Deniz BİLİROĞLU
Oluşturulma Tarihi: Ocak 09, 2007 00:00
Uluslararası Çalışma Örgütü ( ILO) verilerine göre, günümüzde bilinen kimyasal madde sayısı yaklaşık 8 milyonu geçiyor ve her yıl 400 milyon ton civarında kimyasal madde üretiliyor. İnsanoğlunun, farkında olmadan çevreye verdiği zararlar hem kendine hem de hayvan ve bitkilere de zarar veriyor.
KİMYASAL maddelerle doğal dengeyi bozan insanoğlu kendi türüne de savaç açar duruma geldi.
Güçlü beyniyle dünyayı şekillendiren, rahat yaşamak için sadece kendini düşünen insanoğlu dünyayı şekillendirirken, kendiyle birlikte diğer canlılara da zarar vermeye başladı. İnsanın farkında olmadan çevreye verdiği zararlar, hem kendine hem de hayvan ve bitkilere zarar veriyor.
KİMYASALLAR CANLILARA ZARAR VERİYOR
"Zarar vermek denilince sadece vurmak, çarpmak, kırmak akla gelmemeli" diyen Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Başkanı Prof. Dr. Ayhan Filazi şöyle konuştu:
"Yaşamı kolaylaştırmak, refah seviyesini yükseltmek ve kaliteli yaşam standartları oluşturmak için bazı yeniliklerin kullanılması bazen bir zorunluluktur. Örneğin kimyasal maddeler bu yeniliklerin en önemlileridir. Kimyasal maddelerle üretilen ürünler günlük yaşamın her alanında kullanılmakta. Bugün kimyasal madde içermeyen ürün yok denecek kadar az. Uluslararası Çalışma Örgütü ( ILO) verilerine göre, günümüzde bilinen kimyasal madde sayısı yaklaşık 8 milyonu geçmekte ve her yıl 400 milyon ton civarında kimyasal madde üretilmekte. Bunun anlamı şudur: Yaklaşık 6 ,7 milyar insanın yaşadığı dünyada, kişi başına üretilen kimyasal madde yaklaşık 67 bin kg. Her yıl 5 bin ile 10 bin arasında yeni kimyasal madde geliştirilmekte. Sağlığımızı korumak veya düzeltmek, besinlerin saklanması, tarımsal verimi arttırmak, yaşantımızı sürdürmek için kimyasal maddeleri kullanmak zorundayız. Dolayısıyla kimyasal maddelere maruz kalmak kaçınılmaz. Ancak bu kimyasal maddelerin az ya da çok zehir potansiyeli vardır. Tabii bu zehirlilik sadece insan için değil, yeryüzünü oluşturan bitki ve hayvanları da etkileyebilir.
İNSAN KENDİ TÜRÜNE SAVAŞ AÇTI
Çok ilginçtir insan haricindeki türlere zarar veren insanoğlu, onları korumaya soyundu. Bunun için kendi türüne karşı savaş açtı. Bunlardan bir kısmı hayvanları korurken bir taraftan da sofralarında korudukları hayvanların pirzola veya bifteğini yemekten çekinmiyor. Kimisi de kesinlikle hayvansal ürünü ağzını koymazken, hayvan korumacılar arasında bile et yiyenler ve et yemeyenler diye ayrıca bir savaş daha var. Hayvan korumacıları et yemeli mi yememeli mi? Veya et yiyenler hayvansever olabilir mi? Kimisi de beni sadece kedi-köpek ilgilendirir, diğer hayvanlardan bana ne diyebilir. Bunlardan hepsinin kendi açılarından haklı sebepleri olabilir. Hatta hayvan severlerin arasındaki tartışmaların nedeni de haklı olabilir."
Denge bozuldu
Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası Başkanı Prof. Dr. Ayhan Filazi şunları söyledi: Bu sorun gelişmekte olan ülkelerde daha katmerli bir şekilde açığa çıkmakta, ancak gelişmiş ülkeler bile bu türden kirliliklerin üstesinden gelmek için oldukça sıkı önlemler almakta, ama ne yaparlarsa yapsınlar sorunu tümden yok edememekte yalnızca azaltabilmekteler. Günümüz yaşamının bir gereği olarak halkın beslenme şekli ve alışkanlıklarında önemli değişiklikler oldu. Elle hazırlanan geleneksel ev yemeklerinin yerini çoğunlukla konserveler ve hazır yiyecekler aldı. Buna paralel olarak evrensel boyutlara ulaşan kimyasal çevre kirlenmeleri doğal dengeyi bozdu, insan, hayvan ve bitki sağlığını tehdit eden başlıca tehlikelerden biri haline getirdi.
TEKNOLOJİK GELİŞMENİN KAÇINILMAZ SONUCU
Endüstriyel ve teknolojik gelişmelerin kaçınılmaz bir sonucu olarak bugün için sayıları milyonlarca çeşidi aşan kimyasal maddelerin üretim ve tüketim boyutları 50 yıl öncesine göre binlerce katına ulaştı. İnsanların tüketim gereksinimlerini karşılayabilmek için doğal kaynakları sömürmeyi devam ettiğimiz sürece sayısız kirlenme kaynağı yaratacak ve her çeşitten gıda maddesi sakıncalı boyutlarda kirletilecek veya kirlenme tehlikesi ile karşı karşıya bırakılacaktır. Çevreyi bu kadar hor gördüğümüz sürece de bunlardan sağlanan ürünlerde ilaç kalıntısının bulunması kaçınılmazdır. Bunu bir tür çevrenin verdiği tepki diye düşünebiliriz.