Kadın her işi yapar yeter ki serbest kalsın

Güncelleme Tarihi:

Kadın her işi yapar yeter ki serbest kalsın
Oluşturulma Tarihi: Nisan 17, 2016 14:24

Türk sanayisinin duayen isimlerinden Mümin Erkunt’un kızı olan ve 2003 yılında kurduğu Türkiye’nin ilk yerli traktör fabrikası Erkunt’la bugün onlarca ülkeye ihracat yapan Zeynep Erkunt Armağan, tüm dünyada kabul gören kadın kuruluşu Women Presidents Organization listesine girerek Türk kadınının yüzakı oldu.

Haberin Devamı

Üç yıldır peş peşe ‘4 yılda şirketini en hızlı büyüten 50 kadın CEO’ listesine girmeyi başaran Armağan, üretim tesisinde yüzde 10’a varan mavi yakalı kadın çalışan oranını da her geçen gün artırmaya gayret ediyor. Kadın istihdamına özel önem verdiğini ve kadınların her işi yapabileceğini belirten Armağan, “Kadın istihdamında mutlaka cinsiyet eşitliğini sağlamamız gerekiyor. İnsanlar kızlarını okutmadıkları gibi, meslek lisesine göndermeyi de ayıp bir şey olarak görüyor. Kadın serbest kalırsa mucizeler yaratıyor. Burada gördüğünüz gibi bir erkeğin yanında, aynı şekilde vidayı sıkabilen, elektrik soketlerini takabilen kadınların da olabileceğini göstermek istiyoruz” diyor.

Üç yıldır Women Presidents Organization listesine girmeyi başarıyorsunuz. Bu yıl da şirketini en hızlı büyüten 50 CEO arasında 13. sırada yer aldınız. Türkiye’den de bu başarıyı yakalayan tek kadınsınız. İlk olarak nasıl başladı bu süreç. Bu değerlendirme sürpriz oldu mu sizin için?

Haberin Devamı

Bu klasmana ABD dışından girebilen şimdiye kadar benim dışımda bir tek Kore’den oldu. Türkiye’den bir tek ben varım. Avrupa’dan da yok. Bizleri aday gösterenlerin isimlerinin gizli tutulduğunu biliyorum. Çünkü oraya gittiğimde de sordum. Yanlış bilmiyorsam, üç sene önce o zaman Dr. Ricciardone, ABD Büyükelçisi’nin eşi beni burada ziyaret etmişti. ‘Çok etkilendiğim yaptığımız işlerden’ demişti. Çok büyük ihtimalle galiba öyle bir aday gösterilmem söz konusu. Bana ilk olarak 2013 yılında bir e-posta geldi. Genelde böyle çok e-posta alırız ama hepsinin sonunda ‘bu organizasyona katılmak için 5 bin Euro, 10 bin Euro ödemeniz gerekmektedir’ yazar, hemen silerim. Bu tabii çok farklı. Böyle bir talep kesinlikle söz konusu değil ve objektif bir değerlendirme yapılıyor. Dünyada kadınlar tarafından yönetilen büyük şirketleri bir çatı altında toplayan büyük bir platform. Bizden şirketimizi ne hızda büyütebildiğimize dair, çok önemli veriler istediler. Onları gönderdiğimde aslında hiç de aklıma gelmemişti, ‘Erkunt dünya klasmanında bir şirket olarak anılacak’ diye. Bütün verileri, bilançoları gönderdik. Sonra bunların onaylanmış hallerini istediler. Anladım ki, belli bir klasmana girmişim. Sonra onaylanmış hallerini gönderdik. Sonra ben bunu unuttum gitti. İki ay sonra bir e-posta geldi. ‘Tebrikler ilk 10’a girdiniz. New Orleans’daki ödül törenimizde sizi aramızda görmek istiyoruz’ diye.

Haberin Devamı

Kadın her işi yapar yeter ki serbest kalsın

KADININ ÖN PLANA ÇIKABİLECEĞİNİ GÖSTERMİŞ OLDUK

Ne hissetiniz, ödül töreninde neler yaşadınız?

Çok heyecanlandım. İlk olarak 2014’te gittiğimde dünya 6.sı olduğumu görünce çok etkilendim. Ama en önemlisi şunu söylemek istiyorum. Türkiye’nin nerede olduğunu dahi bilmezler diyoruz ya hani, çok uzaktaki ülkeler için. Türkiye’nin nerede olduğu bilindiği gibi, benim gönderdiğim CV’nin üzerine de bir şeyler katıp çok güzel bir sunum yaptılar benim için. İlk yıl, ABD dışından gelen tek kişi olduğum için çok teferruatlı bir sunum yapıldı. Bütün salon ayağa kalktı, herkes alkışlıyor, ben ağlayayım mı güleyim mi bilemedim. Tabii yalnızsınız orada. Organizasyon fotoğrafçıları haricinde fotoğrafımızı çeken kimse yok. Masadan kalkarken yanımdaki bir kadına benim bir fotoğrafımı çeker misiniz diye kalktığımı hatırlıyorum. O da telefonumu kullanmayı becerememiş, iki tane flu fotoğraf dışında bir şey çıkmadı. Bir ay sonra organizasyondan geldi tabii ödül fotoğrafları. Ama, benim için çok heyecan verici bir şeydi. Dünyanın bir yerinde bir Türk sanayicinin bin 500 kişinin olduğu bir yerde ayakta alkışlanıyor olması, benim için çok değerliydi, Türkiye için çok değerliydi. Fabrikaya geldiğimde arkadaşlarla yaptığım ilk konuşmada dedim ki: ‘Ben almış olabilirim bu ödülü sizin adınıza, ama siz olmasanız bu iş olmazdı dedim. Tek başıma bunları yapabilmem mümkün olabilir mi? Bu bir takım işi.’ Sonra geçen sene de, bu sene de katıldık. Bizim en hızlı büyüdüğümüz seneler bu seneler. Dolayısıyla güzel bir sonuç alacağımızı biliyordum. Bu sene de dünya 13.sü olmuşum. Çok mutlu oldum tabii ki. İnsanlar demek ki, Türkiye’de bir kadın sanayici olabiliyor, demek ki öne çıkabiliyor diyor. Bir sürü ülkede insanlar biliyorsunuz, hala ‘Siz deveye mi binersiniz?’ diye soruyor. Bunu yıkabilmek için adım atmak bence çok önemli.

Haberin Devamı

Bu sürece giden yolda Erkunt’un hikayesi nasıl başladı?

Bu sene 13. yılımız. Yola, yerli bir traktör markası olsa keşke diye çıktık. Yerli traktör markaları var gibi görünmekle beraber, biz girene kadar hepsi lisansla üretim yapan markalardı. Yani bilirsiniz, Uzel ailesi vardı, Koç Grubu’nun ürettiği vardı, TÜMOSAN vardı. Ama onlar hep kimi Ferguson’dan kimi Fiat’tan kimi Ford’dan lisansla üretim yapıyordu. Zirai Donatım Kurumu vardı, Steyr lisansıyla üretim yapıyordu. Lisanslı üretim yapmak demek, tasarımı size ait değil demek. Geliştirmesi size ait değil demek, uygunluğu sizin ülkenize göre mi, toprağınıza göre mi belli değil demek. Mesela otomobil tasarlarken, eğer arazi aracı tasarlıyorsanız, büyük ve yeri tutan kalın dişli lastiklerle tasarlarsınız. Yarış arabası tasarlıyorsanız virajlarda savurmasın diye yere çok yakın, aks aralığı dar bir araç tasarlarsınız. Traktör de böyle bir ürün farkı yok ki; Eğer çok kuru bir toprağınız varsa ona göre tasarlamanız lazım. Eğer siz Japonya gibi pirinç üretimi yapan bir ülke için traktör tasarlıyorsanız muhakkak dört çeker ve suyun içinde çalışabilen traktör tasarlamanız gerekir.
Ülkemiz çok renkli bir ülke. Kuru toprağımız da var ama çok ıslak sulu toprağımız da var veya pamuk gibi çok önemli bir ürüne hiç zarar vermeyecek çok yüksek tekerlekli yüksek akslı traktörler tasarlamak lazım. Dolayısıyla biz dedik ki; kendi ülkemize göre tasarlayalım. Öyle başladık, bunu söylediğimizde yıl 2000’di. 2003 yılında bir numune traktör çıktı ortaya. Sonra biz bunu geliştirebiliriz dedik ve 2004 yılında seri üretime başladık.

Haberin Devamı

Kadın her işi yapar yeter ki serbest kalsın

SANAYİ BAKANI ŞİRKET ŞİRKET DOLAŞTI

Motor üretimi konusunda da bir girişiminiz var. Motor Mükemmeliyet Merkezi’nin kurucu ortaklarındansınız. Bu merkezle ilgili çalışmalar nasıl gidiyor?

Türkiye’de müthiş bir adım atıldı. İçten yanmalı dizel motor kullanan bütün üreticileri Sanayi Bakanlığı, bir platformda toplamaya çalıştı. Traktör, jeneratör ve iş makinası üreticileri olarak bizler kullanırız içten yanmalı dizel motorları. Dedik ki; biz 10 binlerce motor ithal ediyoruz Türkiye’de. Traktör, jeneratör ve iş makinası üretimini artırmak ne demek oluyor, ithalatı da artırmak demek oluyor. Biz bu konuları Sanayi Bakanımız Fikri Işık’la çok teferruatlı konuştuk. Yaklaşık bir buçuk sene önce fabrikamıza geldi, sunumlar yaptık. İlk defa bir Sanayi Bakanı, tek tek şirket şirket dolaştı. Bu çok kayda değer bir durum.

Haberin Devamı

MOTOR YOKSA SANAYİNİN ‘MOTOR’U YOK

Sonuçta Sanayi Bakanlığı şu ihtiyacı gördü ki; “Türkiye’de motor olmazsa, sanayinin ‘motor’u olmuyor. Bunu ironik anlamda söyledim. Fiziken motor olmazsa, bizim bir motorumuz olmuyor sanayimizi çalıştıracak. Sanayinizi dışarıya muhtaç olarak geliştiremezsiniz. Bunun üzerine şuna karar verdi Sanayi Bakanlığı, biz önce bu motorun tasarımı ve en önemli fazı olan motorların test edilmesi için, emisyon, performans ve dayanıklılık testleri için biz bir mükemmeliyet merkezi kuralım. Sizler bizimle beraber orada çalışarak, yani ne demek bizimle beraber. Ben kendi tasarımcılarımı oraya göndererek, orada benim için bir motor tasarlanmasını ve tasarlanan motorun test edilmesini Sanayi Bakanlığının desteğiyle sağlamış olacağım. Her bir test cihazı 3-4 milyon Euro. Ama bu bir kere oraya alınıp konulduğunda biz oraya kira ödeyerek kullandığımızda müthiş bir verim olmaz mı? Ve büyük bir adım atıldı.

GÖZÜMÜZÜ AÇTIĞI İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUZ

Umutlu musunuz? Türkiye kendi motorunu üretebilecek mi?

Göreceksiniz Türkiye en çok 2-3 sene içerisinde kendi motorunu yapacak. Biz orada 13 firmayız kurucu ortak olarak. O zaman bunun protokolünün imzasının atılması için kurucularının arasında ben de vardım. Hatta sağolsun Sanayi Bakanımız açılış konuşmasını bana yaptırdı. Benden sonra çıktı kendisi konuştu ve dedi ki: “Sanayinin ihtiyacı olan elektrikli motorun bile tetiklenmesi için önce bir dizel motor lazım. Bunu biliyorsunuz değil mi. Bizim gözümüzü açtığı için Zeynep Hanım’a teşekkür ediyoruz.” Bu benim için büyük bir onurdu. Ve biz bu konuda bir hayli ilerleme katettik. Geçen hafta Sanayi Genel Müdürü aradı ve “Zeynep Hanım, Motor Mükemmeliyet Merkezi’nin açılış töreni siz olmadan olmaz. Ne zaman Türkiye’desiniz birlikte yapacağız” dedi. Demek ki, test makinaları alındı. Çok yakın zamanda başlayacak. Emin olun ilk müşterisi de biz olacağız.

ALİ AĞAOĞLU, BİR TOKAT ATSAYDINIZ DAHA İYİYDİ DEDİ

Türkiye’de kadınlar iş dünyasında her alanda dezavantajlarla karşılaşırken, siz özellikle ağır sanayi gibi zor bir alanda önemli başarılar elde ettiniz. Bir kadın olarak, kadın istihdamına yönelik ne düşünüyorsunuz? Bu yönde özel bir çabanız var mı?

Olmaz mı? Ben bir sürü sektör platformunda yer alıyorum. Sektörde sivil toplum kuruluşları önemli işler yapıyor. Rahmetli babam da Ankara’da ilk defa sanayi odasını kuralım diye ayağa kalkan sanayicilerden biridir. Bunun önemini değerini biliyorum. Hem makine ve traktörle ilgili sivil toplum kuruluşlarının içindeyim, ama aynı zamanda sadece kadınla ilgili konularda da çalışıyorum. TOBB’un Kadın Girişimciler Kurulu İcra Kurulu üyesiyim. Burada çok değerli çalışmalar ve çalıştaylar yapılıyor, önemli kararlar alınıyor ve bu kararlar devlet mekanizmalarına her seviyede duyurulmaya çalışılıyor. Kadın istihdamının artırılması için, kadının erkekle eşit istihdam şartlarına sahip olabilmesi için ve cinsiyet eşitliği için, üç tane farklı şeyden bahsediyorum şu anda. Kadın istihdamını artırmanın yanı sıra istihdamda cinsiyet eşitliğini sağlamak da çok önemlidir. Mesela burada gördüğünüz gibi bir erkeğin yanında, aynı şekilde vidayı sıkabilen, elektrik soketlerini takabilen kadınların da olabileceğini göstermek. Türkiye’ye bunu göstermek lazım. Çünkü insanlar kızlarını okutmadıkları gibi, meslek lisesine göndermeyi ayıp bir şey olarak gördükleri gibi, evde otur çocuk büyüt diyen aile de çok. Kadının serbest kalması lazım, serbest kalan kadın mucizeler yaratıyor. İnanın öyle. Şunu sağlamaya çalışıyoruz, biz kadınla ilgili platformlarda. Kadın, kadın olduğu için bir şeylerden ayrı olmasın. Cinsiyetsiz görün bu insanları. Bakın bir örnek vereyim. İstanbul’da bir sunum yaptım ve o sunuma, bir CV götürdüm, yansıttım. Fotoğraf ve cinsiyet kısmını boş bıraktım, ismine de Deniz Kılıç yazdım. Müthiş bir CV. ‘Alır mısınız’ diye sordum. Erkekler de vardı bu çalıştayın açılışında İstanbul Ticaret Odası Başkanı vesaire... Dediler ki, ‘Alırız tabii. Zeynep Hanım böyle CV önümüze gelse hepimiz alırız, müthiş.’ Sonra CV’nin boş kalan kısımları açtım. Fotoğrafı göründükten sonra cinsiyetinin kadın olduğu görüldü. ‘Şimdi alır mısınız’ diye sordum. Herkes bu kez tereddütlü bir şekilde ‘Alırız’ dedi. ‘Gördünüz mü, biz bile algıda farklılık yaşıyoruz, kadın olduğunu öğrenince, bunu yıkmamız lazım’ dedim. Sonra Ali Ağaoğlu da vardı, ‘Zeynep Hanım, insanlara bir tokat atsaydınız daha iyi olurdu’ dedi.

Peki, fabrikanızda durum nedir? Kaç çalışanınız var, bunun kaçı kadın?

370 civarında çalışanımız var, bunun yüzde 25’i kadın. Beyaz ve mavi yaka birlikte söylüyorum. Sırf mavi yakada kadın çalışan oranımız yüzde 10’larda. Ama bunu artırmak için de çalışıyoruz. Daha yeni haber geldi, özel takip ediyorum çünkü bunu. ‘İki mavi yakalı kadın işçimizle daha sözleşme imzaladık hayırlı olsun’ diye. İnatla artırmaya çalışıyorum.

BİZDE GÖRÜP İLAN VERDİLER

Diğer otomotiv fabrikalarında ya da yan sanayi üretim tesislerinde mavi yakalı kadın çalışan oranı da sizdeki kadar var mı?

Otomotivde olmaz böyle bir şey. Orada kadın var mıdır diye bir sormak lazım önce. Ama şimdi duyduğum kadarıyla burada montaj yapan şirketlerden bir tanesi, bizde gördükten sonra o da kadın istihdamı için ilan vermiş.
Önder olabilmek çok güzel bir şey. Düşünsenize bir sürü fabrikada elde anahtarıyla somun sıkan kadınlar olsa, ne kadar güzel olur.

Kadın çalışanlar burada olmaktan memnun mu?

Bir gün bir tanesine, ‘Nereden mezunsun’ diye sordum. ‘Dikiş nakıştan mezunum ama hiç sevmedim, sevmeden gönderildim’ dedi. Şimdi otomotive sektöründe çalışıyor ve çok mutlu. Gelip de sonradan kuzenlerinin işe girmesine öncülük edenler bile var. Ailecek de iyi hissediyorlar kendilerini. Yalnız ben buraya ilk defa kadın personel alırken, birkaç tanesinin annesi babası beni görmek istedi. “Neye benziyorum acaba, çocukları başka bir şekilde kullanmayı planlayabilir miyim?” diye.

KİMSE KÜFRETMİYOR NE GÜZELMİŞ!

Erkek çalışanlar ne düşünüyor bu konuda?

Kadınlar ilk başta hep kabindeydi, sonra boya tesisinden sonraki hatta kadın imalatçıları vermeye başladık, onların yerine de o hattaki erkekleri de kabin tarafına göndermeye başladık. İlk değişim böyle oldu. Erkekler ilk çalıştıkları gün öğlen tatilinde diğer erkek arkadaşlarına, “Burası ne güzelmiş, kimse küfretmiyor, kimse bağırıp çağırmıyor” demiş. Şimdi bizim boya kısmındaki formenimiz de diyor ki, “Zeynep Hanım arkadaşlar tıraş olup gelmeye başladı” diyor. Toplumun yarısı kadın, yarısı erkek değil mi? Bir denge olduğunda ayağımız yere basıyor. Buraya giren arkadaşların kadın ya da erkek olmasına bakmadan saat ücreti eşit oluyor. Aksi halde vicdanıma sığdıramam, kadın diye daha düşük maaş vermeyi.

WPO’DAN DÜNYA LİSTESİ

Merkezi Amerika’da olan ve dünya çapında faaliyet gösteren Women Presidents Organization (WPO), her yıl çeşitli değerlendirmeler sonucunda ‘Son 4 yılda şirketini en hızlı büyüten 50 kadın CEO’yu sıralayarak ödül veriyor. 2014’ten bu yana bu listeye peş peşe girme başarısını gösteren Zeynep Erkunt Armağan, bu yıl 13. oldu.

SÖZLÜ TEŞVİK BİLE GÖRMEDİK

Türkiye’de hep yerli otomobilden bahsediliyor ama siz otomobil olmasa da bir yerli traktöre imza attınız. Bu süreçte yeterli derecede teşvik gördüğünüze inanıyor musunuz?

Otomotiv sektörü olunca çok klişe bir laf vardır. Türk insanı yabancı marka kullanır, yerli kullanmaz diye. Üstünden geçen zaman bize şunu gösterdi ki; Türk insanı sağlam bir ürün yaptığınız zaman kendi memleketinizin ürününe canla başla sahip çıkıyor. Kapasitemiz elverseydi 2011 yılından itibaren yılda 8-9 bin traktörden aşağı üretmemiz lazımdı. Şu anda 6 bin-6 bin 500 civarı. Bundan sonrası için yeni yatırımlar gerekiyor ama ben bu yatırımları yapabilecek kadar da güveniyorum hem kendime, hem çiftçimize. Keşke bir otomobil üretseydik. O zaman daha farklı algılanırdı. Traktör çok basit bir iş makinası gibi görüldü çok büyük bir ihtimalle. Yerli olmuşsunuz, olmamışsınız pek önemli değil dendi. Veya belki de bir algı farkı vardı. Nasıl olsa burada üretilen traktör var, bu da burada üretilen traktör olacaktır da denmiş olabilir ama esas çok önemli bir noktanın kaçırıldığını düşünüyorum. A’dan Z’ye tasarımı burada yapıldı, parçalar tek tek burada dizayn edildi, motor hariç. Türkiye’de motor üreten kimse yok. Onun için motoru ithal etmek zorundayız. Bugün otomobilin gördüğü değerin yarısını dahi görmediğimizi düşünüyorum, yani hak ettiğimiz değeri görmüyoruz. Bunu, Sanayi Bakanımıza da söyledim. ‘Sayın bakanım, keşke 12 sene önce yerli otomobilin yanında bir de yerli traktör deseydiniz’ dedim. Türkiye’nin çok değerli bir işadamı daha var. Türkiye’nin yerli iş makinasını yapar, Hasan Basri Bey de yanımızdaydı. Zeynep Hanım, ‘Ağzınıza sağlık’ dedi. O da çünkü Türkiye’nin ilk yerli iş makinasını yaparken, bırakın maddi teşviği, sözlü teşvik bile görmedi. Ama, bizim için değişen bir şey olmadı. Biz yine yolumuzda yürüdük, büyüdük. Eğer teşvik olsaydı daha hızlı büyüyebilirdik.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!