Çiğdem TOKER
Oluşturulma Tarihi: Kasım 14, 2006 00:00
Celalettin Kutluca, Rüzgarlı Sokak’ta inşaat malzemeleri satıyor.
Ankara Ticaret Odası’nın (ATO) Meclis üyesi.
Bundan yedi ay önce Çin’e gitti. Mesleğiyle ilgili büyük bir fuara katılacaktı. Başkan
Sinan Aygün, gitmişken,
"veri de toplamasını" istedi. İç piyasayı tehdit eden ucuz ve taklit mallar ile ilgili inceleme de yapacaktı.
Dönüşte, kendi ifadesiyle
"Eşe, dosta, yanında çalışan genç arkadaşlara hediye etmek üzere" tanesi, 9 dolardan 24 tane saat aldı. Saatlerin üzerinde Rolex yazıyordu.
Esenboğa Gümrüğü’nde "yakalandı". Tanesi 9 dolar olan, 24 saate el konuldu.
Meğerse saatlerin sayısı,
"ticari miktarda"ydı ve
"izne tabiiydi". Fakat
Celalettin Bey bu durumdan habersizdi.
Ne var ki,
"Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz"dı.
Kaçakçılık Kanunu’na muhalefet ettiği iddiasıyla
Celalettin Bey’in ifadesi alındı.
Hazırlık Soruşturmasını açan Çubuk Cumhuriyet Başsavcılığı, geçtiğimiz hafta kararını verdi.
Celalettin Bey, 8 bin 986 YTL para cezasına çarptırıldı.
"Ön ödeme" müessesesine göre, Celalettin Bey bu parayı öderse, hakkında dava açılmayacak.
Celalettin Kutluca, hala şaşkın, hala çok üzgün. Haklı olarak ticari itibarını düşünüyor.
Ama parayı ödemeyecek. Gümrük Müsteşarlığı’nın hakkında dava açmasına razı. Çünkü kaçakçılık yapmadığından çok emin.
Çin’e giden herkesin, esprilerle satın aldığı bir taklit saat yüzünden başına gelenlere inanamıyor.
"Sayıyı biraz fazla tutmuşsunuz" diyorum.
"Evet ama, çevremiz geniş, hediye edecektim" diyor.
"Faturası yok muydu?" diyorum.
"Olmaz olur mu, gösterdim faturayı. Ama üzerine benim ismim yazmıyormuş. Ben Çince mi bilirim?" diye dert yanıyor.
Bu öykünün iki tane kıssadan hissesi var: Çin’e taklit malları araştırmak için gidip, iyi niyetle de olsa taklit mal alırsanız beklenmedik bir
"piyango"ya maruz kalabilirsiniz.
Taklit olduğunu bilerek bir ürünü mutlaka alacaksanız, sayıyı makul tutmalısınız.
Aksi takdirde, size
"Keşke çevremi sevindireceğim diye taklidi yerine, kendim için orijinalini alsaydım, bu kadar eziyet çekmeseydim" dedirtecek bir cezaya çarptırılabilirsiniz.
Bizim ODTÜ’nün manzarası da fena sayılmazVorkink, Ankara’daki üçbuçuk yıllık görev süresini tamamlayıp haftasonu ülkesine döndü.
Bu yıl Washington’daki Amerikan Üniversitesi’nde ders verecek olan
Vorkink, 2007 Eylül’ünden itibaren de Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmak üzere İstanbul’a yerleşecek.
Vorkink, Sheraton’daki veda resepsiyonundaki kürsüden bu bilgileri verirken
"Ankara özel, fakat İstanbul güzel bir şehir" dedi gülerek.
Ardından sözü Dünya Bankası’nın Türkiye’deki resmi muhatabı olan Devlet Bakanı
Ali Babacan aldı.
"Boğaziçi Üniversitesi’ni tercih etmenizi anlıyoruz. Ama bizim ODTÜ de fena değildir. Ankara’ya sahip çıkan birisi var aramızda. Öyle değil mi Sinan Bey" salonda bulunan ATO Başkanı Aygün’e seslendi.
Sinan Aygün kürsüye hızlı adımlarla ilerleyerek
"Evet sayın bakanım" diye sesini yükseltti. Ardından ekledi:
"Kanımız aksa da Merkez Bankası’nı taşıtmayacağız" Beyiniz dönsün tekrar toplanalım
9 Kasım Perşembe.
Dünya Bankası Türkiye Direktörü
Andrew Vorkink, Sheraton’da veda resepsiyonu veriyor.
Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan, hayli minyon yapılı, çekik gözlü bir hanımla sohbet ediyor.
Aslında sohbetten ziyade monolog demeli. Çekik gözlü minyon hanımefendi,
Unakıtan’ın karşısında, sadece tebessüm ederek başını sallıyor çünkü.
Unakıtan ağır moda alınmış bir Türkçe ile
"Nasılsınız? Eşimin de çok selamları var size" diyor. Çekik gözlü hanım gülüyor.
"Hatta bana dedi ki geçenlerde (Bir daha toplansak ne kadar güzel olur)" diye sürdürüyor. Çekik gözlü hanım tebessüm ediyor.
Maliye Bakanı ekliyor,
"Beyiniz dönsün, ondan sonra tekrar biraraya gelelim". Çekik gözlü hanım tek sözcük etmeden gülmesini sürdürüyor ve zarif bir veda reveransıyla ayrılıyor.
Unakıtan’a "Kiminle sohbet ediyordunuz efendim?" diye soruyoruz.
"Japon Büyükelçisi’nin eşi" yanıtını veriyor. Gevrek bir kahkahayla ekliyor:
"Bizim akraba sayılır." Maliye Bakanı’nın kahkaha atarken çizgileşen gözlerini fark edince, ne demek istediğini daha iyi anlıyoruz...