Kent muhabirliğinde bir yıllık serüven

Güncelleme Tarihi:

Kent muhabirliğinde bir yıllık serüven
Oluşturulma Tarihi: Ekim 13, 2007 00:00

Sendeyolla gönülle kent muhabirlerinin önüne, kendilerini, haberlerini ifade edebilecekleri bir mecra açtı. Gönüllü muhabir sayısı binlerle ifade edilir hale geldi. Sizlerin yazdıkları hem gazete sayfalarında hem de bu köşede okuyucularla buluştu.

Ankara.Sendeyolla’nın en aktif ve çalışkan muhabirlerinden biri olan Hande Başpınar, bir yıllık "gönüllü kent muhabirliği" serüvenini kaleme aldı. Editörün de "çok duygulandığı için not düşemediği" bu yazı sendeyolla’nın bir çok noktada amacına ulaştığının da kanıtı oluyordu. Başpınar, "Handecasus’un Birinci Yıl İtirafları" başlıklı yazısında muhabirlik macerasını şöyle anlatıyordu:

"İlk haberimi 11 Ekim 2006’da yollamışım SENDEYOLLA’ya.

Yemek tarifi gibi olsa hayatlar. Karışmaz kafam bu kadar. Elimde yemek kitabı. Bir yandan da karıştırırım hayatı. Malum, dibi tutmamalı.

Ama öyle değil, herkesin damak tadı farklı. Farklı zevkleri, alışkanlıkları. Bu yüzden herkesin kendi tarifini kendi bulması, yemek kitabını kendi yazması ve bu tarifleri bir bir uygulayarak şık sofralar hazırlaması gerekiyor hayatının içinde.

Bir kadeh kırmızı şarap eşliğinde.

İşte bu yazılar da; bulamadığım yemek tariflerim, yapamadığım yemeklerim, ağırlayamadığım misafirlerim ve neresinden tutacağımı bilemediğim hayatım şerefine... Hadi şerefe’ demişim.

AŞK HALİNE GELDİ

O zaman farkında değildim nasıl bir işe bulaştığımın... Bende bir bağımlılık, aşk haline geleceğini bilmiyordum bu işin.

Muhabircilik oynuyordum. Hala da oynuyorum.

O zaman da bir şey bilmiyordum. Şimdi de bilmiyorum... Ama artık daha iyi oynayabiliyorum. Kendi yazdığım satırları gazetede görmek kadar beni mutlu eden başka bir şey yok.

Muhabirliğin hayatımıza yansımaları şu şekilde oldu.

Muhabir kartınızı aldığınız gün Yaşar Sökmensüer’le çektirdiğiniz resimleri odanızın baş köşesine asıyorsunuz. Dikkat çeksin, ama insanların gözüne gözüne sokuyormuş gibi de durmasın istiyorsunuz.

Gazetede çıkan haberlerinizi kesiyor ve bir fotoğraf albümünde arşivliyorsunuz.

Eve gelen misafirlere albümünüzü göstermeye utanıyor, babanız gururla gösterince de ’babam işte böyle herkesle paylaşmak istiyor’ diyorsunuz. Ancak içten içe mutlu oluyorsunuz.

Doğumgününüzde aileniz, sendeyolla’ya gönderdiğiniz tüm haberlerinizi kitap haline getirip size hediye edince deliriyorsunuz.

Etrafınızdaki insanlar; ’Dünkü haberini gördüm. Çok iyiydi’ gibi yorumlar yapınca kendi kendinize; ’işte mutluluk bu’ diyorsunuz.

Sizin için çok önemli bir haberiniz yayınlanınca aklınıza, ’şimdi bundan kesekağıdı yapıp pazarda içine domates mi koyacaklar?’ gibi tuhaf sorular geliyor. Söylemeye diliniz varmıyor.

Bir kişi bile ’Biliyor musun değişik bir üslubun var’ dese, mutluluktan havalara uçuyorsunuz.

’Kendimi nasıl geliştirebilirim’in yollarını arıyor. Durmadan röportajlar, dergiler okuyor, sözlük karıştırıyorsunuz.

Ve bu duyguyu yakaladığınız, hayatınızda sizi bu derece mutlu eden şeyi bulduğunuz için şükrediyorsunuz.

Casuslukta nice yıllara."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!