Kız torun ne güzel olurdu

Güncelleme Tarihi:

Kız torun ne güzel olurdu
Oluşturulma Tarihi: Ocak 04, 2009 00:00

Yeşilçam’ın gelmiş geçmiş en hakiki sarışın sanatçısı Filiz Akın, kendisi hakkında merak edilen tüm sorulara Ankara Hürriyet okurları için yanıtladı.

Sorularımıza içtenlikle cevap veren Filiz Akın, sinemadan oyunculuğa, sosyal projelerinden torun hasretine dek pek çok düşüncesini paylaştı bizimle. Sinemayı bırakmasının üzerinden neredeyse 30 yıl geçmesine rağmen hala hayranlarının gönlündeki yerini koruyan Akın, alçak gönüllülüğü ve insan sevgisiyle yürekleri fethediyor.

Bugüne kadar 117 filmde rol aldınız. O kadar sevilen bir oyuncuyken, neden bıraktınız sinemayı?

Filiz Akın- Benim bıraktığım yıllarda, televizyon yeni bir oyuncaktı. Sinemaya gelen kitle daha evine dönük yaşamaya başladı. Onu için bizim çektiğimiz filmler çekilmez oldu. Daha çok şarkıcıların rol aldığı veya daha cinsel ağırlıklı filmler çekilmeye başlanmıştı. En büyük bırakma sebebim de buydu.

Yarınımı güvenceye aldım

Bu dönemde bir süre şarkıcılık da yaptınız. Bu dönemi biraz anlatabilir misiniz?

F.A.- Anlatabileceğim fazla bir şey yok o dönemde. Ben kimseye muhtaç olmamak ve yarın kaygısıyla sahneye çıktım. Çok sevdiğim bir dönem değil çünkü ben sesi çok güzel olan bir insan değilim. Ama sinemadan tanındığım için bir ilgi oldu. O ilgiden dolayı ben de yarınımı güvenceye almak için çalıştım. İlk kez Neşe Karaböcek’le daha sonra Zeki Müren bir de zannediyorum Behiye Aksoy’la birlikte çalışmıştım o dönem.

Hiç "Yapamam" diye reddettiğiniz rol oldu mu?

F.A.- Hayır olmadı.

Bugüne kadar rol aldıklarınız arasında en sevdiğiniz film hangisiydi?

F.A.- Sevdiklerimin başında "Umutsuzlar" gelir. Sonra "Ankara Ekspresi" ve "Utanç" da var.

Annenizle birlikte büyüdünüz. Siz 7 yaşındayken annenizle babanız ayrılmış. Babanızın yokluğunu çok hissettiniz mi yaşamınızda?

Benim için önemli olan sağlık

F.A.- Babama haksızlık yapmak istemiyorum, rahmetli olduğu için. Ama ben onun varlığını varken de hiç hissetmedim. Yani kötü bir adam olduğu için değil, sevgisini göstermeyi bilen birisi değildi. Onun için daha çok abartılı bir anne sevgisiyle büyüdüm.

Yakında yeni bir proje var mı?

F.A.- Yine kanserle de olabilir ama önemli olan sağlık. Sağlık konusunda bir şeyler yapmak isterim. Sonra, eğitim. Ki benim için sağlıktan bile önce geliyor ülkemizde. Bir de ülke tanıtımı. Her zaman yapabileceğim bir şeyler olduğunda yapıyorum.

İlker'le bir arkadaş gibiyiz

Eşiniz Sönmez Köksal, MİT Müsteşarlığı ve büyükelçilik gibi mesleki gereklilikten dolayı, biraz ketum bir izlenim bırakıyor. Özel yaşamında da böyle midir?

F.A.- Çok konuşan bir insan değil ama bulunduğu konumu çok ciddiye alır. Şimdi siz sorunca düşündüm de özel hayatında da ketum diyebiliriz.

Oğlunuzla aranız nasıl?

F.A.- İlker’le bir arkadaş gibiyiz. Şimdi de çok mutlu bir dönemi. Ben de anne olarak izlemekten çok mutlu oluyorum.

Özge Ulusoy’la tanıştırdı mı sizi?

F.A.- Yani Özge’yle resmi bir tanışmamız yok ama, İlker’i mutlu gördükçe ben de seviniyorum.

Bir anne olarak, "Babaanne olmak istiyorum" gibi bir baskı yapıyor musunuz?

F.A.- Var var isterim doğrusu. Baskı yapmıyorum ama baskı yapmadığım şöyle annemin yaş gününü kutluyorduk geçenlerde. ’Şurada bir kız torun olsa ne güzel olur’ falan dedim. Bu baskı değil güya.

Yeşilçam’ın dünü ve bugününü karşılaştırabilir misiniz?

F.A.- Ben bugünkü sinemayı çok beğeniyorum. Çünkü sinema artık dünya piyasasına çıkacak kıvama geldi. Festival filmlerinde zaten çok başarılıyız. İnşallah ticari filmlerin gösterildiği sinemalarda da olur bu. Mesela "Babam ve Oğlum" filmini bile bekliyordum gösterilsin diye ama ticari koşullar çok farklı, paket paket satılıyor falan filan. Şimdi daha çok İngilizce bilen eleman var. Ve bunlar iletişimleri daha kolay olduğu için daha çabuk öğrendiler. Amerikalar’a gidildi. Oralarda kırmızı halılarda yüründü.

Türk sinemasını çok beğeniyorum

Mesela bizim için Ferzan Özpetek’in varlığı, Fatih Akın’ın varlığı da bir referans. Onlar da Türk kültürünün bir ürünü. O bakımdan ben çok şanslı bir dönemdeyiz diye düşünüyorum. Çok güzel Türk Sinenası, çok beğeniyorum. Oyuncular da çok doğal, eskisinden çok daha eğitimli.

Günümüzde ünlü olmanın yolu dizilerden mi geçiyor?

F.A.- Olabilir. Düşünmedim ama şimdi bir sürü sinema ve tiyatro üzerine hem devlet okulları, konservatuarların bölümleri var hem de özel tiyatroların mesela Müjdat Gezen’in böyle bir teşebbüsü var, Türker İnanoğlu’nun var. Buralarda kendini gösteren oyuncuları zaten dizilere ve filmlere alıyorlar.

Mama Mia oyunu güzel komediydi

"Keşke ben oynasaydım" dediğiniz bir rol oldu mu?

F.A.-Yurt içinde çekilen yapımlarda pek olmadı. Meryl Streep’in rolleri bana her zaman cazip gelir. Mesela son "Mamma Mia" çok güzel bir komediydi. Ve yine "Şeytan Prada Giyer" de bir komediydi. Üstelik onunla Oscar’a aday da olmuştu. İçimden sadece bir geçti, keşke ben oynasaydım diye.

En son 1989’da bir dizide rol aldınız. Neden dizilerde oynamak istemiyorsunuz?

Keşke yapsalar

F.A.- Çok da arzu etmedim. Eksik olmasınlar, çok teklif ediyorlar. Bu bana onur veriyor. En son Tomris Giritlioğlu istedi mesela. Ki biliyorsunuz "Hatırla Sevgili" yi yapmıştı, çok beğendiğim, herkesin kalitesi ve ilgi çeken projeleriyle seyrettiği bir dizi. Ama ben sağlık koşullarımdan dolayı çok dizi çekimine ayak uyduramayacağımı düşünüyorum ve yapmıyorum.

Türk Sineması’nın ’Dört yapraklı yonca’sı Türkan Şoray, Fatma Girik, Hülya Koçyiğit ve siz, ilk kez 2001’de yine Ankara’da bir festivalin açılışında bir araya gelmiştiniz. Bu dörtlüyü aynı yapımda izleme şansımız olacak mı?

F.A.- Benim açımdan hayır. Arkadaşlarımla bir araya gelmek isterim ama ben sinema veya dizi yapmak istemiyorum. Onun için de arkadaşlarımın cazibesine rağmen düşünmem. Ama onlar yapabilirler tabi. Çok güzel hikayeler veya sitcomlar var mesela. Onları seyretmekten çok hoşlanırım. Keşke yapsalar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!