin müzakere etmesi, her dört milletvekilinden yalnızca birinin kadın olması doğru değil” dedi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün sahip olduğu anlam ve önemin yanında, bu özel günde erkeklerin de kadın hakları için seferber olarak toplumsal cinsiyet eşitliği için net bir duruş ortaya koyması gerektiğini hatırlatan Büyükelçi Herrström, “Konu çiçekler değil, eşit haklar. Eşit haklar da hepimize fayda sağlayacak” değerlendirmesi yaptı. Herrström’un 8 Mart mesajları şöyle:
“Dünya Kadınlar Günü, çoğu zaman hediye edilmesi gerektiği düşünülen çiçekler yoluyla görünürlük kazanıyor. Ancak artık çiçeklerin ötesine geçip etrafımızdaki rahatsız edici gerçekleri görmenin zamanı geldi. Kadınların yüzde 35’i toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin mağduru. Bazı ülkelerde bu oran yüzde 70’i buluyor. Dünyada kadınlar, erkeklerin kazandığı gelirin yalnızca yüzde 77’sini kazanıyor, her dört milletvekilinden yalnızca biri kadın. Ev ve bakım işlerinin yükünün dörtte üçü kadınların omuzlarında. Dünyada her gün 18 yaş altı 47 bin kız çocuğu çoğunlukla rızaları dışında evlendiriliyor.
İSVEÇ FEMİNİST POLİTİKA İZLİYOR
Ekonomik kalkınmada kadınların potansiyelinin farkına varmalıyız. Kadınların iş gücüne katılımının erkeklerle aynı seviyeye gelmesi halinde bazı ülkelerin gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 15 ila 45 arasında artış kaydedebileceği tahmin ediliyor. Bu açıdan uluslararası alanda önemli araçlara sahibiz. ‘İstanbul Sözleşmesi’ bunlardan biri. Kadınları kalkınmaya dahil edemezsek, tüm kalkınma çabalarımızda başarısız oluruz. İsveç’in dünyada bir ilk olarak kadın ve kız çocuklarının haklarına, temsiline ve onlara ayrılan kaynaklara odaklanan feminist bir dış politika izlemesinin nedeni de bu.
ERKEKLERİN DE KATILMASI GEREKİYOR
İsveç’in ilerleme kaydetmesinde kadın hareketi, değişimin önemli bir etkeni oldu. Ancak erkeklerin de bu çabalara katılması gerekli. Ben bu sorumluluğu, hem resmi anlamda bir Büyükelçi olarak hem de iki kız evladı olan bir baba olarak güçlü bir biçimde hissediyorum. Öncelikle biz erkekler, açık ve tutarlı bir şekilde sesimizi duyurarak toplumsal cinsiyet eşitliğine destek vermeliyiz. Eşit haklar hediye edilecek çiçeklerden daha önemli.
HEDEFE VARMIŞ DEĞİLİZ
Çeşitli ölçümlere göre İsveç’in toplumsal cinsiyet alanında görece iyi bir durumda olmasının nedenleri bana sıkça yöneltilen bir soru. Ben bu türden sorulara ihtiyatla yanıt vermeye çalışıyorum zira henüz hedeflerimize varabilmiş değiliz. Toplumsal cinsiyete dayalı ücret farkı ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet başta olmak üzere ele almamız gereken hala birçok konu mevcut. Hal böyle iken ilerlemeler de kaydetmiş durumdayız. Kadınların iş gücü piyasasına katılımının yaklaşık yüzde 77 seviyesinde gerçekleşmesi, İsveç Hükümeti’nin yüzde 52’sinin ve Meclisi’mizin yüzde 46’sının kadınlardan oluşması bu anlamda sayılabilecek örneklerdendir. Bu noktaya gelinmesinde ekonomik etkenler önemli bir rol oynadı.
DEĞİŞİMİ BERABERİNDE GETİRDİ
İş gücü piyasasında kadınlara, kapasitelerine ve yetkinliklerine ihtiyaç duyulduğu özellikle de özel sektör tarafından fark edildi. Bir diğer önemli etken ise kadın hareketi oldu. Herhangi bir ülkede ilerlemenin anahtarı canlı bir sivil toplumun elindedir. Kadınların on yıllara yayılan bir süreçte gerçekleştirdikleri hak savunuculuğu ve oluşturdukları siyasi baskı bir çok değişimi beraberinde getirdi. Bu eylemlerin etkisi, örneğin çocuk bakımı alanında yüksek kaliteli ve uygun maliyetli hizmetlere erişimin giderek yaygınlık kazanarak 90’lı yılların başlarında toplumun her kesimini kapsaması sürecinde herkesçe görüldü.
DAHA FAZLASINA İHTİYAÇ VAR
Bununla birlikte, daha da çok ihtiyacımız olan husus, kadınlar ve kadın hakları için biz erkeklerin de dahil olduğu bir harekettir. Ukrayna, Vietnam ve İsveç gibi çeşitli ülkelerde bu tür gruplarla birlikte çalışıyorum. Ancak siyasi gündemi etkilemek ve günlük hayatta değişimi gerçekleştirmek için bundan çok daha fazlasına ihtiyaç var. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından birden çok ülkeyi kapsayacak şekilde erkekler ve şiddet üzerine yapılan bir araştırma kapsamında mülakat yapılan bir erkeğin söyledikleri, karşı karşıya olduğumuz tavırlar hakkında bize çok şey anlatıyor:
ŞİDDET HAKKI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR
Üzülerek belirtmek gerekirse sayıları hiç de azımsanamayacak büyüklükte olan bazı erkekler, erkeklerin kadınlar üzerinde muktedir olması gerektiğine inanıyor. Bazı erkekler ise diledikleri zaman, özellikle de güç ve ayrıcalıklarına meydan okunduğunu hissettiklerinde şiddet kullanma hakkında sahip olduklarına inanıyor. Pek tabi bu, olası her yönüyle temelden kusurlu bir zihniyet. Söz konusu zihniyetin hala bu denli yerleşik olması da üzücü. Öte yandan günümüzde İstanbul Sözleşmesi örneğinde olduğu gibi yararlı araçlara sahip olmamız ise bir o kadar cesaret verici.”
Birleşmiş Milletler (BM) Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi’nin kadına yönelik cinsiyet ayrımcılığı için başlattığı ‘He for She’ (Kadın için Erkek) kampanyasının önemine dikkat çeken Büyükelçi Staffan Herrström, “İsveç Başbakanı Stefan Löfven’in de güçlü bir biçimde desteklediği ‘He For She’ kampanyası, biz erkeklere ulaşmanın ve bu çabalara katmanın bir yolu. Bu anlamdaki yegâne yol değil, ancak son derece başarılı bir yol. erkeklerin de kadın hakları için seferber olması önemli” dedi. 2018 yılında ‘Erkeğin desteği olmazsa ayrımcılık da son bulamaz’ temasıyla başlatılan kampanyada kadınların ekonomide ve sosyal hayatta güçlenmesi amacıyla erkeklerin sorumluluk aldığı farkındalık çalışmaları yapılıyor.