Oluşturulma Tarihi: Ekim 28, 2007 00:00
Yaklaşık 4 yıldır Ankara’da yaşayan Japonya Büyükelçisi Tomoyuki Abe görev süresinin sona ermesiyle ülkesine geri döndü. 63 yaşındaki elçi Abe, Başkentte kurduğu iyi ilişkiler nedeniyle ardında bıraktığı pek çok üzgün dosttan biri de bendim.
Kendisiyle elçilik konutunda
yemek yediğimiz gün ve karşılaştığımız bir çok davetteki sohbetler aklıma geldi. Tam bir Türk dostuydu ve beyefendi duruşunun ardında esprili, sıcak kişiliğiyle insanı kendisine bağlıyordu.
Onunla bir sohbetimiz esnasında
Japon İmparatoru’nun pasaportunun olmadığını ve bunun da yurt dışı gezilerde sorun yarattığını öğrenmiştim. İmparator yabancı bir ülkeye giderken
Japon Dışişleri devreye giriyormuş ve pasaport kontrolü ısrarı varsa gezi programını iptal ediyormuş. Gelelim Japon İmparatorlarının neden pasaport taşımadığına... Şinto dinine göre imparatorluk hanedanı Güneş Tanrıçası’ndan gelir ve aile fertleri, hele hele imparator kutsal bir kişilik olarak görülür. Doğal olarak da bu kutsal kişi, pasaport gibi kimlik niteliğine haiz evraklar taşımaz.
Bir başka sohbetimizde ise
Japonya seyahatimden bahsedip,
Geyşa’ların bulduğu eğlence ortamına neden alınmadığımı sormuştum. Meğer, eski Japon mahallesindeki eğlenceler, tanıdığın nüfuzlu bir Japon yoksa yabancılar için yasakmış. Eh, artık emekli olup ülkesine döndüğüne göre, Japonya’ya bir dahaki gidişimde hatırlı bir dostum olacak.
Bana bilgilerini ve adreslerini verdiği bir başka konu da uzun yaşamın sırlarını keşfetmiş 93 ile 105 yaş aralığındaki dinamik yaşlılardı.
"Japonya’ya gittiğinizde bu konuyu işleyin, tavsiyelerini alın" demişti. Ben de bu önerisine uyup görüşmelerde bulunmuştum.
Birleşmiş Milletler’in
"Dünya Nüfusunun Durumu Raporu"na göre Japonya’daki yaşam süresi ortalama 81,5 yaş. Erkeklerde 77,9, kadınlarda ise 85,1 yaş ortalaması ile de bu durum Japonlara her dalda dünya birinciliğini getiriyor. 2007 yılı itibarıyla 100 yaşını geçen Japon sayısı 25 bin rakamının üzerinde. Japon nüfusunun yaklaşık yüzde 19’u ise 65 yaşının üzerinde. Ve istatistiklere göre bu oran önümüzdeki çeyrek yüzyılda yüzde 25’lere yükselecek.
Peki, bu kadar uzun yaşamanın sırrı ne? İşte bu soruların yanıtını, halen mesleğini sürdürmekte olan
doktor Hinohara Shigeaki(94) vermişti:
"En önemli etken diyet. Şu anda 60 ve üzerinde yaşı olan kimseler, herkesin daha az yemek yediği savaş dönemindeki alışkanlıklarını bugün de sürdürüyorlar. Dolayısıyla aşırı kilolu değiller. Doyana kadar değil, midenin yüzde 70-80 aralığında dolmasına kadar yemek yiyorlar. Yüksek oranda kolesterol içeren hayvansal yağlardan uzak duruyorlar. Belki de en önemlisi egzersizi hiç eksik etmiyorlar. Erken yatıp, erken kalkıyorlar ve çalışma hayatından kopmuyorlar. İnsanlar emekli olduktan sonra da kendine hobiler yaratabilir ve beyni ile vücudunu çalıştırabilir. Her yıl sağlık taramasından geçip, hastalığı başında yakalıyorlar. Şöyle düşünün; yatağa bağlıysanız ve aktif hayattan elinizi eteğinizi çektiyseniz, uzun yaşamanın da pek bir anlamı kalmıyor."
95 yaşındaki güzellik uzmanı
Mei Ushiyama ise sağlıklı bir uzun ömür için
"Cildi, vücudu ve zihni temizlemek lazım" derken 50 yıl önce başladığı ve halen sürdürdüğü bir diyetten bahsediyordu.
"Sindirim sisteminizi iyileştirecek doğal besinlere yönelin. Temel olarak sebze, meyve, baklağil ve balığa dayanan bir diyet uyguluyorum. 50 yıldır da bir kez bile hastalanmadım"