Rüya YELSALI
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 12, 2009 00:00
Ankara Sanat Tiyatrosu’nun oyunu ’Ölüm ve Kız’, 1973 yılında Şili’de yapılan askeri darbeyi ve sonrasını anlatıyor. Ülke, ’anarşist’ oldukları gerekçesiyle sokaklardan, toplanarak işkenceye götürülenlere sahne olur. Oyun, Şili’deki darbeyi anlatsa da Türkiye ve dünyada yaşananlarla öyle benzerlikler gösteriyor ki, o yüzden hep güncel. Paulina, Gerardo ve Doktor Miranda’yı, Paulina’yı canlandıran başarılı oyuncu Ebru Saçar ile konuştuk.
Oyunu seçme nedenleriniz arasında sanatın, siyasal hayata dair bir duruşu olduğu mesajı var mı?
- Sanatın hayata dair duruşunun içinde siyasal duruşu tabii ki olacaktır. Özellikle Ankara Sanat Tiyatrosu’nun muhalif tavrı her zaman olmuştur ve olacaktır. Tiyatroyu sadece eğlence olarak görürsek haksızlık etmiş oluruz. Bu oyunu seçmemizdeki asıl nedenler tabi ki bunlar, çünkü işkence maalesef her zaman gündemdeki yerini koruyor. Ve bugün sıkça sorguladığımız demokrasi kavramının da oyunumuzda derinlemesine tartışılıyor olması, bu oyunu seçme nedenlerimizden biri.
Sahneleme sürecinde çok etkilendiniz mi?
- Bu tür oyunlarda oyuncu olarak etkilenmemeniz mümkün değil. Özellikle kendi oynadığım karakterden bahsedecek olursam; bu gibi rollerde oyuncuya en çok yardımcı olan gözlemleri yapma şansınız maalesef tam olarak mümkün olmuyor. İşkenceye ve tecavüze uğramış bir kadın oynuyorsunuz, işiniz çok zor. O yüzden gözlemleriniz ve araştırmalarınız ancak böyle bir acıyı yaşamış kişilerden öğreneceklerinizle sınırlı. Tabi bu olayları yaşamış insanlar genellikle Paulina gibi acılarını içlerine gömüyor. Tek umudunuz ise bu acıları yaşamış bazı insanların itiraflarını araştırmak ve okumak. Her ne kadar yaşayanlar kadar hissetmeseniz de olayı incelemek bile büyük acı veriyor. Ve her gün oyunu oynarken yeniden, yeniden hissediyorsunuz.
Paulina, işkenceden beri 15 yıldır suskun bir karakter. İşkencenin ’legalleşmesi’, bu suskunluğun da bir sonucu olabilir mi?
-Paulina, işkence zaten legal olduğu için buna maruz kaldı. Tıpkı bugünkü gibi. İşkence yapıyoruz denmiyor, ama biz yapıldığını biliyoruz. Hükümetler ’biz yaptık’ yerine, ’yaptılar’ diyor. Paulina bir şeylerin düzeleceğini bilseydi, belki anlatırdı.
Gerardo’nun komisyon üyeliğini kabul edip, karısına söylememesi, suça iştirak etmesi anlamına da gelmez mi?
- Gerardo suçların üzerini örtme suçuna ortak oluyor. Komisyona seçildiğini ve bu görevi kabul ettiğini söyleyemiyor, çünkü Paulina’nın rızasını almadan evet diyor. Paulina bu komisyona inanmadığından, böyle bir görevi onaylaması mümkün değil.
Geçen 15 yıl Paulina ve Gerardo’dan ne götürmüş?
- Taş yerinde ağırdır derler ya, bu da öyle. Çoğumuz hastanede ya da cenaze töreninde hayatımızın kıymetini anlayıp kendimize sözler vermez miyiz? O günün şartlarında Gerardo da bir takım sözler vermiş. Ama gün gelmiş, günün gerçekleri değişmiş şartlar başkalaşmış. Yani sözler unutulmuş "Gündem değişmiş " Aradaaaan 15 yıl geçmiş. Çok eskidendi, çok eskiden.
Doktor Miranda’da neye kızmalıyız? Onda bizi rahatsız eden nedir?
- Dr. Miranda’da en çok rahatsız eden bizden biri olması. Aynı şeylerden zevk almamız, saygınlığı, bilime ve sanata yakınlığı. Yaptıklarından dolayı pişman olmaması ve özür dilemeye ihtiyaç duymaması da cabası.
Paulina’nın işkencecisiyle hesaplaşma yöntemi doğru mudur? Ya da nasıl hesaplaşmalıdır?
- Sorguladığımız şeylerden biri de bu. Adalet mekanizması doğru işlemiyorsa, kişi kendi yargı sürecini başlatmalı mıdır? Hepimizin adalete güveni sonsuz değil mi? Ama ya güvenimiz boşa çıkıyorsa? Keşke adalet yerini bulsa ve Paulina bunları yapmak zorunda hissetmese. Paulina, evet böyle yapmalıdır demiyoruz ama kendinizi yerine koyun ve ne yapmak gerektiğine siz karar verin.
Hala aramızda dolaşıyorlar
Oyunda Doktor’a kesin suçlu diyemiyoruz; ama suçlu olduğuna dair sonunda neredeyse emin oluyoruz.
- Ariel Dorfman ’Ölüm ve Kız’ı yazarken olayları ve kişileri öyle güzel kurgulamış ki, bir bakıyorsunuz, Dr. Miranda, evet o işkenceci doktor, bir bakıyorsunuz, hayır o böyle şeyler yapamaz diyorsunuz. Önemli olan da bu zaten, asla yapmaz dediğimiz birinin, bu işleri kolaylıkla yapabilecek olması ve elini kolunu sallayarak içimizde dolaşması. Yönetmenimiz Suavi Eren de oyunu yönetirken, bu soruları son ana kadar sorgulatmak istedi. Ama yine de verdiğimiz bir karar vardı; evet Miranda, işkenceci doktor! Ve o da birçok insan gibi aramızda dolaşmaya devam ediyor.
Peki karakterler ne yapmalıydı?
- Bir üçgen düşünün, Bir tarafta mağdur olan haklı taraf, bir tarafta mağdur eden haksız taraf, bir tarafta da iki tarafın arasında kalan, geçmişi kurcalamadan, hayatın akmasını isteyen bugün çoğumuzun sergilediği tavrı sergileyen oportünist taraf. Bu şartlarda ne yapılırdı, ne gibi sonuçlar doğururdu tartışılır. Ancak eğer bugün de olduğu gibi oportünist taraf bu kadar ağır basmasaydı, zaten mağdur edenler cezasını bulur ve zamanla mağdur insanlar görmemeye başlardık.