Güncelleme Tarihi:
TEPAV’ın yaptığı bir araştırma akademik yaşamda kadınların “belli bir pozisyonun üstüne terfi edememesi” durumunu tanımlayan “cam tavan” etkisinde kaldığını ortaya çıkardı.TEPAV araştırmacıları Damla Özdemir ile Dr. Zeynep Esra Tanyıldız tarafından hazırlanan “Türkiye’de Bilim Kadını Olmak; Kadınların Bilimsel İşgücüne Katılımı” başlıklı değerlendirme notu yayımlandı.
Çalışmada, “Son beş yıldaki birleşik artışın devam etmesi halinde ulaşılan sayının 40 binin altında kalacağı gözönünde bulundurulursa, kadınların bilimsel işgücüne katılımını artırmak, demokratikleşme ve eşitliğin sağlanması gibi ana nedenlerin yanı sıra nicel hedeflere ulaşmak için de aciliyet göstermektedir” denildi.
TEPAV’ın çalışmasında, iş dünyasında hiyerarşik bir yapıda çalışanlardan bir grubun, cinsiyet, etnik köken, din gibi çeşitli ayrımcı faktörler nedeniyle belli bir pozisyonun üstüne terfi edememesi durumu olarak tanımlanan “cam tavan etkisi”nin Türkiye’de bilim işgücünün bir parçası olan kadınlar için önemli bir engel oluşturduğu belirtildi.
Son on yılda daha alt akademik pozisyonlarda çalışan kadın ve erkek sayılarındaki eşitsizlikte bir düzelme olduğu, fakat bu düzelmenin üst pozisyonlara yansımadığına işaret edilen çalışmada şöyle denildi:
Öğrenilmiş çaresizlik
“Türkiye’deki üniversitelerde, üst akademik mevkilerde kadın ve erkek yüzdeleri dikkat çekici bir şekilde ıraksamaktadır. Örneğin 2010 yılında öğretim görevlisi pozisyonunda yüzde 47 ve yüzde 53 oranlarındaki kadın ve erkek sayıları, profesör statüsündeki çalışanlarda yüzde 28 ve yüzde 72 gibi büyük bir ayrım göstermektedir.
Kadın akademisyenler için cam tavan, yardımcı doçent ve üstü statülerde çalışmalarının önünde ciddi bir engel oluşturmaktadır. Bu engel terfi mekanizmalarının doğrudan etkisiyle meydana gelebileceği gibi, ‘öğrenilmiş çaresizlik’ denilen, kadınların üst mevkilere yükselemeyeceklerini kabullenmeleri ve bu yönde çaba harcamamalarından da kaynaklanabilir.”
Geçmişten gelen erkek egemen yapı
ÇALIŞMADA, toplam bilim işgücünde yönetici pozisyonundaki kadın araştırmacıların yaş gruplarına göre dağılımında 55 yaş ve üstü kadın araştırmacıların oranının düşük olmasının, akademik dünyada geçmişten kalan bir erkek-egemen yapının varlığına işaret ettiği değerlendirmesine yer verildi. Çalışmada, şu görüşler dile getirildi:
“Bununla beraber, 35-44 yaş grubundaki kadın araştırmacıların erkek araştırmacılara oranının 45-54 yaş grubuna kıyasla az olduğu, başka bir deyişle yeni nesil araştırmacılarda da erkek-egemen bir yapı bulunduğu görülmektedir. Bu durum, akademik işgücünde cinsiyet eşitsizliğinin sadece eski nesillerden miras kalan bir olgu olarak açıklanamayacağını göstermektedir.”