Kamu-Sen Genel Başkanı Koncuk: Kalemin mürekkebi üç buçuğu dört yapınca mı doldu

Güncelleme Tarihi:

Kamu-Sen Genel Başkanı Koncuk: Kalemin mürekkebi üç buçuğu dört yapınca mı doldu
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 22, 2017 18:20

Kamu-Sen Genel Başkanı Koncuk: Kalemin mürekkebi üç buçuğu dört yapınca mı doldu

Haberin Devamı

KONCUK: "BU KADAR PISIRIK, BU KADAR KORKAK SENDİKACILIK ANLAYIŞI KABUL EDİLEMEZ.  GEÇEN TOPLU SÖZLEŞMEDE SLOGAN ATANLARIN BU TOPLU SÖZLEŞMEDE SESİ ÇIKAMADI" 

KESK:  "GERÇEK TOPLU SÖZLEŞMEYİ GERÇEK SENDİKA YAPAR, YANDAŞ YÜZDE 0,5 ARTIŞA İMZA ATAR. TÜM KAMU EMEKÇİLERİNİ HAKLARININ, ÖZGÜRLÜKLERİNİN İHANET-SATIŞ SÖZLEŞMELERİ İLE YOK SAYILMASINA KARŞI BİRLİKTE MÜCADELE ETMEYE ÇAĞIRIYORUZ. OHAL-KHK REJİMİNİN GÖLGESİ TOPLU SÖZLEŞME GÖRÜŞMELERİNE DÜŞMÜŞTÜR. CUMHURBAŞKANI'NDAN MEDET UMAN YAPILARA SENDİKA DEMENİN MÜMKÜN OLMADIĞI NETTİR." 

ANKARA (DHA) - MEMUR ve memur emeklilerinin 2018 ve 2019 yıllarındaki mali ve sosyal haklarının belirlendiği '4. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri' kapsamında hükümetle sendikalar arasında sağlanan uzlaşmaya, Kamu-Sen ve KESK tepki gösterdi. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, "Kalemin mürekkebi üç buçuğu dört yapınca mı doldu? Bu kadar pısırık, bu kadar korkak sendikacılık anlayışı kabul edilemez. Geçen toplu sözleşmede slogan atanların bu toplu sözleşmede sesi çıkamadı" derken, KESK, "Gerçek Toplu Sözleşmeyi Gerçek Sendika Yapar, Yandaş yüzde 0,5 artışa imza atar. Tüm Kamu Emekçilerini İhanet-Satış sözleşmelerine karşı birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz" dedi. KESK: OHAL-KHK rejiminin gölgesi toplu sözleşme görüşmelerine düşmüştür. Cumhurbaşkanı'ndan medet uman yapılara sendika demenin mümkün olmadığı nettir" dedi. 

"GEÇEN TOPLU SÖZLEŞMEDE SLOGAN ATANLARIN BU TOPLU SÖZLEŞMEDE SESİ ÇIKAMADI" 
İmza törenine katılmayarak dışarıda basın mensupları ile bir araya gelen Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk,  "Sonuçlarına katılmadığım, sonuçlarına saygı duymadığım, 20 milyon insanın beklentilerini boşa çıkaran bir imza töreninde sendika Genel Başkanı olarak bulunmamı abesle iştigal olarak gördüm" diyen Genel Başkan İsmail Koncuk, "Kalemi elimize verdiler ama mürekkebi yok. Adaletin kapısı açıldı kalkınmanın kapısı açılmadı.." Şimdi soralım, "Kalemin mürekkebi üç buçuğu dört yapınca mı dolmuş oldu? 0,5 artışla mı doldu? Kalkınmanın kapısı 0,5 puan artınca mı açıldı?" diye sordu. Koncuk konuşmasını şöyle sürdürdü: "1 Ağustos’ta başlanan Toplu sözleşmeler aslında dün gece itibariyle sona ermişti. Bugün saat 11’de imza töreni yapıldı. Sağ olsun sayın Bakan bizleri de imza törenine davet etti. Nezaketen geldik Çalışma Bakanlığına ancak, imza töreninde bulunmayı doğru bulmadım. Çünkü sonuçlarına katılmadığım, sonuçlarına saygı duymadığım 20 milyon insanın beklentilerini boşa çıkaran bir imza töreninde sendika Genel Başkanı olarak bulunmamı abesle iştigal olarak gördüm. O nedenle bu imza törenine katılmadım. Bu Toplu sözleşme süreci aslında sendikacılık etiği açısından da, 'Ben sendikacıyım' iddiasın da olan herkesin ibret alması gereken, ders alması gereken bir süreç oldu. Maaş zam oranlarının, diğer hakların vs. bunları bir kenara bırakalım ama bu Toplu sözleşme süreci acayip cümlelerin kurulduğu, acayip ifadelerin kullanıldığı ama sonucunun ölü doğduğu bir Toplu sözleşme süreci oldu.
 
KALEMİN MÜREKKEBİ ÜÇ BUÇUĞU DÖRT YAPINCA MI DOLMUŞ OLDU? 
Literatüre yeni cümleler girdi. 'Eski Türkiye’nin hesap makinesi yeni Türkiye’nin hesap makinesi...Milletin adamı versin, enflasyon canavarı vermesin…' Dün biraz umutlandım ve 'Bir şeyler olacak herhalde' dedim. O cümle şu idi, 'Kalemi elimize verdiler ama mürekkebi yok… Adaletin kapısı açıldı kalkınmanın kapısı açılmadı..' Şimdi soralım, 'Kalemin mürekkebi üç buçuğu dört yapınca mı dolmuş oldu? 0,5 artışla mı doldu? Kalkınmanın kapısı 0,5 puan artınca mı açıldı?" 
 
"BU KADAR PISIRIK, BU KADAR KORKAK SENDİKACILIK ANLAYIŞI KABUL EDİLEMEZ" 
Sendikacılık farkından kaynaklı olarak, hükümetin, kamu işçisine verdiği zammı sıra memura gelince sakındığını vurgulayarak, "Kamu işçisine yüzde 12,5 bunların yanında ikramiyelerine 250 TL ve 3000 TL altında alanlara 90 TL iyileştirme yapan aynı siyasal iktidar, memura gelince kesenin ağzını sıkı sıkı bağlıyor. Neden acaba? Bu sendikacılık farkıdır" dedi. Koncuk, "2015 yılında yine bu salonda imzalanan toplu sözleşme imza töreninde ki o da oldukça kötü bir toplu sözleşmeydi aslında. İşte bu aynı ekip alkışlarla, sloganlarla, 'Tarihi başarı elde ettik' diye naralar atarak imzaladılar. Şimdi ise sesleri dahi çıkmadı. Yüzlerinden düşen bin parça. Peki neden imza atıyorsunuz o zaman? Size silah mı çektiler, neden imza atıyorsunuz? İmza atılırken resimleri görün, ikisi ayakta diğerleri oturuyor, protesto edercesine. Protesto edecekseniz imza atmayacaksınız. Toplu sözleşme masasındaki sendika başkanlarının tepkilerini kamuoyunun takdirine bırakıyorum. İmza atılmış ama, sendika başkanlarından iki tanesi ayağı kalkmış, diğerleri protesto edercesine masada oturuyor. Gönüllerin razı olmadığı açıkça belli ama yapılan bir şey yok. En azından hakem kuruluna gitselerdi,  8 gün daha bu konunun Türkiye’de tartışılmasını sağlardı. Bizler de destek verirdik. Meydanlara inebilirdik. Arkamda 1 milyon üye olacak benim ortalığı ayağa kaldırırdım.  Bu kadar pısırık, bu kadar korkak sendikacılık yapılmaz. Böyle bir sendikal anlayış kabul edilemez. Hükümet dediğinin arkasında durdu. Aşağı yukarı açıkladığı rakam kadar, kamu çalışanlarına verdi. Niye, diye herkesin kendisine sorması lazım. Kamu işçisine yüzde 12,5 bunların yanında ikramiyelerine 250 TL ve 3000 TL altında alanlara 90 TL iyileştirme yapan aynı siyasal iktidar, memura gelince kesenin ağzını sıkı sıkı bağlıyor. Neden acaba? Bu sendikacılık farkıdır. 20 milyon insanı hesaba katmadan yapılan bir zam politikasıdır. Bunları Türkiye Kamu-Sen olarak kabul edemeyiz" diye konuştu. 
 
"TÜRKİYE KAMU-SEN OLARAK BU SÜRECİ ORTA OYUNU GİBİ GÖRDÜK" 
Hükümetin sunduğu son rakamların üstüne yarım puan artınca imza atan yetkili Konfederasyonu eleştiren Genel Başkan, kamu çalışanları TÜİK tarafından açıklanan rakamların çok gerisinde geçinmeye mahkum edildi diyerek şunları sözlerine ekledi: "0,5 puan artınca mürekkep doldu. O mürekkep artışı ne kadar yapıyor biliyor musunuz, 0,5 puanlık artış en düşük devlet memuru maaşında 11,58 kuruş artış, ortalama memur maaşında ise 15,4 artış demektir. Mürekkep fiyatlarını da araştırdım; dolmakalem mürekkebi 44,10 kuruş, 16TL, 14 TL’de var.  Yani 11,58 kuruş artışla bir şişe mürekkep alınamıyor. Bu mürekkep nasıl dolmuş oluyor sizlerin takdirine bırakıyorum. Bu zam oranları en düşük dereceli memur maaşında yani 15/1 kademede bir memur maaşında 2018 yılının tamamı için 171, 04 kuruş, 2019 yılının tümü için 221,71 kuruş artış demek. Ortalama memur maşı için 2018 yılı için toplam 227,49 kuruş; 2019 yılında ise 294,88 kuruş artış anlamına geliyor. Yani bu zam oranları ile kamu çalışanlarının insanca yaşamasına yetecek bir artış sağlanamadı. Bütün devletin imkanlarını kamu çalışanları için kullanılsın demiyoruz. TÜİK in açıkladığı rakamların çok gerisinde bir asgari standartla kamu çalışanları geçinmek zorunda bırakılıyorsa, bu masada o toplu sözleşmeyi imzalamaya kimsenin hakkı yok. Onun için Türkiye Kamu-Sen olarak bu süreci bir orta oyunu gibi gördük. Aktör de bellidir. Sendikacılık tarihimiz iyi bir aktör kazanmıştır."  

KESK: "GERÇEK TOPLU SÖZLEŞMEYİ GERÇEK SENDİKA YAPAR, YANDAŞ YÜZDE 0,5 ARTIŞA İMZA ATAR" 
Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu da (KESK) memur maaş zammmına tepki göstererek, "Gerçek Toplu Sözleşmeyi Gerçek Sendika Yapar, Yandaş yüzde 0,5 artışa imza atar. Tüm Kamu Emekçilerini İhanet-Satış sözleşmelerine karşı birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz" dedi.  
KESK tarafından yapılan açıklama şu şekilde: "2018-2019 yıllarını kapsayan 4. Dönem 'toplu sözleşme' görüşmeleri yine fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Daha önceki üç toplu sözleşmede sahnelenen orta oyununun tekrarından ibaret görüşmelerde AKP ve yandaş konfederasyon yönetimi gece yarısı yeni bir satış sözleşmesine imza atmıştır. Bilindiği üzere hükümetin dün 'revize ettiğimiz son teklifimiz' diyerek 2018 yılı için yüzde 3,5+ yüzde 3,5 2019 yılı için ise  yüzde 4+ yüzde 5 maaş artışı teklifinde bulunmuştur.  Maaş artışı teklifini bile iktidardaki partinin 16. kuruluş yıl dönümüne göre yüzde 10 + yüzde 6 olarak belirleyen  yandaşlığı tescilli konfederasyonun genel başkanı söz konusu teklife karşı önce 'milletin adamından cevap bekliyoruz'  diyerek topu partili Cumhurbaşkanı’na atmıştır. Maaş aratışından medet umdukları ‘milletin adamından’  bekledikleri cevap gelmemiş olacak ki,  akşam saatlerinde yapılan açıklamada aynı genel başkan 'müzakereye yakın, imzaya uzağız,  yeni adımlar bekliyoruz, bize göre, masaya gelmesi gereken 4-5 puan daha var' demiştir. Ancak yandaş konfederasyon yönetimi yine 3,1 milyon kamu emekçisini, 1,9 milyon kamu emekçisi emeklisini yanıltmamış, daha önceki sözlerini yutarak hükümetin 2018 yılı teklifinde sadece yüzde 0,5 puan artış yaptığı sözleşmeye imza atmıştır. Bugün 'imza töreninde' biraraya gelecek olan Çalışma Bakanı ve yandaş konfederasyon başkanı milyonların gözünün içine baka baka bu yeni satış sözleşmesini övüp, muhtemelen üstün gayretlerinden dolayı birbirlerini tebrik edecekler. Ancak ne kadar tozpembe tablolar çizseler de, 'tarihi başarı' nutukları atsalar da güneş balçıkla sıvanmaz. Her şey 80 milyonun gözleri önünde olmuştur. Fazla söze gerek yoktur, ayrıntılı değerlendirmemizi daha sonra yapmak üzere bu noktada sadece birkaç temel noktanın altını çizmek yeterlidir.

'MİLLETİN ADAMINDAN' İCAZET BEKLEMİŞTİR
Bu sadece adı 'toplu sözleşme' olan gerçekte toplu görüşmelerden hiçbir farkı olmayan sistem, Kamu emekçilerinin ve emeklilerinin yaşadığı sorunların bu sorunların parçası olan, halkın değil, siyasi iktidarın memurluğunu yapan, siyasal iktidarın memur kolları rolünü üstelenen sendikamsı yapılar tarafından çözülemeyeceğini bir kez daha ispatlamıştır. Nitekim yandaş konfederasyon yönetimi kamu işvereni olan hükümetin, kamu emekçileri ile dalga geçen ilk teklifine karşı bir haftadır beylik açıklamalar yapmanın 'sizin teklifiniz kabul edilmezse ne yapacaksınız?' soruları karşısında lafı eveleyip gevelemenin ötesine geçememiştir. Daha sonra bir iki puanlık artış karşısında 3,1 milyon kamu emekçisinin, 1,9 milyon kamu emekçisi emeklisinin gücünü arkasına almak yerine her fırsatta kamu emekçilerinin iş güvencesini hedef alan açıklamalar yapmayı görev edinen  'milletin adamından' icazet beklemiştir.

CUMHURBAŞKANI'NDAN MEDET UMAN YAPILARA SENDİKA DEMENİN MÜMKÜN OLMADIĞI NETTİR
Dünyanın neresinde olursa olsun, üyelerine, temsil ettiği kesimlere değil, pazarlık yaptığı işverene dayanan, üstüne üstlük Cumhurbaşkanı’ndan medet uman yapılara sendika demenin mümkün olmadığı nettir.  Bu süreç bir milyon üyesi olan herhangi bir kurum-kuruluş-örgüt olma ile sendika olma arasındaki farkı tüm açıklığı ile ortaya çıkarmıştır.

TÜRKİYE TİPİ TOPLU SÖZLEŞME SİSTEMİNİN' İFLAS ETTİĞİNİ BİR KEZ DAHA İSPATLAMIŞTIR
Nitekim KESK’i sadece masadan değil, işyerlerinden, alanlardan uzak tutmak için her türlü hukuksuzluğun devreye sokulduğu bu son 'toplu sözleşme' sürecinde, sendika olmanın asgari koşullarını dahi taşımayanların kamu emekçilerinin temel sorunlarına çözüm üretmekten ne kadar uzak olduğu bir kez daha teyit edilmiştir. Bu süreç, KESK olarak en başından beri karşı çıktığımız, gerçek evrensel toplu sözleşme sistemi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan, tekli sendikal rejim ve siyasal iktidarın son sözü söylemesinin dayatıldığı 'Türkiye Tipi Toplu Sözleşme Sisteminin' iflas ettiğini bir kez daha ispatlamıştır. Ülkenin kamu emekçilerinin ve emeklilerinin grev hakkının yasal güvence altına alındığı, sendikal hak ve özgürlüklerin önünü açan, konfederasyon ve sendikaların demokratik bir şekilde temsiline imkan tanıyan evrensel gerçek toplu sözleşme sistemine olan ihtiyacının yakıcılığını ortaya çıkarmıştır.

OHAL-KHK REJİMİNİN GÖLGESİ TOPLU SÖZLEŞME GÖRÜŞMELERİNE DÜŞMÜŞTÜR
Yeni bir satış sözleşmesi ile sonuçlanan bu süreç, hep başından beri dikkat çektiğimiz üzere demokrasinin, adaletin olmadığı bir yerde emeğin hakkının da olmayacağını ispatlamıştır. OHAL-KHK rejiminin gölgesi toplu sözleşme görüşmelerine düşmüştür. OHAL-KHK rejimine sırtını dayayarak istediği kamu çalışanını sorgusuz sualsiz işinden eden, açığa alan siyasal iktidar toplu sözleşmede kamu emekçileri ile dalga geçen teklifler sunmuş, yandaş konfederasyon yönetimi ise bunu izlemekle yetinmemiş adeta çanak tutmuştur. Kısacası kamu emekçilerine ölümü gösterip sıtmaya razı etme politikası sonuna kadar kullanılmıştır.

 3,1 MİLYON KAMU EMEKÇİSİNE VE 1,9 MİLYON EMEKLİYE BİR KEZ DAHA İHANET EDİLMİŞTİR
Son söz olarak;  bu ülkenin kamu emekçileri, emeklileri sadaka değil, emeğinin karşılığı olan onurlu bir ücret ve yaşam talep etmektedir. Ve bunu fazlası ile hak etmektedir. Bu ülkenin fedakar kamu emekçileri, emeklileri insanca bir yaşama yetecek ücret, güvenli çalışma ve güvenceli geleceği fazlası ile hak etmektedir. Bu son satış sözleşmesi ile yoksulluk sınırına uzak açlık sınırına yakın bir yaşam mücadelesi sürdürmeye terk edilen, kimseden sadaka ya da fedakarlık değil, hakkını isteyen 3,1 milyon kamu emekçisine ve 1,9 milyon emekliye bir kez daha ihanet edilmiştir.

TÜM KAMU EMEKÇİLERİNİ ÖZGÜRLÜKLERİNİN İHANET-SATIŞ SÖZLEŞMELERİ İLE YOK SAYILMASINA KARŞI BİRLİKTE MÜCADELE ETMEYE ÇAĞIRIYORUZ 
KESK olarak sendikalı, sendikasız tüm kamu emekçilerini haklarının, özgürlüklerinin ihanet-satış sözleşmeleri ile yok sayılmasına karşı birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz. Gelin,  hükümet ve sizleri unutup Cumhurbaşkanı’ndan icazet uman malum konfederasyon yönetiminin taleplerimize kulaklarını tıkamasına karşı ses verelim. Gelin, haklarımızı ve özgürlüklerimizi yok sayanlara kapı kulu değil emekçi olduğumuzu birlikte gösterelim. Gelin, insanca bir yaşam için taleplerimize sahip çıkalım ve bu talepler için mücadeleyi birlikte yükseltelim." 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!