Güncelleme Tarihi:
Yaklaşık iki yıldır Ankara’da görev yapan Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Joep Wijnands, bu yıl Türkiye ve ülkesi arasındaki ilişkilerin tesis edilmesinin 100’üncü yılı olduğunu ve bunun için yıl boyunca pek çok etkinlik planladıklarını belirtti. Wijnands, Türk asıllı Hollandalı sanatçı Karsu’nun etkinlikler kapsamında 26 Temmuz Cuma günü 20.30’da Atatürk Orman Çiftliği Doğal Yaşam Parkı’nda sahne alacağını ve bu konserin Hollanda’nın Ankaralılara armağanı olduğunu belirtti. Wijnands, tüm Ankaralılara ücretsiz olarak gerçekleşecek konsere davet etti. Büyükelçi Wijnands, konser öncesi sorularımızı yanıtladı.
Hollanda ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 100’üncü yılı. Acaba elçilik olarak 100’üncü yıla özel olarak ne gibi kutlama planlarınız var?
Öncelikle kutlayacak çok şeyimiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü ortaklığımız, dostluğumuz gerçekten çok derin, çok eskilere dayanıyor. Aslında 100 yıllık dostluk antlaşmasından çok daha eskilere dayanıyor. 1600 yılında padişahtan ticaret haklarını almıştık. Bu ticaret haklarını ilk alanlardan biri de bizdik. Uzun yıllardır birbirimizle iş yapıyoruz. Ama yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile 1924 yılında dostluk anlaşması imzaladık. Bu 100 yıla baktığımızda birlikte ne kadar çok şey yaptığımızı görmek etkileyici. Örneğin biz NATO müttefikiyiz. Dünyadaki güvenlik durumu göz önüne alındığında bu son derece önemli. İttifakın her zamankinden daha önemli olduğu ortaya çıkıyor. Türkiye istatistiklerine göre Türkiye'nin en büyük doğrudan yabancı yatırımcısı biziz. Bu ülkede temsil edilen 3 binin üzerinde aktif Hollandalı şirketimiz var. Sonra tabii ki birçok kültürel iş birliğimiz var.
GÖÇÜN 60’INCI YILI
İlişkimizin çok özel bir ekstra boyutu daha var. Hollanda'da büyük ve başarılı bir Türk topluluğu var. Hollanda’daki Türkler, Almanya ve Fransa'dakilerden sonra Türkiye dışındaki üçüncü büyük Türk topluluğu. Yaklaşık yarım milyon insandan bahsediyoruz. Pek çoğu Hollanda vatandaşı ve Türk kökenli. Bu yıl ülkelerimiz arasındaki dostluğun sadece 100’üncü yılını kutlamıyoruz. 60 yıl önce, Hollanda hükümeti o zamanki ilk Türk göçmen işçileri Hollanda'ya davet etmişti. Ve ülkemin yeniden inşasında oynadıkları rol nedeniyle onlara çok şey borçluyuz. Bu da elbette İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra toparlanma süreciydi. Alabileceğimiz her türlü yardıma ihtiyacımız vardı. Bu göçmen işçiler Hollanda hükümeti tarafından davet edildi. Ve şu anda sahip olduğumuz ekonominin inşasına çok ama çok katkıda bulundular. İkinci nesil ve üçüncü nesil Türkler artık Hollanda’da çok başarılı oldular. Birçoğu kendi şirketlerini kuran başarılı girişimciler ve şimdi de Türkiye'ye yatırım yapıyor.
GÖÇMEN KADINLAR UNUTULUYOR
Göçmen işçilere ait güzel bir fotoğraf sergimiz var. Ama burada daha çok kadınlar ön planda olacak. Çünkü kadın işçiler çoğu zaman unutuluyor. İnsanlar gelenlerin hepsinin erkek olduğunu düşünüyor. Ama başlangıçta çok sayıda kadın da hakkında hiçbir şey bilmedikleri bir ülke olan Hollanda'ya gitmeye, orada çalışmaya başlayıp ailelerini orada kurmaya karar veren öncüler oldu. Bu kadınların hikâyelerini anlatan fotoğraf sergisi ilk olarak Bursa’da açılacak. Ardından Ankara, İstanbul ve Yozgat’a da gidecek. Çünkü Yozgat, Hollanda'ya giden ilk nesil Türklerin çoğunun geldiği bölgelerden biri.
MERKEZ BANKASI’NIN KURULMASINDAKİ ROL
Bu yılın ikinci yarısında Merkez Bankamızın başkanı Sayın Klaas Knot, Türkiye’yi ziyaret edecek. Çünkü 100 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti kurulurken Atatürk de bir merkez bankası kurmak istiyordu. Yeni kurulan bir cumhuriyetle birlikte bir merkez bankasına ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Avrupa'daki örneklere baktı ve Hollanda'ya geldi. Bunun iyi bir örnek olduğunu söyledi. Bu yüzden o zamanki Hollanda Merkez Bankası Başkanı Vissering'den buraya gelmesini ve Hollanda'daki sistemin nasıl çalıştığını açıklamasını istedi. Vissering haftalarca bunun üzerinde çalıştı ve Atatürk'e bir rapor hazırladı. Ve bu temelde Türkiye'deki Merkez Bankasını kurdu. İşte bu özel işbirliğini ve o anı kutlamak için Hollanda Merkez Bankası Başkanı Eylül ayında buraya gelecek. İstanbul'da, Ankara'da bazı dersler verecek, tabii ki Türkiye Merkez Bankası başkanıyla konuşacak. Yani bunlar ekonomik alandaki örnekler.
ANKARA TABLOSU TAPINAĞA YANSITILACAK
Bu yılın başlarında Hierapolis'teki antik tiyatroda güzel bir konser verdik. Hollanda'daki en iyi orkestralardan Konsergebouworkest, Orkestra Akademik Başkent’le birlikte konser verdi. Biliyorsunuz, Amsterdam’daki Rijksmuseum'da sergilenen tablo, resmedilen yerin Halep yerine Ankara olduğunun anlaşılması üzerine Türkiye’ye getirilmişti. Şu an Koç Müzesi’nde sergilenen ‘Ankara Manzarası’ isimli tablo, Hacı Bayram Veli Camii yanındaki Agustus Tapınağı’na yansıtılacak.
OKULLARA LALE SOĞANI
100 yıllık dostluğun logosuna bakarsanız lale yaptık ve elbette Türk ve Hollanda bayrağını da gösterdik. Çünkü lale bizim ulusal simgemizdir. Ama buradan Hollanda'ya getirildi. Temelde bunu Türklere borçluyuz. Biz de Türkiye genelinde 100 okula çocuk kitaplarıyla birlikte bir kutu lale soğanı gönderdik. Çocuklar bu laleleri toprağa koydular ve sonra ülke genelindeki farklı okullardan lalelerin ortaya çıktığı ve geliştiği, güzel bir şekilde simgelediği fotoğraflar aldık.
BOĞAZ’DA YÜZECEĞİZ
25 Ağustos'taki Boğaz yarışına Hollandalı ve Türk katılımcılardan oluşan Hollanda-Türk takımı kuruyoruz ve bu etkinlikte birlikte yüzeceğiz. Geçtiğimiz yıl da Boğaz’da yüzmüştüm. Boğaz’da yüzmek büyüleyici bir olay. Dünyanın en işlek su yollarından biri olduğunu hayal ederek yüzüyordum. Bu etkinlik için onu birkaç saatliğine kapatıyorlar, tamamen kapalı. Yani bunun özel bir an olduğunun farkındasınız. Yılda bir kez 80 farklı ülkeden 3 bin yüzücüye kapatılıyor. Türkiye Olimpiyat Komitesi tarafından son derece iyi organize edilmiş bir organizasyon ve bu yarışa katılmak, Asya'dan Avrupa'ya yüzmek benim için de bir onurdu.
İnsanlar arası temaslara gelince başka ülkelerde yaşamadığım tecrübeler yaşıyorum. Mesela eşim Carmen'le sokakta yürürken bazı insanlar geliyor ve bizimle konuşuyor. Hollanda’da yaşadığını, çalıştığını ya da bir akrabasının orada bulunduğunu söylüyorlar. O kadar çok bağlantı var ki, Hollanda'yı tanıyan o kadar çok insan var ki. Çalıştığım başka bir ülkede bunu hiç yaşamadım. Ve yine bu ilişkinin özü budur.
İşbirliğinin düzeyi sadece derin değil aynı zamanda çok geniş. Ve bence bu, ülkelerimiz arasındaki güçlü ortaklık ve dostluğa dair her şeyi anlatıyor.
KARSU HARİKA BİR SANATÇI
Etkinlikler kapsamında bu Cuma gerçekleşecek Karsu konseri sizin için neden önemli ve konser süreci nasıl gelişti?
Bu yılı gerçekten özel kılmak, yıl boyunca birçok etkinlik düzenlemek istedik. Karsu konseri bizim için bir başyapıt çünkü Karsu çok büyük. Hem Hollanda'da hem de Türkiye'de çok sevilen bir sanatçı. O, bu dostluğu kimseye benzemeyen bir şekilde simgeliyor. Kendisi Türk asıllı ve ailesi Hataylı. Depremde çok acı çektiler, çok sayıda aile üyesini kaybettiler. Karsu, Hollanda toplumunu mağdurlara yardım konusunda harekete geçirmek konusunda muazzam bir iş çıkardı. Kurbanlar için yeni çıkan yemek kitabının gelirini bağışladı, televizyonda sahne aldı. Depremzedeler için enstrümanlarını vermeye hazır olan Hollandalılara seslendi. Böylece pek çok enstrüman topladı. Her türden enstrüman ve her enstrümanın arkasında bir hikâye var. Tüm bu enstrümanları Hatay'a getirdi. Orada bir müzik okulu açtı. Artık pek çok çocuk ve genç, Hatay'da müzik öğrenebiliyor. Bu elbette trajik depremlerden sonra hayatların yeniden inşasında önemli bir unsur. Karsu, pek çok açıdan harika bir sanatçı.
KÜLTÜR ELÇİSİ
Bana göre kendisi Hollanda'nın Türkiye'deki büyükelçisi, Türkiye'nin de Hollanda'daki büyükelçisidir. Dolayısıyla onun Ankara'da böylesine büyük bir izleyici kitlesine konser vermesi, 100 yıllık dostluğumuzu taçlandıracak çok önemli bir etkinlik. Bu konserde bize Ankara Büyükşehir Belediyesi de destek veriyor.
İki yıldır buradasınız. Peki burada geçirdiğiniz iki yıl nasıldı?
Depremden dolayı çok yoğun ve üzücü bir süreç geçirdik. Depremin ilk gününden itibaren Hollanda olarak, diğer birçok ülke gibi, arama kurtarmayla, tıbbi yardımla, yapabileceğimiz her türlü yardımla elimizden geleni yapmaya çalıştık. Şu anda biz de özel sektörümüzün yeniden yapılanma aşamasında neler yapabileceğine bakma sürecindeyiz. Bu nedenle, hâlâ mevcut olan tüm acıları ve ihtiyaçları bilerek bu bölgeyi gerçekten gündemimizin üst sıralarında tutmak istiyoruz. Bu, bu dönemde kesinlikle büyük bir rol oynayan bir şey.
MİSAFİRPERVERLİK DİLLERE DESTAN
Ancak bunun dışında elbette birçok şey daha oldu. Benim için elçilikte harika bir ekiple ve ülkelerimiz arasındaki olumlu gündemle her gün işe gitmek bir zevk. Bu yüzden burada olduğum için gerçekten mutluyum. Ve tabii ki bunu, elimden geldiğince keşfetmeye çalıştığım çok güzel bir ülkede yapıyorum. Tatillerimi burada geçiriyorum. İki hafta sonra sahile gideceğim. Buradaki misafirperverlik dillere destandır. Bu gerçekten doğru. Daha önce buraya gelirken duymuştum, biliyorsunuz Türkler son derece misafirperverdir. Tam olarak bunu kendim keşfettim. İnsanlar son derece nazik, her zaman çok yardımcı oluyorlar. O yüzden burada çalışmak ve yaşamak çok keyifli.
ANKARA’YI OLDUĞU GİBİ GÖRMEK LAZIM
Ankara'da yaşamayı seviyor musunuz? Bazıları Ankara’yı sıkıcı bulduğunu söylüyor.
Sıkıcı mı? Hayır. Bazen bunu ben de duyuyorum ve sinirleniyorum. Çünkü Ankara artık benim de şehrim. Ankara'yı gerçekten savunmak istiyorum çünkü bu şehri sıkıcı gibi göstermenin doğru olmadığını düşünüyorum. Bunu yapanlar burayı İstanbul'la kıyaslıyor. Bence bu adil bir karşılaştırma değil. İstanbul dünyada eşi benzeri olmayan bir şehirdir. Dünyada İstanbul'la kıyaslanabilecek çok az şehir var biliyorsunuz. Peki neden Ankara'yı sürekli İstanbul'la karşılaştırıyorsunuz? Ankara'yı olduğu gibi görmek lazım. Ve bu şehrin birçok açıdan sunabileceği çok şey var. Ve kesinlikle yaşanabilirlik açısından burası harika bir şehir.
TEPE VE ARABA VARKEN BİSİKLET ZOR
Ankara'da en çok neyi özlüyorsunuz?
Yurt dışına çıktığımda birçok kişi bana ‘En çok neyi özledin’ diye soruyor. Ülkemle gurur duyuyorum. Hollanda'nın nispeten küçük bir ülke olarak başardıkları, örneğin ekonomik olarak dünyanın 18'inci büyük ekonomisi olması sanırım beni çok gururlandıran bir şey. Yine de yurt dışındayken, orada sahip olduğum şeylerin tadını çıkarıyorum ve sahip olmadıklarıma pek odaklanmıyorum. Ama bisiklet sürmek benim kanımda var. Bir Hollandalı olarak bisikletle büyüyoruz. Ayağa kalktıktan sonra yaptığımız ilk şey bu oluyor tabiri caizse. Ankara’da bunca tepe ve araba varken bu çok zor bir şey. Bu yüzden bisikletimi Hollanda'da bıraktım. Burada yüzüyorum, koşuyorum ve eve döndüğümde bisiklet sürmeye devam edeceğim.