Güncelleme Tarihi:
* İftarlık Gazoz’u, diğer Yüksel Aksu filmlerinden ayrı tutan bir tarafı var mı?
YÜKSEL AKSU: Özgün bir dille anlatacak bir hikâyem olmasa hiç çekmezdim bu filmi. Tür olarak da farklılıklar barındırıyor, dramatik kurgu açısından da. Benzer yönleri vardır mutlaka. O da benim, bu da benim hikâyem sonuçta. Aynı bölgede, aynı yöre insanını başka bir bakış açısıyla anlatıyorum. Hüzün de var, kahkaha da... Derinlemesine bir keder de var bu sefer. Bir dönemin resmini çiziyor çocuk Adem’in gözünden. Bir Adem olma meselesi. Diğer iki filmime haksızlık etmeden dikkatlice söyleyebilirim ki, çok kıymetli bir inanç filmidir İftarlık Gazoz.
* Cem Yılmaz’ın seçilmesinin nedeni nedir? Filme katkısı ne yönde oldu?
YÜKSEL AKSU: Bu soruyla çok karşılaşıyoruz, ben de Cem de. Bir kere yönetmenlik ve senaristliğinin yanı sıra Türkiye’nin en başarılı oyuncularından biridir Cem Yılmaz. Ben yönetmen olarak filmimin bel kemiği olan bir rolde onun gibi bir oyuncuyu görmek isterim. Teklifimi yaparım, kabul eder etmez bu onun takdiridir. Karşılıklı oturduk, konuştuk; kafa patlattık ve birlikte hareket etmeye karar verdik. Metni sevdi ve yönetmene kendini sonuna kadar teslim etti. Karşılıklı bir güven oluştu birbirimize karşı. Katkısına gelince; benim hayal ettiğim Cibar Kemal’i bambaşka bir şekilde sundu bana. Ben de bundan büyük keyif alarak çektim her sahnesini. Hatta onun getirdiği Cibar Kemal’i daha çok sevdim diyebilirim.
* Hep Ege hikayeleri görüyoruz. Bunun özel bir sebebi var mıdır?
YÜKSEL AKSU: Ben Ege coğrafyasını, insanını, iklimini çok iyi tanıdığımı düşünüyorum. Sadece görsel dokusu için bile Ege’de film çekilir, çekilmelidir. Ben Karadeniz’de de dizi çektim, başka bölgelerde de. Filmlerimi Ege’de çekiyorum. Üçünde de öyle oldu. Benim için daha konforlu oralarda gezinmek. Lojistiği kolay, kastı kolay, dekoru kolay. Bildiğim yerde çalışmak bana büyük haz veriyor. Bu başka yerde film çekmem anlamına gelmiyor. Daha anlatacaklarım bitmemiş ki Ege’yi seçiyorum.
* Film, diğer taşra komedilerinden politik bir derdinin olmasıyla da ayrışıyor. Politika ve mizah, örtüşen şeyler midir?
YÜKSEL AKSU: Taşrada komedi de var acı da, hiciv de var, politika da var, kavga da düğün de... Hiç birini birbirinden ayıramazsınız. Geçmişte politik sebeplerden çok ocaklar söndü, çok acılar yaşandı. Zaman geldiğinde gülersiniz de ağlarsınız da. Trajik olmadığı sürece geçmişte yaşanılan her acı gelecekte tebessümle hatırlanır zaten. Mizah trajedinin olmadığı her yerde her zaman diliminde vardır, var olacaktır.
‘MUTLU BİR TÜRKİYE’ ANLATIYOR
* İftarlık Gazoz filmini taşra komedisi türü filmlerden ayrı tutan nedir?
ELİF DAĞDEVİREN: Aslında İftarlık Gazoz da bir taşra komedisi. Sonuçta Muğla’nın Ula kasabasında geçiyor. Ve hepimizin büyüdüğü sıcacık, eğlenceli çatışmaları ile bile mutlu bir Türkiye anlatıyor. Sonundaki büyük travma bile bir cenazede herkesin buluşması ile geleceğe yönelik bir umutla bitiyor. İftarlık Gazoz’un hikayesinden oyunculuğuna, görsel gözünden müziğine kadar gerçek bir film olması, bir skeçler geçidi değil. Ancak günümüz insanının sıkışmışlığı ve üzerimize üzerimize gelen vahşi şehirleşme içerisinde rahatlamak için o tip filmlere de ihtiyaç var ki, onun da eli yüzü düzgünü gişede karşılığını haylice buluyor.
* Türk sinemasında güldürü ya da mizahın öne çıktığı filmlerin daha fazla izlenmesini neye bağlıyorsunuz?
ELİF DAĞDEVİREN: Gülmeye olan ihtiyacımıza. Düşünmeden, örselenmeden, yorulmadan gülmeye olan ihtiyacımız. Dışarıdaki hayat bizi o kadar örseliyor ve yoruyor ki, bir de sinemada bunu yaşamak istemiyor seyirci. Duygularını boşaltmak, rahatlamak, bu dünyadan geçici bir süre de olsa kopmak istiyor.