İktidarda olmanın dayanılmaz hafifliği

Güncelleme Tarihi:

İktidarda olmanın dayanılmaz hafifliği
Oluşturulma Tarihi: Ekim 29, 2007 00:00

BELEDİYE meclisleri kentlerin ana yönetim organları.

Büyükşehirlerde de bu görevi Büyükşehir Belediye Meclisi yürütüyor.

Meclisler de tıpkı TBMM’de olduğu gibi siyasi gruplardan oluşuyor. Bu partilerin grupları, bu grupları temsil eden grup başkanvekilleri var.

Büyükşehir Belediye Meclisi’nde CHP Grup Başkanvekilliği görevini yürüten Fazıl Güleken, geçen haftalarda Ankara Hürriyet’e meclis çalışmalarıyla ilgili bir demeç verdi. Güleken bu demecinde özetle, soru önergelerine tatmin edici yanıtlar verilmediğinden, kendi görüşlerinin alınmadığından, komisyon çalışmalarında sivil toplum örgütleri ve odaların görüşlerine başvurulmadığından yakınıyordu.

Güleken’in bu sözleri geçen hafta AKP Grup Başkanvekili Ayhan Yılmaz tarafından meclis gündemine getirildi. Yılmaz, Güleken’in sözlerine, "Bizim için sindirilmiş diyorsunuz, rencide ediyorsunuz" diyerek sert bir biçimde karşı çıktı.

Bu tür tartışmalar demokratik ortamlarda son derece doğal. Muhalefet eleştirecek, iktidar da yanıtlayacak ve kendisi açısından doğru olduğuna inandığı gerçekleri savunacak.

Ancak daha sonra oturumu yöneten Belediye Başkanı Melih Gökçek, "Güleken’in konuşmasının kınanmasını" önerdi. AKP’nin ezici üstünlüğü bulunan mecliste bu öneri Güleken’in "Demokratik eleştiri hakkımızı kullanıyoruz" itirazlarına karşılık kabul edildi. Yani meclis, belediye yönetimini eleştirdiği için bir üyesini kınadı.

Meclis, görevini belediye ve büyükşehir belediye kanunlarının yanısıra "Belediye Meclisi Çalışma Yönetmeliği"ndeki esaslara göre yürütüyor. Güleken, kanunda da, yönetmelikte de "kınama" diye bir sistemin olmadığını söylüyor. Biz de bakıyoruz kanun ve yönetmeliğe hakikaten böyle bir uygulama yok. Sadece yönetmeliğin "Meclis’te düzenin sağlanması" başlıklı 12.maddesinde bazı kurallara uymayan üyelerin "Meclis’ten çıkartılması" var.

TBMM ÖRNEĞİ

Toplam 130 üyesi bulunan meclisinde AKP’nin 103 üyesine karşın CHP’nin 21 üyesi bulunuyor. Diğer bir deyişle AKP’nin her kararı çıkartmasına yetecek büyük çoğunluğu var. Tıpkı geçtiğimiz ve bu dönem TBMM’de olduğu gibi.

AKP, TBMM’de 22.Dönem Parlamentosu’nda anamuhalefet partisi CHP’nin çok çok üstünde bir üye sayısına sahipti.

Bütün bunlara rağmen AKP’nin kendisi için çok önemli gördüğü düzenlemeler dışında zaman zaman bazı kanunları geçirmek için CHP ile belli noktalarda uzlaştığına bile tanık olundu.

Hatta bazıları hariç bir çok komisyonda CHP’li üyelerin söz haklarına saygı gösterildi. Örneğin, şu anda TBMM Başkanlığı görevine seçilen Köksal Toptan’ın, geçen dönem başkanı olduğu Adalet Komisyonu’nda tüm üyelere mümkün olduğunca eşit söz hakkı tanıdığını söyleyebiliriz.

TAŞIMASI ZOR GÜÇ

Belediye meclisleri kent yönetimindeki çok sesliliğin, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından birisi. Bir diğer deyişle, demokrasinin ilk basamaklarından.

Demokratik ülkelerde her konuda muhalefete tanınması gereken alanların, söz hakkının belediye meclislerinde de hayata geçirilmesi gerektiği su götürmez bir gerçek. İktidar da muhalefetin haklarını, en az kendi hakları kadar gözetmeli, korumalı.

Ancak Gökçek, fikrini söyleyen, kendisini eleştiren CHP’lilerin kınanmasını sağladı.

Gökçek, siyasette oldukça eski, bu kenti de 13 yıldır yöneten bir isim.

Siyasi kültür, demokratik yaşam ve eleştirilere tahammül göstermek politikanın olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Gökçek veya başka bir AKP’li tabi ki Güleken’in sözlerini "şahsı adına kınayabilir." Ama kurumsal bir kınama demokrasiye ne kadar uygundur tartışılması gerekir.

Karar mercilerindeki ezici sayısal üstünlük zaman zaman iktidarlara taşıması kolay olmayan bir güç verir. Bu gücü doğru bir biçimde kullanmanın birinci kuralı da muhalefete, siyasetini anlatma, eleştirilerini sıralama gibi temel hakları tanımaktan geçer. Demokrasi, her iktidarın, bir gün muhalefete düşüp, aynı haklara ihtiyaç duyacağı gerçeğini bir gün bile olsa akıldan çıkartmaması gerektiği esasına dayanır.

Doktorlar suçlamalara karşı sessiz

ANKARA’nın, yaz aylarında yaşadığı susuzluk krizinin ardından gözler Kızılırmak’tan gelecek suya çevrildi. Ankara Hürriyet bu konudaki bütün haberleri sayfalarına taşıdı.

Gökçek, bu suya yönelik eleştirilere kuvvetli bir biçimde itiraz etti. Ancak Başkentlilerin zihnindeki ciddi soru işaretleri bir türlü giderilemedi.

Hatta geçen haftalerda Ankara’daki dört önemli odanın bir araya gelerek düzenlediği basın toplantısındaki açıklamalar kafaları büsbütün karıştırdı. Odalar, Başkent’teki tesislerin teknolojisiyle Kızılırmak suyundaki insan sağlığını tehdit eden zararlı maddelerin arıtılamayacağı belirtiliyordu.

Sağlık Bakanlığı bu açıklamaya itiraz ederek, suyun standartlar dahilinde olduğunu belirtti. Gökçek de geçen hafta içinde görüşlerini tekrar etti. İlginç bir iddiada da bulundu. Gökçek, "bazı doktorların, Kesikköprü suyu gelir gelmez, ısrarlı bir şekilde bu suyun hastalık yaptığını halkın arasında yayma kararı aldıklarını" öne sürdü.

Gökçek’in bu iddiası yenilir yutulur gibi değil. Ancak Ankara Tabip Odası’ndan bu sözlere karşılık bir açıklama gelmedi. Şu anda iki ayrı tezle karşı karşıyayız. Arasında sıkışıp kalan da yine Ankaralılar.

Korkarız ki Başkent, aralık ayından itibaren tüketmeye başlayacağı suyla ilgili net bir fikre ancak deneme yanılma yöntemiyle sahip olacak.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!