Kahve tüketimi kanseri önlüyor
Güncelleme Tarihi:
Ankara’daki ‘Uluslararası Kanser ve Hayat Sempozyumu’na katılan Hollanda Wageningen Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ellen Kampman, Türkiye’deki kanser vakalarının fazla kilo ile alakalı olduğunun altını çizdi ve kahve için, “Bazı kanser türlerini önlemede destek oluyor” değerlendirmesi yaptı.
Dünyada kanser çalışmalarına hizmet veren 15 bilim insanı, ‘Uluslararası Kanser ve Hayat Sempozyumu’ kapsamında LÖSANTE Hastanesi’nde bir araya geldi. Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı(LÖSEV) tarafından dün gerçekleşen oturumda bilim insanları, lösemi ve kanser tedavisi süreçleri, gelişen teknolojilerle ve erken teşhislerle tedavi imkânları, moral ve motivasyonu yüksek tutmanın kanser savaşında önemi, sağlıklı beslenme ve kansere yol açan etmenleri anlattı. Beslenme ve kanser üzerine bir sempozyum gerçekleştiren Hollanda Wageningen Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ellen Kampman, “Obezite ve mikrobiyota(içimizde ve dışımızda yaşayan tüm mikroorganizmalara verilen isim) sağlıklı bir diyet ile bağlantılı. Örneğin; lifli besinler mikrobiyotayı önemli ölçüde etkiliyor. Tüm bunlar da kanser ile bağlantılı. Aynı şey kahve içinde geçerli. Kahve mikrobiyotanızı pozitif anlamda etkiliyor. Bu sebepten kahve tüketimi bazı kanser türlerini önlemede destek oluyor” değerlendirmesi yaptı. Meme kanserinin yüzde 10’unun mutasyonlar sebebiyle olduğunu vurgulayan Kampman, şöyle devam etti:
OBEZİTE İLE TANIMLAYABİLİRİZ
“Meme kanseri, yüzde 10 gibi bir oranla genetik mustasyonlar sebebiyle oluyor. Sadece mutasyonlar değil, genetik faktörler de tüm kanser türlerini etkiliyor. Meme kanserinin yüzde 90’ının ise genetik olmadığını düşünüyoruz, dış etkiler gibi diğer faktörler de etki edebiliyor. Türkiye’deki kanser vakaları da fazla kilo ile alakalı. Özellikle kadınlarda yüzde 8 ile 10 arasındaki tüm meme kanseri türlerini fazla kilo ve obezite ile tanımlayabiliriz.
UMUDU OLMAYAN ÇOCUĞUN İYİLEŞME ŞANSI AZDIR
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan LÖSEV Başkanı Üstün Ezer ise “Sadece ilaçla, tıbbi olanaklarla tedavilerdeki başarı yüzdemizi yükseltme imkânımız yoktu. Bunun yanı sıra hastalarımızın çok iyi beslenmeleri gerekiyor. Hijyenik ortamlarda yaşamaları, enfeksiyondan korunmaları, psikolojik olarak büyük destek almaları gerekiyordu. Çünkü umudu olmayan bir hastaya hangi ilacı, hangi tedaviyi verirseniz verin, umudu olmayan bir çocuğun iyileşme şansı çok azdır çok düşüktür” dedi.