Güncelleme Tarihi:
"CUMHURİYET, İNSANIN İNSANA KULLUĞUNU YOK EDEN REJİMİN ADIDIR"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Birinci Meclis'in önünde yaptığı konuşmada, "Cumhuriyet, insanın insana kulluğunu yok eden bir rejimin adıdır. O nedenle ne padişah ne Führer ne reis ne bir başka kişi, hiç kimse bizim özgürlüklerimizi sınırlayamaz" dedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, Ulus'taki Birinci Meclis'ten Anıtkabir'e gerçekleştirilen 'Büyük Cumhuriyet Yürüyüşü'ne katıldı. CHP Ankara İl Başkanlığı tarafından düzenlenen yürüyüş öncesinde, Birinci Meclis'in önünde konuşan Kılıçdaroğlu, cumhuriyet ve özgürlük vurgusu yaparak, şu ifadeleri kullandı: "Cumhuriyetimizi tam demokrasiyle taçlandıracağız. Bizim yolumuz, ülkümüz gerçek anlamda tam demokrasiyi sağlamaktan geçiyor. Demokrasiyi sağladığımızda Türkiye'yi dünyada en saygın ülkeler konumuna getirmiş olacağız. 29 Ekim 1923, Mehmet Emin Bey konuşuyor, TBMM'de Mehmet Emin Yurdakul, şöyle diyor. 'Bendeniz Erzurum'da bulunduğum zaman, bir istatistik yaptırdım, Tifo'dan ahaliden bin 500 kişinin, askerden de 700 kişinin öldüğü sabit oldu. Tokat'ta pazar köyü nihayesine geldim, ne kadar ahalisi varsa zavallıların hepsi de hasta bir halde bulunuyordu. Bayburt ve Erzurum ovalarında yere batmış, yok olmuş köylere tesadüf ettim. 29 Ekim 1923'te Tifo'dan trahomdan binlerce kişi hayatını kaybediyor'. Türkiye Büyük Millet Meclisi binasında, mütevazi binada 29 Ekim'de cumhuriyet ilan edilirken Türkiye'nin sorunları da orada görüşülüyordu. Bizim hep birlikte hem o sorunları bilmek, üretilen çözümler sahip çıkmak, hepimizin yurtseverlik, vatan görevidir. Çocuklarımıza daha güzel bir Türkiye'yi bırakma görevidir. Cumhuriyet ne demek? Üzerinde çok duruyorlar, cumhuriyet özgürlük demektir. Padişahın kulu değil, reisin kulu değil, sadece ve sadece cumhuriyetin özgür bireyi olmaktır. Nazım diyor ya 'Yok edin insanın insana kulluğunu bu davet bizim' Cumhuriyet insanın insana kulluğunu yok eden bir rejimin adıdır. O nedenle ne padişah, ne Führer, ne reis ne bir başka kişi hiç kimse bizim özgürlüklerimizi sınırlayamaz"
"CUMHURİYET BİLHASSA KİMSESİZLERİN KİMSESİ OLMAYI HAK ETMİŞTİR"
CHP lideri Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "29 Ekim yani cumhuriyet kadın erkek eşitliği demektir. Kadının ikinci sınıf yurttaş görüldüğü bir rejime son vermek demektir cumhuriyet. Cumhuriyeti kuranlar 1934 yılında kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı'nı getirdiler. Dolayısıyla Türkiye'deki bütün kadınlara sesleniyorum, sizin gerçek eviniz, gerçek çatınız Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Size Seçme ve Seçilme Hakkı'nı getiren parti, Cumhuriyet Halk Partisi'dir. 1934'te Mustafa Kemal ve arkadaşları, kadınlara seçme ve seçilme hakkını getirirken, Fransa 1944 yılında getirmiş. Cumhuriyeti kuranlar 10 yıl daha öndeler, İsviçre 1971 yılında getirmiş, Japonya 1945 yılında getirmiş. Demek ki cumhuriyeti kuranlar, kadının asli unsur olarak hiçbir ayrım yapılmaksızın, kadının birinci sınıf yurttaş olarak kabulünü onaylamışlardır. Cumhuriyet kadın erkek eşitliği demektir. Cumhuriyet bilhassa Mustafa Kemal'in deyimiyle kimsesizlerin kimsesi demektir. 1921 cumhuriyet kurulmadan önce, daha yeni ayakları üzerinde duran bir cumhuriyet, ayakları üzerinde duran Kurtuluş Savaşı gazileri, şehitleri ve yakınları, savaş meydanlarında binlerce kişi hayatını kaybetmiştir. çocuklar vardır babasız ve 1921 yılında devlet bu çocuklara sahip çıkmıştır ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nu kurmuştur. Demek ki cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesi olmayı hak etmiştir. Cumhuriyet kurulurken elbette yardımlar yapılıyordu. Yapılan yardımlar insan onurunu koruyan bir uygulama içinde gerçekleştiriliyordu. İnsan onurunu, yani yoksulluğu açıklamadan, kişinin yoksulluğunu afişe etmeden, o insani sosyal devletin koruması altına almak cumhuriyetin temel görevlerinden birisiydi"
"BİRİLERİNE KOŞULSUZ İTAAT EDENLER, AYDINLANMANIN NE OLDUĞUNU BİLMEZLER"
Cumhuriyetin aynı zamanda aydınlanmak olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Aydınlanma nedir ve cumhuriyet kurulurken neler vardı Türkiye'de bu konuda size 1923 yılının rakamlarını vermek isterim. 1923 yılında devasa Osmanlı İmparatorluğu’nu bıraktıktan sadece Türkiye Cumhuriyet'i sınırları içinde doktor sayısı 554. ,eczacı sayısı 69, ebe sayısı 136, hemşire sayısı sadece 4, yataklı hastane sayısı 86. Cumhuriyet'i kuranlar ne yaptılar, aydınlanmayı sağlamak için önce millet mektepleri kurdular. Çünkü kadınlarda okuma yazma oranı binde 8 idi. Bin kadından ancak 8'i okuma yazma biliyordu. Erkeklerde okuma yazma oranı yüzde 6'tı. Bazı araştırmalar göre yüzde 7 idi. Yani yüz erkekten sadece 7'si okuma yazma biliyorlardı. Hani diyorlar ya Osmanlı, Osmanlı işte bu rakamları bileceksin Osmanlı'nın ne olduğunu bilmek için. Osmanlı bunu bıraktı bize. Aydınlanma çağı dedik, Cumhuriyet bir aydınlanma projesidir dedik. İlk gazete Strasbourg'da yayınlanıyor 1605 yılında, Osmanlı'da ilk gazete 1860 yılında yani 255 yıl sonra Osmanlı'ya gazete geliyor. Cumhuriyet bütün bunları aşan aydınlanmayı getiren, çocuklarımıza irfanı hür, vicdanı hür, fikri hür bir eğitimi amaçlayan, rejimin adıydı. Padişahın kulu kölesi değil, Türkiye'nin özgür bireyleriydi. Şunu kimse unutmasın, aklını kiraya verenler, aydınlanmanın ne olduğunu bilmezler, birilerine koşulsuz itaat edenler, aydınlanmanın ne olduğunu bilmezler. Aydınlanma, hayatı, dünyayı sorgulamaktır. Aydınlanma çözüm üretmektir. Bunun için hep birlikte cumhuriyete sahip çıktığımız gibi, Eğitime öğretime ve aydınlanmaya da sahip çıkacağız" diye konuştu.
"MUSTAFA KEMAL VE ARKADAŞLARI DEVLETİ KİNLE YÖNETMEDİLER"
Mustafa Kemal Atatürk'e suikast düzenleyenlerin çocuklarının, devletin önemli makamlarına geldiğini anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: "Cumhuriyet fırsat eşitliği demektir. Cumhuriyetin kurulduğu andan itibaren, hiçbir kişiye, hiçbir zümreye, hiçbir aileye, hiç bir sınıfa imtiyaz tanınmamıştır. Herkes eşit yurttaş olacak denmiştir. Fırsat eşitliği bütün yurttaşlarımıza sağlanmıştır. Fırsat eşitliğinin en tipik örneği karşınızda olan genel başkandır. Cumhuriyetin bana sağladığı olanaklarla, kuş uçmaz kervan geçmez bir köyünde doğdum. Verilen fırsatları değerlendirdiğiniz zaman devlette üst makamlara gelirsiniz, milletvekili olursunuz, Cumhuriyet Halk Partisi'ne Genel Başkan olursunuz. Aydınlanmayı ve fırsat eşitliğini yaşayan ve yaşatanlarız. Cumhuriyetin sayesinde devletin önemli makamlarına gelenleri bugün Cumhuriyet'i biraz böyle dikkate almadan, cumhuriyette neymiş gibi laflar edenler, Cumhuriyete ihanet edenlerdir. Ama biz Cumhuriyetimize sonuna kadar sahip çıkacağız. Sahip çıkmayı da sürdüreceğiz. Cumhuriyet Laiklik demektir. Cumhuriyet din ve vicdan özgürlüğü demektir, herkesin inancına saygı demektir. Cumhuriyet aynı zamanda liyakat demektir. Cumhuriyet aynı zamanda birlikte yaşama iradesi demektir. Kişinin kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsun, Türkiye'nin neresinde yaşarsa yaşasın, aynı havayı teneffüs ediyorsak, aynı sorunları yaşıyorsak, sorunlara birlikte çözüm üretebiliyorsak, birlikte bu ülkeyi yöneteceğiz. Dayatma kültürüyle değil, barış kültürüyle. Mustafa Kemal Atatürk'e suikast düzenleyenlerin çocukları, devlette hep önemli makamlara gelmişlerdir. Hiç bir zaman Mustafa Kemal Atatürk'ü eleştirdi veya suikast düzenledi diye, çocuklarına hiç bir şey yapılmamıştır. Babaları ayrı, çocukları ayrı denmiştir. Ve o çocuklar devletin en üst makamlarına gelmiştir. Bu gün geldiğimiz noktada devlet kinle yönetiliyor. Oysa Mustafa Kemal ve arkadaşları devleti kinle yönetmediler. Onlar devleti, akılla, mantıkla, bilgiyle, birikimle yönettiler. Asıl konuya geliyorum cumhuriyeti kuranlar ve onun kadroları, 3 büyük devrime imza attılar. Cumhuriyeti kurdular, 1945 yılında çok partili yaşama geçtiler, rahmetli Ecevit'in önderliğinde bu ülkeye sosyal demokrasiyi getirdiler. Şimdi hep birlikte 4. devrime hazır olmak zorundayız. Tam demokrasi devrimini gerçekleştirmek için yola çıkmak zorundayız"
"ŞEHİTLERİMİZ ARASINDA BİLE AYRIM YAPAN BİR ZİHNİYET VAR"
CHP lideri Kılıçdaroğlu, sözlerin şöyle sürdürdü: "Tam demokrasiyi getirmek için neler yapacağız, hukukun üstünlüğünü sağlayacağız, güçler ayrılığı ilkesini koşulsuz yerine getirmek zorundayız. Tam demokrasiyi gerçekleştirmek için medya özgürlüğünü sağlamak zorundayız. Bir kişinin talimatıyla haber yapan, köşe yazısı yazarken kendisine oto sansür uygulayan, hapiste gazetecileri olan bir Türkiye, demokrasisi gelişmiş bir Türkiye değildir. Bizi eleştirenler, geçmişte bizim aleyhimize yayın yapanlardan 100'ü aşkın gazeteci şu anda hapiste, şu Allah'ın takdirine bakın ki onların haklarını Cumhuriyet Halk Partisi savunuyor. Biz onların haklarını savunuyoruz. Bu ülkeye tam demokrasiyi bedeli ne olursa olsun getireceğiz. Halta hesap veren bir siyaset anlayışını egemen kılmamız lazım. Sizden toplanan her kuruş verginin hesabını veren bir siyaset anlayışını Türkiye'ye getirdiğimizde tam demokrasiyi getirmiş olacağız. 29 Ekim'de bir sürü sınırlama getirdiler. Buraya gelirken bile bir sürü zorlukla karşılaştık. Cumhuriyeti içine sindiremeyenler var. Demokrasiyi içine sindiremeyenler var. Şehitlerimiz arasında bile ayrım yapan bir zihniyet var. Medya üzerine baskı kuran bir siyasal anlayış var. Ben size Cumhuriyet Halk Parti'nin Genel Başkanı olarak bir söz veriyorum, cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak için, her türlü mücadeleyi yapacağım"