Hashimoto tipi tiroid hastalığı

Güncelleme Tarihi:

Hashimoto tipi tiroid hastalığı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 08, 2010 01:24

HASHİMOTO tipi tiroid hastalığı (tıbbi ismiyle Hashimoto tiroiditi), günümüzde oldukça yaygın görülen, kronik bir tiroid bezi iltihabı nedeniyle ortaya çıkan ve 1912 yılında Dr. Hakaru Hashimoto tarafından tanımlanmış olan bir rahatsızlık.

Klasik olarak hastalık 30-50 yaşları arasındaki kadınları çok daha sık etkilemekle birlikte, daha az sıklıkla erkekleri, çocuk ve gençleri de etkileyebiliyor.Klasik olarak boyundaki tiroid bezinin ağrısız olarak büyümesi (tıbbi ismiyle guatr) ve genellikle tiroid bezinin normalden daha az işlev görmesi (tıbbi ismiyle hipotiroidizm) ile kendisini gösteriyor. Hastalar başka bir hastalık nedeniyle muayene olurlarken tesadüfen saptanabileceği gibi, bazen de hasta tarafından boyunda dolgunluk ve rahatsızlık hissi veya elle yoklamada bezin büyümüş olduğunun fark edilmesi ya da dışarıdan görülebilecek kadar bezin büyümesi sonucu da hekime başvuruda tespiti mümkün olabilmektedir.Nasıl teşhis edilir?Hastalığın ortaya çıkışının temelinde normalde kendi tiroid dokusuna karşı herhangi bir tepki vermeyen bağışıklık sisteminin, bir takım mekanizmalarla harekete geçmesi sonucu dokuda iltihap ve tahribat meydana getirmesi yatmaktadır. Bunun sonucu olarak tiroid bezinde iltihabi hücreler birikmekte, sonuçta hücre harabiyeti ve bağ dokusu artışı olarak tiroid dokusu sertleşmekte ve tablo hipotiroidizm ile sonuçlanmaktadır.Bu bağışıklık sistemine bağlı atağı başlatan tetikleyiciler arasında genetik ve bazı çevresel faktörlerin rol aldığı düşünülmektedir. Çevresel faktörler arasında yüksek miktarlarda iyot alımı, selenyum eksikliği, sigara içimi, bazı ilaçların kullanımı ve kronik hepatitler sayılabilir.Genetik geçişi doğrulayan en önemli gözlem ise, hastaların pek çoğunun yakın akrabalarında da aynı hastalık öyküsünün bulunmasıdır. Hastaların pek çoğunun kanında, anti-tiroid peroksidaz (TPO) ve tiroglobuline karşı gelişen antikorlar (ATG) mevcuttur. Bu antikorlar, teşhiste oldukça önemlidirler. Ancak bazı hastalarda bu antikorlar tespit edilemediği gibi, bazı hasta olmayan normal bireylerde de bunlar kanda bulunabilmektedir. Bu nedenle teşhise yardımcı, ancak tek başına yeterli değillerdir. Teşhis için hastanın fizik muayene bulguları, laboratuvarda hipotiroidizm varlığı, özgün ultrasonografik bulgular ve şüpheli olgularda ince iğne biopsi sonuçları bunlarla birlikte kullanılmaktadır.Hastalığın belirtileriHastalığın seyri izlendiği zaman öncelikle yavaş ilerleyen bir tiroid bezi büyümesi olduğu fark edilir. Bu sırada hastanın tiroid hormonlarının kandaki seviyesi genellikle normal bulunur. Daha sonra zamanla tiroid bezi daha az çalışmaya başlar ve hasta laboratuvar yöntemlerle ortaya ancak konacak şekilde belirtisiz hipotiroid olur. Bazı hastalarda bez tamamen kaybolacak kadar gerileyebilir ve hasta aşikâr hipotiroid olur. Bu durumda halsizlik, yorgunluk, hareketlerde yavaşlama, kabızlık, çabuk üşüme ve seste boğuklaşma gibi belirtiler gözlenir. Ancak, bezin işlevlerinin çok fazla kaybolmadığı erken evrelerde bu belirtiler çok daha siliktir ve az önce de belirtildiği gibi bazen hastada bu belirtiler olmayabilir.Sıklıkla gözlemlenen bulgulardan biri de, unutkanlık ve kilo almaya meyil ya da kilo verememedir. Kadınlarda adet düzensizlikleri, erkeklerde cinsel isteksizlik ve yetersizlik gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Bu cinsel işlev bozuklukları genellikle hipotiroidinin derecesiyle ilintilidir. Bez aşırı büyürse, yani büyük guatrlarda çevresel anatomik oluşumlara baskı oluşur ve yutma güçlüğü, ses kısıklığı ve sırtüstü pozisyonda boğulur tarzda nefes darlığı meydana gelebilir.Bazen bu hastalık gebelik sona erdikten sonra ilk altı aylık dönemde de başlayabilir. Bu tabloya tıp dilinde “postpartum tiroidit” denmektedir. Bu durum özellikle antikor titrajı yüksek ve aile öyküsü pozitif olan gebelerin doğumlarından sonra daha sık ortaya çıkma eğilimindedir. Bu hastalıkta, önce bir hipertiroidizm (aşırı tiroid hormon fazlalığı), daha sonra hipotiroidizm de gözlenebilir. Eğer tiroid hormon fazlalığı dönemindeyse, hastada çarpıntı, sinirlilik, aşırı terleme, sıcak ortama tahammülsüzlük gibi şikâyetler ortaya çıkar.NASIL TEDAVİ EDİLİRÖncelikle belirtmeliyiz ki, çoğu hastada tedavi gerekmemektedir. Bunlar genellikle tiroid bezi fonksiyonları normal olan ve guatrları küçük olan vakalardır. Yani sadece antikorların kanda gösterilmiş olması tedavi başlanması için tek başına bir gerekçe oluşturmaz. Ancak eğer guatr büyükse ve yerel bası belirtileri (yutma güçlükleri, sırtüstü yatınca nefesin daralması vs. gibi) başlamışsa, bezi küçültmek açısından tiroid hormonu tedavisi başlanır. Gençlerde ve özellikle bezi çok sertleşmemiş vakalarda 2-4 hafta içinde bariz bir cevap alınabilir. Bezi çok sertleşmiş olanlarda ve özellikle yaşlı kimselerde küçültücü etkiyi meydana getirmek çok daha zor olabilir. Hastalık kronik olduğundan ve kendi kendisine düzelme ihtimali son derece zayıf olduğundan, hastalar genellikle ömür boyu tedavi altında kalırlar ve izlenirler.Hashimoto tiroiditi tedavisinde cerrahi olarak bezin çıkarılması, basit guatr vakalarına göre daha az tercih edilen bir yaklaşımdır. Ancak yine de çevreye aşırı bası yapan çok büyük guatrlarda, özellikle de tiroid hormonu ile baskılamaya da cevap alınamıyorsa bezin çıkarılması tercih edilebilir. Bezin çevre dokulara olan yapışıklıklarından dolayı ameliyat sonrası istenmeyen durum gelişme riski diğer basit guatr vakalarına göre daha yüksektir. Ameliyattan sonra hastaya nüksü önlemek ve tiroid fonksiyonlarını yerine koymak maksadıyla tiroid hormonu tedavisi başlanır.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!