KAPADOKYA bölgesi içerisinde yer alan Ürgüp, volkanik orijinli jeolojik yapısı, yağmur ve rüzgar erozyonunun meydana getirdiği, peri bacası olarak tanımlanan ilginç doğal oluşumlarıyla dünyayı kendine hayran bırakan bir kent. Vadi yamaçlarından akan yağmur sularının ve daha sonra rüzgarların aşındırması sonucu oluşan yarıklar arasında yükselen peribacaları, her yıl milyonlarca turistin ilgi odağı oluyor.
Günümüzde bölge, birbirinden güzel kaya kiliseleri, doğa güzellikleri, vadileri ve yer altı şehirleri ile bir açık hava müzesi durumunda. Nevşehir’e 13 kilometre uzaklıktaki Göreme’nin iki kilometre doğusundaki, bir kaya yerleşim merkezi olan Göreme Açık Hava Müzesi, bölgenin gezilmeye değer yerler arasında ilk sırada bulunuyor.
Burada Milattan Sonra 4. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar yoğun bir manastır hayatı yaşanmış. Hemen her kaya bloğunun içerisinde kiliseler, şapeller, yemekhaneler ve oturma grupları mevcut. Bugünkü Göreme Açık Hava Müzesi manastır eğitim sisteminin başlatıldığı yer olarak kabul ediliyor. Soğanlı, Ihlara, Açıksaray aynı eğitim sisteminin daha sonraları görüldüğü yerler.
KİLİSELERİN FARKLI STİLİBuradaki kiliselerin en dikkat çeken özelliklerinden birisi iki tip boyama yönteminin kullanılmış olması. Birincisi doğrudan doğruya kaya yüzeyi düzeltilerek üzerine yapılan boyama. İkincisi ise Kaya üzerine yapılan secco ve fresco tekniği ile yapılan boyama yöntemi. Kilisede işlenen konular ise İncil ve Hz. İsa’nın hayatından alınmış. Kızlar ve Erkekler Manastırı, Aziz Basil Kilisesi, Elmalı Kilise, Aziz Barbara Kilisesi, Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise ve Tokalı Kilise Göreme Açık Hava Müzesi’nde yer alan kiliseler.
Müze girişinin solunda yer alan 6 7 katlı kaya kütlesi ’Rahibeler Manastırı’ olarak biliniyor. Bu manastırın birinci katındaki yemekhanesi, mutfağı, birkaç odası; ikinci katındaki şapeli gezilebilir durumda. Bir tünelle ulaşılan üçüncü katındaki kilisesi, çapraz kubbeli, dört sütunlu üç apsisli.Kilisede doğrudan kaya üzerine yapılan Hz. İsa freskinin yanında kırmızı bezemeler de görülüyor. Manastırda katlar arasında bağlantının tünellerle sağlanması da dikkat çeken bir diğer özellik. Tehlikeli anlarda tünelleri kapatmak üzere yer altı şehirlerinde olduğu gibi sürgü taşları kullanılmış. Sağ tarafta yer alan Rahipler Manastırı’nda ise erozyon nedeniyle katlar arasındaki geçişler kapandığından, sadece giriş katındaki birkaç oda görülebiliyor.
Müzenin girişinde yer alan Aziz Basil Şapeli’nin tarihi ise 11. yüzyıla kadar gidiyor. Sütunlarla ayrılan nartekste mezar çukurları bulunuyor. Ana apsiste Hz. İsa portresi, ön yüzünde Hz. Meryem ve çocuk İsa, kuzey duvarında at üzerinde ejderle savaşan Aziz George tasviri, Aziz Demetrius ve iki azize yer almakta.
Doğum, üç müneccimin tapınması gibi tasvirlerin bulunduğu Elmalı Kilise de müzenin önemli değerlerinden bir tanesi. Kilisenin ilk süslemeleri doğrudan duvara kırmızı boya ile yapılan haç ve geometrik motifler. 12’inci yüzyılın başına tarihlenen kilisede Lazarus’un diriltilmesi, Kudüs’e giriş, son akşam yemeği, Hz. İsa Golgota Yolunda, Hz. İsa Çarmıhta, Hz. İsa’nın gömülmesi, cehenneme inişi, göğe çıkışı gibi tasvirler yer alıyor. Ayrıca Tevrat kaynaklı İbrahim Peygamberin misafirperverliği ve üç Yahudi gencin fırında yakılması sahneleri de yer alıyor.
KARANLIK VE ÇARIKLINarteks kısmındaki küçük bir pencereden çok az ışık almasından dolayı adına ’Karanlık Kilise’ denilen, Anna adında bir donor tarafından yaptırılan Azize Catherine Şapeli, Hz. İsa’nın göğe yükseliş sahnesinin altında bulunan ayak izlerinden dolayı ’Çarıklı Kilise’ diye anılan yapılar da görülmeye değer diğer önemli eserler arasındaki yerini alıyor.
Kapadokya bölgesinin önemli bir diğer tarihi değeri ise Ürgüp’e 30 kilometre uzaklıkta yer alan Şahinefendi Köyü yakınlarındaki SOBESOS Antik Kenti. Kentin ortaya çıkarılışının ilginç bir hikayesi var. 1960’lı yıllarda köy halkı, tarlada çift sürerken, iki atın çektiği savaş arabalı mozaiklere şahit olmuş. Mozaiklere bir anlam veremediklerinden, o yıllarda mozaiklerin üzerini kapatarak, bölgeyi yıllarca yonca tarlası olarak kullanmışlar.
2002 yılında da Ürgüp Jandarma Komutanlığına gelen kaçak kazı yapıldığı ihbarı üzerine de, bölgede kazı çalışmaları yapılmaya başlanmış. Buradaki ilk kazılarda önce mozaikle kaplı bir oda sonrasında ise içi ve dışı sıvalı, haç motifli bir vaftiz havuzu bulunmuş. Çalışmalara daha sonra bu odanın kuzey alanında devam edilmiş. Haç motifli tüf taşı ile kaplı mezar, mezar içinde de elleri göğüs üstünde bağlı, kefeni ile birlikte gömülü bir erkek iskeleti ortaya çıkarılmış.
HACI BEKTAŞ-I VELİ’DEN İZLER Antik Kaynaklardaki adı SOBESOS olarak geçen ören yeri, ele geçen buluntular ışığında, Roma Dönemi (M.S. 4. yy) ve Erken Bizans döneminde yerleşime sahne olmuş. Antik kentte çıkarılan mozaiklerin restorasyon çalışmaları Müze müdürlüğünce yapılıyor. Kentin, kazı çalışmalarına devam ettirilerek, çıkan buluntuların koruma altına alınmaları ile, Kapadokya’da kültür turizmi açısından önemli bir ören yeri oluşturmak hedefleniyor.
Dünyaca ünlü Türk düşünürü Hacı Bektaş-ı Veli’ye de ev sahipliği yapmış olan Kapadokya’da ona ait pek çok fazla ize rastlamak mümkün. Bu izlerden en büyüğü ise Hacı Bektaş İlçesi’ndeki Hacı Bektaş-ı Veli dergahı.
Asıl adı Muhammed bin Musa olan ve doğum ile ölüm tarihi kesin belli olmayan Hacı Bektaş-ı Veli’nin 1248-1337 yılları arasında yaşadığı sanılıyor. Nişaburlu; fakat çocukluğu ve gençliği Horasan’da geçmiş. Hoca Ahmet Yesevi Ocağı’nda felsefe, sosyal ve müspet ilimler öğrenimi görmüş. Daha sonra Anadolu’ya gelerek bugünkü Hacıbektaş İlçesi’nde bir dernek kurmuş. Miladi 13’üncü yüzyılda tamamlanmış olan Hacı Bektaş-ı Veli Dergahı, tarihsel süreç içerisinde bir çok kez onarım görmüş. 16 Ağustos 1964 tarihinde Etnografya Müzesi olarak düzenlenerek ziyarete açılmış.Müze binası, birinci, ikinci ve üçüncü avlu olmak üzere üç ana bölümden oluşuyor.
Birinci avluya ’At Avlusu’ da deniliyor. Bu bölüme güneydeki anıtsal görünümlü çatal kapıdan giriliyor. Avluda üçler çeşmesi denilen çeşme yer alıyor. Günümüze ulaşmayan at evi, ekmek evi, hamam, tuvalet, mihman evi ile çamaşırhane gibi hizmet birimleri bu avluda yer alıyor. İkinci avlu ise Dergah Avlusu olarak biliniyor. Bu avlu içinde sırasıyla Aslanlı Çeşme, Şevi, Baba Köşkü, Tekke Camii, mihman evi, meydanevi, kibreevi ve Dedebaba Köşkü mevcut. Üçüncü avlu ise ’Hazret Avlusu’ olarak adlandırılıyor. Bu avlu içinde
Atatürk Köşesi, pirevi, Balım Sultan Türbesi ve hazine bulunuyor.
En eski kaya kilisesi
ELMALI Kilisesi’nin bulunduğu kaya bloğunun hemen arkasında ise Aziz Barbara Şapeli konumlanıyor. Buradaki motifler, kırmızı boya ile doğrudan kaya üzerine çizilmiş. Duvarlarda ve kubbede zengin geometrik motifler, mitolojik hayvanlar ve askeri semboller mevcut. Ayrıca duvarlar üzerinde taş izlenimi veren motifler de dikkat çekiyor. Burada Elmalı Kilisesi’ndeki kadar İsa figürlerine rastlanmıyor.
Kapadokya’da saygın olan azizelerin pek çoğunun tasvirlerini görmek isteyenler için, Müze içerisindeki Yılanlı Kilise bu imkanı sunuyor. Aziz Onuphrius adıyla da bilinen kilisede, Onuphrius’un çıplak, uzun saçlı ve önünde palmiye ağacı bulunan bir tasviri de yer alıyor.
Bölgenin bilinen en eski kaya kilisesi ’Tokalı Kilise’ de Göreme Açık Hava Müzesi sınırları içerisinde konumlanıyor. Tokalı, Tek Nefli Eski Kilise, Yeni Kilise, Yan Şapel olmak üzere dört ayrı bölümden oluşuyor. Tarihi 10’uncu yüzyıla giden kilisede, Mısır’a kaçış, Vaftizci Yahya’nın kehanetleri giden önemli işlemeler de görülebilir.
Balonla Kapadokya
Kapadokya’da güneşin doğuşunu gökyüzünden seyretmek ayrı bir zevk. Balon turları sabahın erken saatinde kahve ve çörek ikramıyla başlıyor. 12-20 kişilik balonlarda yaklaşık bir buçuk saat süren gökyüzü macerası, tatile adrenalin de katıyor.