Güncelleme Tarihi:
Başkent Ankara’da yaşayan 39 yaşındaki iki çocuk annesi A.Z., yaklaşık bir yıl önce meme kanseri tanısı aldı. Kansere, bebeğini emzirdiği sırada yakalanan A.Z., “Belirtilerini hissediyordum, ağrı ve sızı oluyordu fakat ilk zamanlar süt bezi olabileceğini düşünerek fazla önemsemedim” dedi. Yurt dışında yaşayan ablasının Türkiye’ye gelmesi ve meme kanseri teşhisi almasıyla kendisinin de taramaya gittiğini söyleyen A.Z., “Ablamda meme kanseri görülünce hemen gerekli test ve taramaları yaptırdım ve akabinde meme kanseri olduğumu öğrendim” ifadesini kullandı. Kendisine tanı konulduktan bir ay sonra annesinin de meme kanserine yakalandığını söyleyen A.Z., ailesi ile kendisinin kanser sürecini ve Ankara Etlik Şehir Hastanesi’nde sağlıklarına kavuşma yolcuğunu Hürriyet Ankara’ya şöyle anlattı.
BİR AY ARAYLA ÜÇÜMÜZ DE KANSER OLDUK
“Meme kanseri olduğumu öğrenmeden bir yıl önce yani 38 yaşımda belirtileri hissetmeye başlamıştım. Yeni doğum yapmıştım ve mememde hafif bir şişlik hissediyordum. Emzirme döneminde olduğum için bu durumun süt bezlerinden kaynaklandığını düşünerek “geçer” düşüncesiyle o an fazla önemsemedim. Kanser olduğumu öğrenme sürecim aslında ablamdan sonra gelişti. Ablamda meme kanseri görülünce hemen gerekli test ve taramaları yaptırdım akabinde meme kanseri olduğumu öğrendim. Ablam yurt dışında yaşıyor ve o da memesinde bir sızı hissederek doktora gidiyor. Yurt dışındaki doktorlar ciddi bir şey olmadığını söyleyip, ablama altı ay sonra tekrar kontrole gelmesini söylüyor. Ancak ablamın ağrıları artınca ona Türkiye’ye gelmesini söyledim ve kendisine burada kanser tanısı konuldu. Ablamı öğrendikten hemen sonra ben de kanser taramasına gittim ve meme kanseri olduğumu öğrendim. Ardından bir ay sonra, yapılan taramalar neticesinde annem de meme kanseri teşhisi aldı. Bir ay arayla ablam, ben ve annem kanser olduğumuzu öğrendik. Ankara Etlik Şehir Hastanesi’nde tedavimizi olarak sağlığımıza kavuştuk, bu süreçte birbirimize daha çok kenetlendik, daha da bağlandık.
‘YAŞIM GENÇ, BEN DE OLMAZ’ DEMESİNLER
Bu süreçte en büyük avantajımız, kanserin ilk evresinde fark edilmesiydi. Ankara Etlik Şehir Hastanesi’nde tedavilerimizi olduk. Ameliyat öncesinde 16 doz kemoterapi aldım ve ardından operasyon geçirdim. Daha sonra radyoterapi tedavisi gördüm ve şu anda kanseri atlattım. Daha doğrusu annem ben ve ablam birlikte atlattık. Bu hastalıkta en büyük tedavi moralini yüksek tutmak. Özellikle, ailede kanser öyküsü olanlar, düzenli olarak sağlık kontrollerini, taramalarını yaptırsınlar. “Benim başıma gelmez” demesinler, ara sıra sızı hissettiklerinde “geçer” diye düşünmesinler, ciddiye alsınlar. “Yaşım genç, ben de olmaz” diye düşünmek de yanlış. Hayattaki en değerli şey, sağlıkmış. Sağlığımızın kıymetini bilmek, şükretmek gerek.”
MEME KANSERİ GÖRÜLME YAŞI DÜŞÜYOR
Etlik Şehir Hastanesi Onkoloji Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Lütfi Doğan da meme kanserinde önleyici faktörler ve erken tanının önemine dikkat çekerek özetle şunları söyledi:
“Meme kanseri, tüm kanserler içinde ikinci sırada yer alsa da 2030’lara doğru akciğer kanserini yakalayacağı öngörülüyor ve bir süre sonra da birinci sıraya yükseleceğini tahmin ediyoruz. Meme kanserinin görülme yaşı son 30 yılda giderek düşüyor. Artık 20’li yaşlarda bile meme kanseri vakalarına rastlıyoruz. Bunun en önemli sebeplerinden biri de endüstriyel yaşam tarzı. Hareketsizlik, masa başı çalışma, bilinçsiz beslenme alışkanlıkları ve radyasyon gibi faktörler de kanserojen etki yaratıyor. Tarama programlarımız 40 yaşında başlıyor ancak 40 yaş öncesinde de şikâyetler doğrultusunda tanı koyabiliyoruz. Meme kanseri tedavisinde de büyük değişiklikler oldu. Kanser tedavisi içinde meme kanseri, en çok değişikliğe uğrayan kanser türlerinden biri. Kemoterapi ve akıllı ilaçlarla tedavi yöntemleri ve cerrahi tedavide önemli ilerlemeler kaydedildi. Memedeki her kitle kanser değildir fakat tümü araştırılmayı hak eder. Öte yandan, genetik testlerin pozitif sonuç vermesi durumunda, kişinin yaşına göre kümülatif kanser riskini tahmin edebiliyoruz ve buna karşı önlemler alabiliyoruz. Bu önlemler ameliyat, ilaç tedavisi ya da yakın takip olabilir. Ancak belirtmekte fayda var genetik testin negatif çıkması, o kişinin kanser riskinin tamamen olmadığı anlamına gelmez. Aile öyküsüne sahip bireylerde yakın takip gereklidir. Testin pozitif çıkması yönlendirici bir durumdur fakat negatif sonuç da her şeyin güllük gülistanlık olduğu anlamına gelmez. Meme kanseri güçlü değil, biz güçlüyüz. Erken teşhis ve doğru tedavi planlaması ile hastalarımızı bu hastalıktan kurtarabileceğimizi biliyoruz.”