BİNLERCE yıllık tarihinde çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapan Anadolu, tarihi ve doğal güzellerinin yanı sıra mitolojik zenginliğiyle de insanoğlunu hayran bırakacak özellikler taşıyor.
Anadolu’nun kalbi Ankara’nın tarihinde de yaşanan olaylar ve coğrafi konumu, ilçe isimlerine de yansıyor. İlçe isimlerinin nereden geldiğine dair kulaktan dolma bilgiler bilinse de, tam anlamıyla doğru bilgiler bulunmuyor. Ancak halk arasında ilçe isimleriyle ilgili çeşitli anlatımlar dikkat çekiyor.
Kökü Ankara Savaşı’nda
KAZAN ismine ilk defa 1530 tarihli Tapu Tahrir kayıtlarında rastlanıyor. Kazan’da, İlhanlıların Ankara’ya egemenlikleri zamanında “Gazan Han” adına basılmış sikkelerin buluntuları dikkat çekiyor. Bu rivayete dayanarak “Gazan” isminin zaman aşımına uğradığı ve “Kazan” olarak değiştiği bilgiler arasında yer alıyor.
Kuvvetli bir görüşe göre, Kazan adının, 1402 yılında Osmanlı Devleti Hükümdarı Yıldırım Bayezit ile Moğol Hükümdarı Timur Han arasında Çubuk Ovası’nda yapılan Ankara Savaşı’nda Moğol ordusuna katılan Kazan Türk’lerinden gelmiş olma ihtimali de bulunuyor. Kazan Türk’lerinin, savaş sonrasında Ankara çevresine yerleşerek kendi adlarını taşıyan bir köy (Kazan Köyü) kurdukları iddia ediliyor.
İsmi şifalı kaplıcadanİLK çağlara kadar uzanan tarihinde, Yabanabat, Çorba ve son olarak da Kızılcahamam ismini aldığı iddia ediliyor. Ayrıca, “Kızılcahamam” isminin yöre toprağının rengi ile yörede bulunan şifalı kaplıcalarından aldığı tahmin edilmektedir.
Çubuğu bol çayırlık bölge
ÇUBUK’un isminin 11. yüzyılda Selçukluların, Sultan Melikşah devrinde Anadolu’daki
fetih hareketlerine katılan Türk Beyi, yani Çubuk Bey’den almış olduğu biliniyor.
Başka bir rivayete göre, Çubuk yöresinin bulunduğu ovanın suyu oldukça boldur. Bundan dolayı yerleşim alanı çayırlık, çimenlik, kavak, söğüt ve bağ çubuklarıyla kaplıdır. Daha önce çayırlık olan bölgeye, çubuğu bol olmasından dolayı “Çubuk” adı verilir.
Köroğlu’nun atının nalı
NALLIHAN adını nasıl aldığı hususunda ise iki söylenti var. İsminin, bölgedeki han ve yakınlarından geçen Nallı Suyu’ndan veya bölgede bulunan önemli bir hanın kapısındaki naldan aldığı yönündedir. Bir diğer söylenti ise, halk kahramanı Köroğlu buradan geçerken gece handa konaklar, ertesi gün ayrılırken hanın bahçe kısmında atının nalı düşer. Nal yerinden alınarak hanın kapısına asılır ve buradan da Nallıhan ismi çıkar.
Askeri darbe ile ismi değiştirildiEVREN, Ankara’ya bağlı en uzak ilçelerden birisi olup, eski yerleşim alanı 1957 yılında Hirfanlı Baraj Gölü’nün suları altında kalmış, 1958 yılında şimdiki yerine planlı ve imarlı olarak taşınarak kurulmuştur. 1963 yılında Şereflikoçhisar ilçesine bağlı köy statüsündeki bölge, eskiden “Çıkınağıl” adı ile anılırdı.
Evren Belediye Başkanı Nedim Keskin, ilçe isminin 12 Eylül 1980 askeri müdahalesini gerçekleştiren dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’e ithafen 1982 yılında verildiğini belirtti. Seçilen belediye başkanlarının 12 Eylül döneminde görevlerinden alındığını kaydeden Keskin, “Onların yerlerine atama belediye başkanları getirildi. Belediye meclisinde çıkan kararla Kenan Evren’in soy ismine ithafen ‘yardımları olur’ diye Evren isminden değişiklik için Ankara Valiliği’ne müracaat edilmiş. O gündür bugündür Evren diye geçiyor” dedi.
Çok şehit veren ilçeİSMİNİN kökeni bölgeye Türkler yerleşmeden önceki ismi Archelais Garsaura idi. Osmanlı kaynaklarında adı, “Koşhisar” olarak geçen ilçe ismi, “Çift Kale” anlamına geldiği sanılmaktadır. Bu sözcük zamanla Koçhisar’a dönüşmüştür. Rivayete göre, Şerefli aşiretinden ve buradaki kaleler bağlantısından ötürü de isminin başına şerefli sözcüğü konmuştur. Ancak, burada yaşayanlar Balkan, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarında çok şehit vermesinden ötürü de Şerefli sözcüğü yasa ile bölgeye verilmiştir.
Tarihte ekonomik yaşam hareketliydiBeypazarı, RiVAYETLERE göre, M.S 491-518 yılları arasında hüküm süren Bizans İmparatoru Anastasios’un döneminde piskoposluk merkezi olarak bilinen Beypazarı (Lagania) ziyaretinde şehrin adını “Lagania-Anastasiopolis” yani “Anastasios Kenti Kaya Doruğu Ülkesi” olarak değiştirir.
Başka bir bilgide, Beypazarı’nın, ilk fatihi Kütahya beylerinden Germiyanoğlu Yakup Şah’ın veziri Dinar Hezar’ın olduğu ve onun için şehre “Germiyan Hezar” da denildiğinden bahsedilir.
Bölge, Osmanlı Devleti’nin toprak rejimi ve Tımarlı Sipahi merkezlerinde ticari ve ekonomik hayatın yoğunluğundan dolayı “Beğ Bazarı” olarak da adlandırılmıştır.
Geç olgunlaşan üzümlerin bağıTARİHTE Keçiören adının nereden geldiği hakkında bir çok rivayet bulunmaktadır. Keçiören ismi ilk olarak 1463’te “Ankara Mufassal Tahrir Defteri”nde Karye-i Kiçiviran tabi-i Kasaba” (Kasaba’ya bağlı Kiçiviran köyü) olarak geçer. Kiçiviran kelimesi “Küçük Viran” anlamına gelir. 1530’lu yıllarda bölge Keçi-viran olarak zikredilir.
1955’li yıllardan önce son derece temiz havası ve ünlü bağlarıyla dinlenme yeri olan bu bölge, bahçeleri, çeşit çeşit meyve ağaçları, bağları, havuzları, kuyuları ile meşhurdu. Ankara’nın en geç olgunlaşan üzüm çeşitleri bu bölgede yetiştiği için “geç veren” bağları denilmesinden kaynaklı olarak, zamanla bugünün Keçiören’ine dönüşmüştür.
Bir başka rivayete göre, Keçiören ismi söylenip yazıldığı gibi “Keçi’lerin ören yeri” kelimelerinin birleşmesiyle oluşur. Keçiören, Ankara Keçisi’nin otlak yeri olmasıyla birlikte tarihi yerleşim yeri anlamında ören kelimesiyle birleşmiştir.
Hastalıklara şifa veren suÇANKAYA ilçe ismiyle ilgili olarak çeşitli rivayetler bulunmaktadır.
Bölgedeki bir su pınarının üzeri tamamen yeşil yosunlarla kaplanmış havuza benzer bir kayanın üzerinden geçmesi ve bu suyun bir çok hastalıklara şifa canlara can olmasından dolayı bölgeye “Can-Kaya” ismi verildiği sanılıyor. Rivayete göre, zaman içerisinde harplerde yıkılan suyun geldiği gözü kapanır, daha sonra suyun gözü açılır, ama eskisi gibi dertlere deva, hastalara şifa olmaz. Lakin “Cankaya” adı bugüne kadar gelmiştir.
Başka bir rivayette, ilçede bulunan Papaz Bağı bölgesinde eski zamanlarda bir kilisenin olduğu ve bu kilisenin tapınma saatlerinde buradaki çanın sürekli çaldığı doğrultusunda söylemler bulunuyor.
Bölgede eskiden çengi oynatılmasından dolayı “Çengikayası” olarak da zikredildiği öne sürülüyor.
Bol atlı Yakup AğaMENTEŞE köyünün 1860 yılında Sivritepe eteğine kurulan Polatlı, 1 Ağustos 1926 tarihinde 877 sayılı kanunla ilçe oldu.
Frigya krallarından Pulat’ın, bu bölgeye yerleşmesinden dolayı kendi isminin bölgeye verildiği ileri sürülmektedir. Farsça kökenli Pulat, çelik ya da kuvvetli anlamına gelmesinden dolayı Polat olarak türetilmesi ihtimaller arasında yer alıyor.
Bir diğer iddia ise şehrin adını bu bölgede yaşayan ve atlarıyla meşhur olan Yakup Ağa’dan aldığıdır. Yakup Ağa’dan bahsedenlerin kendisine “Bol Atlı Yakup Ağa” dedikleri ve bunu daha sonra “Bol-atlı” şeklinde kısaltarak zaman içerisinde “Polatlı” olarak kaldığı halk arasında söylenir.