Güncelleme Tarihi:
Ersin ERCAN/ANKARA, (DHA)- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ekonomiden herkesin şikayetçi olduğunu söyleyerek, "Eti gramla alan bir noktaya getirdiler milleti. Bizim bakkal Mehmet efendi, taşeron işçi arkadaşımız her sabah sofrada otomobil mi yiyor? Soğan, patates, peynir, zeytin yiyor, yumurtayı bulurlarsa yiyorlar. Bunlarda fiyat düşmedi. Tam tersine artış binde 48 devam ediyor. Yani vatandaşın sofrasındaki enflasyon devam ediyor" dedi.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. 4 Aralık Dünya Madenciler Günü'nü hatırlatan Kılıçdaroğlu, iş kazalarına dikkat çekerek, "Maden kazalarında Türkiye, Avrupa birincisi. En çok ölümlü kaza Türkiye'de oluyor. Soma'daki olayı düşünün, Zonguldak'taki olayı düşünün. Bütün bunların nedeni tedbir alınmadan işçinin yer altına indirilmesidir. Elin oğlu önce tedbir alır, biz işçi öldükten sonra tedbir alırız. Kuzey Marmara Otoyolu'nda viyadük çalışmasında 30 metre yükseklikten beton blok işçilerin üzerine düştü. 3 işçimiz hayatlarını kaybetti. İşçilerimizin ailelerine başsağlığı diliyorum" diye konuştu.
'3'ÜNCÜ HAVALİMANI İNŞAATINDA 52 İŞÇİ ÖLDÜ'
Grup toplantısında İstanbul Havalimanı inşaatında çalışan işçilerinin ailelerinin de olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Siz hak istediniz; jandarma geldi, polis geldi, biber gazı geldi, coplar, panzerler geldi. 'Neden hakkınızı arıyorsunuz?' diye baskı kurdular, çıkardılar mahkemeye. Ve bazı arkadaşlarınız hapiste. 52 işçi hayatını kaybetti. 52 kişinin ölümünü gizlediler. Ancak, milletvekili arkadaşımız Sayın Ali Şeker'in soru önergesine gelen yanıtta 52 işçinin 3'üncü havalimanı inşaatında hayatlarını kaybettiğini söylediler. Bunların arkasında kimse durmadı, bizim dışımızda. Onların hakkını hiç kimse savunmadı. Sizlerin hakkını savunmak için ne gerekiyorsa yapacağız" dedi.
'HAK ARAMAK ŞEREFTİR'
Ülkede hak arayanlara, 'Neden hak arıyorsunuz?' diye sorulduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Hak aramanın suç olduğu ortamlar dikta yönetimlerin olduğu ortamlardır. Demokrasilerde insan hakkını arar. Hak aramak erdemdir, hak aramak bir şereftir, hak aramak diktatöre boyun eğmemektir. Biz esnafın, sanayicinin, çifçinin, işsizin, memurun da hakkını savunuyoruz. Halk Partisi'nin görevi halkın çıkarlarını savunmaktır, birilerinin çıkarlarını savunmak değil. Sarayı değil halkı savunuyoruz biz, saraydan yana değil, halktan yana tavır alıyoruz biz" diye konuştu.
'O SAVCI SARAYDA OTURUYOR'
Kılıçdaroğlu, 2007 yılında başlayan Ergenekon soruşturmaları kapsamında 60 bin kişinin telefonunun dinlendiğini, 3 bin kişi hakkında soruşturma yapıldığını, 588 kişinin tutuklandığını, 1360 kişinin ifade verdiğini, 7 sanığın ifade vermeden hayatını kaybettiğini, 7 sanığın kanser olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti'nin 26'ncı Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un 'terörist' suçlamasıyla tutuklandığını hatırlatıp, sonunda dava savcısının, Ergenekon örgütünün varlığının ispat edilemediğini söylediğini belirtti. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"İftira ediliyor, delil yok, insanlar hayatını kaybetmiş, insanlar ölüme mahkum edilmiş ve ondan sonra şimdi 'Efendim biz yanlış yaptık' diyorlar. Ölenlerin hesabını kim soracak, mağdur olanların hesabını kim soracak? Onların hakkı ve hukuk ne olacak, o aileler, o çocuklar ne olacak? Ali Tatar hayatını kaybetti. 'Ergenekon kasası' dedikleri Kuddusi Okkır hayatını kaybetti. Türkan Saylan kanserden öldü. İlhan Selçuk, Fatih Hilmioğlu, Mehmet Haberal, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Kemal Alemdaroğlu, ölenlerin ve mağdurların listesini uzatmak mümkün. Bunların tamamının iftira olduğu şimdi ortaya çıktı. Ne dedi beyefendi, sarayda oturan zat; 'Bizi kandırdılar, aldatıldık' dedi. Oysa bir dönem önce 'Ne istediyseniz size vereceğiz' diyordu. Ne istediyseler verdiler onlara. 'Ergenekon' dediler, Ergenekon'u verdiler. 'Bunları tutuklayın' dediler, tutukladılar. 'Hapse atın' dediler, hapse attılar. Savcının arabası zırhlı değil, kendi makam arabasını savcıya verdi. Şimdi o savcı yurt dışında. Ve çıktı sıkılmadan 'Ben bu davaların savcısıyım' dedi. Savcıya bakın. Şimdi o savcı sahte deliller üreten savcı sarayda oturuyor. Sarayda oturan savcıyı iyi tanıyın, iyi bilin. Bizim Genel Başkanımız Sayın Baykal da 'Sen o davaların savcısıysan ben de o davaların avukatıyım' dedi. Evet avukatıydı. Şimdi yargı aşamasını bekleyeceğiz."
'VATANDAŞIN SOFRASINDAKİ ENFLASYON DEVAM EDİYOR'
Ekonomi üzerinden de iktidarı eleştiren Kılıçdaroğlu, ekonomiden herkesin şikayetçi olduğunu söyleyerek şöyle devam etti:
"Eti gramla alan bir noktaya getirdiler milleti. 'Kasım ayında tüketici fiyatları yüzde 1,44 düştü' diyor. İyi de ne düştü, neyin fiyatı düştü ona bakmak lazım. Bakıyoruz. Yüzde 44'lük düşüşün yüzde 38,8'i dizel otomobil fiyatlarındaki düşüş. Diğer yüzde 20,8'i de benzinli otomobil fiyatlarındaki düşüş. Bunlardaki düşüş nedeniyle enflasyon da biraz düşmüş oluyor. Bizim bakkal Mehmet efendi, taşeron işçi arkadaşımız bunlar her sabah sofrada otomobil mi yiyorlar? Yok öyle bir şey. Soğan, patates, peynir, zeytin yiyorlar, yumurtayı bulurlarsa yiyorlar. Bunlarda fiyat düşmedi. Tam tersine artış binde 48 devam ediyor. Yani vatandaşın sofrasındaki enflasyon devam ediyor. Kim yararlanıyor otomobilden? 46 bin 204 tane otomobil satılmış. Vergileri düşürdüler, enflasyon düştü. Yılbaşından sonra vergiler artacak, ne olacak? Yine artacak. Bizim derdimiz otomobil alanlar değil. Onların durumu iyi. Bizim derdimiz asgari ücretle geçinen, borç batağındaki vatandaş, iş bulamayan işsiz, emeklilikte yaşa takılanlar, asgari ücretin altında aylık alanlar."
'VATANDAŞ BORÇ BATAĞINDA'
Vatandaşın borç batağında olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Vatandaşın bankalara 520 milyar lira borcu var. 10 ayda ödedikleri faiz 55,5 milyar lira. Kim kârlı, bankalar. Vatandaşım oturup bir düşünsün. Kendisi kime çalışıyor, bankalara çalışıyor. Alın teri bankalara gidiyor, faize gidiyor, tefecilere gidiyor. Çiftçi de borç batağında. Türkiye'de çiftçi üretmiyor. Canı yandı, 'Ben AK Parti'ye oy vermeyeceğim'. İlle canının yanması mı lazım? Komşuna bak, komşunun canı yanıyor. Cebinde para olmayan caddede rahat yürüyemez. Para olduğu zaman dik, onurlu yürür. Pancar işçisi de tütün işçisi de pamuk işçisi de hangi alana bakarsanız borç batağında. Devleti yönetmesini bilmiyorlar. Türkiye freni patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağıya gidiyor" diye konuştu.
Ekonomide yuların tefeciye kaptırıldığını savunan Kılıçdaroğu, "Para geldikçe de soyuluyorsun, para gittikçe de soyuluyorsun. Sen üretmiyorsun. Yuları onlara teslim etmişsin. Yalvarıyorsun; para gelsin. Para geliyor, TL düşüyor. Getiriyor doları TL alıyor. Doları götürüyor, TL yükseliyor. Bu sefer ikinci bir soygunun yolu daha açılıyor. Bunlar ülkeyi yönetmiyorlar. Ülkeyi perişan ettiler" dedi.
'BU, İKTİDARIN KONKORDATO İLAN ETMESİ DEMEKTİR'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, devletin diş fakültelerinin borcunu bile ödeyemez duruma geldiğini iddia ederek şöyle dedi:
"Durumu iyi olmayan firmalar konkordato ilan ediyor. Bunlar da yeni bir kanun teklifi getirdiler. 12'nci madde diyor ki; Devlete ait üniversitelerin diş hekimliği fakültelerinin döner sermayesi işletmelerine devletin borcu var ama biz bu borcu ödeyemiyoruz. Dolayısıyla bu borçlarla ilgili bir oranı Cumhurbaşkanı belirleyecek, o oranı kabul edenlerin borcunu bir seferde ödeyeceğiz. Yani 100 lira borcu var. Cumhurbaşkanı bir kararname çıkaracak, '50'sini ödüyorum, fit olalım' diyecek. Bu, bu iktidarın konkordato ilan etmesi demektir. Diş fakültelerinin borcunu dahi ödeyemez noktaya geldiler."
'TASARRUF YAPA YAPA ÖĞRENCİLERİ Mİ BULDUNUZ?'
Hükümetin, sağlık tesislerinde mesleki eğitim ve staj yapan öğrencilerin yemeklerini ücretli hale getirerek tasarruf yaptığını da ileri süren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"2018'de diyorlar ki; 'Kriz var, tasarruf yapmamız lazım.' Saraydan olmaz, saray çevresinden olmaz, sarayın mutfağından asla olmaz, lüks arabalardan olmaz, uçan saraydan, o da olmaz. Ve diyorlar ki; 'Sağlık tesislerinde mesleki eğitim ve staj yapan öğrencilere yemeklerin ücretsiz sunulabilmesine imkan bulunmadığını mütalaa ediyoruz.' Ve öğrencilerden para almaya başlıyorlar. Hastanelerde görev yapan çalışan, pratiklerini artırmak için çalışan öğrencilerden yemek parası almaya başlıyorlar. Suriyelilere bedava veriyorsunuz. Hastane de bedava, ilaç da bedava. Bizim öğrencilere niye paralı? Yani bizim çocuklarımız ikinci sınıf vatandaş mı? Ben bunu söylediğim zaman kızıyorlar. Tasarruf yapa yapan bu öğrencileri mi buldunuz? İnsan gerçekten utanır. Tam bir rezalet. Lüks arabalardan vazgeçin. Uçan saraydan, yazlık sarayınızdan, kışlık sarayınızdan vazgeçin. Bütün bunlardan devleti yönetenler sorumlu. Bütün yetkileri ona verdiniz. Öyle yetkiler aldı ki şimdi konkordato ilan etme yetkisi de aldı. Bugün dişçilik fakülteleri için yarın da başka bir şey için alacaklar."
BAHÇELİ'YE KENDİ SÖZLERİYLE CEVAP VERDİ
Kılıçdaroğlu, MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin grup toplantısındaki eleştirilerine de Bahçeli'nin daha önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik eleştirel sözleriyle cevap verdi. Muhalefet partilerini eleştirmemeye hep özen gösterdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Sayın Bahçeli bugün beni eleştirmiş. Sayın Bahçeli'ye hiçbir şey söylemiyorum. Onun ağzından sadece şunu söylüyorum, 8 Nisan 2014'te şunları söylüyor; 'Türklüğü reddeden, TC'yi silen, milliyetçiliği ayaklar altına alan bir inkarcıdan Türkiye'ye Cumhurbaşkanı olmaz, olamaz, olmayacaktır. Tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan'dan da Cumhurbaşkanı olmaz. Her vatan evladı Cumhurbaşkanı olabilir, ne var ki Recep Tayyip Erdoğan olamaz.' Kim diyor? Sayın Bahçeli diyor. Sayın Bahçeli, şimdi kimin gölgesindesin? Ben sana şimdi ne söyleyeyim, senin sözlerini sana hatırlatıyorum o kadar. Ama Ülkücü kardeşlerime sözüm var. Ülkücü kardeşlerimin bayrak sevgisi, vatan sevgisi, insan sevgisi benim gönlümde ve benim yürüğümde de aynen vardır. Vatan sevgisi, bayrak sevgisi, insan sevgisi aynen vardır. Biz hiç kimsenin gölgesine sığınmayız. Hiç kimseden medet ummayız. Birilerinin önünde diz çöküp yalvarmayız, yakarmayız. Biz ayrıyız. Ülkücü kardeşlerime hiçbir sözüm yok. Ama partisine sahip çıkmayanları onun sözleriyle vurmak zorunda kaldım."
'HANİ ONE MİNUTE DEMESİNİ BİLİYORDUN'
Kaşıkçı cinayeti ile ilgili eleştirilerini de sürdüren Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın G20 Zirvesi'nde bu konuyu dile getiremediğini savunarak, şöyle dedi:
"Kaşıkçı cinayetini dile getiren kişi Erdoğan değil, Kanada'nın Başbakanı Trudeau. O dile getiriyor. Erdoğan hiç konuşmuyor. Dut yemiş bülbül gibi. Niye konuşmuyorsun? 'Efendim konuşacaktım, toplantı bitti.' Hani sen 'one minute' demesini biliyordun. Ne oldu? Birisi diline acı biber mi sürdü? Konuşacaksın. Konuşamaz. Taşeron işçileri, emeklilikte yaşa takılanları, asgari ücretlileri, asgari ücret altında aylık alanları, işsizleri, engellileri, hak arayanları unutmadık. Ben bunları söylediğim zaman hakkımda tazminat davaları açıyorlar. Şunu bilsinler; Benim parayla, pulla ilgim yok."