MS Veli SARITOPRAK
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 02, 2007 00:00
Patron Patrona köşemizde bu hafta bir görsel medya patronunu, ART Avrasya TV nin genç genel yayın müdürü Ahmet Özbek’i konuk ediyoruz.
VELİ SARITOPRAK: Bir TV’yi yönetmek nasıl bir şey? Bazen bunaldığınız veya sıkıldığınız oluyor mu? Nereden bu işe girdim dediğiniz oluyor mu?
n AHMET ÖZBEK: İsterseniz ben televizyonculuğa giriş hikayemi anlatarak başlayayım. Ben akademik eğitimimi mimarlık üzerine aldım. Yani ben bir mimarım. Ama mesleğim sorulduğunda ve kendimi ait hissettiğim meslek gurubu tabi ki medya. Üniversiteyi bitirince iki sene mimarlık yaptım. Mimarlık güzel bir meslek ancak, her zaman insan kendi yolunu çizemiyor. Yani şartlar sizi hiç beklemediğiniz noktalara götürebiliyor. Bana ART’de çalışma teklifi de inşaatta -20 derecede beton atarken geldi. Tabi teklif, ’gel televizyonun başına otur’ şeklinde değildi. ART’nin Ankara temsilciliğinde spiker olmam teklif edildi. Kabul ettim ve en kısa sürede diksiyon ve spikerlik üzerine çok kıymetli hocalardan ders aldım. Bu arada sektörü tanımak amacıyla çalışmalarıma başladım. İstanbul’da Ankara’da özel televizyonlarda çalışan her kademeden; muhabirinden
haber müdürüne, kameramanına, spikerine, teknik müdürüne, ulaştırma görevlisine, genel yayın yönetmenine kadar herkesi bıkmadan usanmadan günlerce dinledim. Tabi herkesin kendi doğrusu var. Birinin beyaz dediğine öteki siyah diyor. İlk bakışta bu kadar farklı fikirler kafa karıştırır gibi geliyor. Ama her kademeden aldığım görüş ve düşünceler, sanki bu sektörde yıllarca çalışmışım gibi sorunları ve beklentileri anlamamda inanılmaz faydalı oldu. En önemlisi birçok meslektaşımla çok sağlam arkadaşlıklar ve dostluklar kurdum.
KENDİMİ İŞİME VERDİMn Yani spikerlik için gidip, yönetici mi oldunuz?n Evet. Kendimi doğum sancıları yaşayan bir TV kanalının başında buldum. Niye buldum çünkü benden önce birçok profesyonel TV yöneticisiyle görüşülmüş ama hepsi de kanalın gelirinin miktarını duyunca, ’Bu kadar gelirle bırakın TV kanalı kurup yayın yapmayı, benim masraflarımı ancak karşılarsınız’ diye bir yerde de haklı olarak kabul etmemişler. İşin sonunda başarısız olmaları onların mesleki kariyerlerine zarar verebilirdi. Tabi ben gençliğin verdiği enerji, dinamizm ve en önemlisi cesaretle işi kabul ettim ve tüm hücrelerime kadar kendimi işime verdim ve inandım. Çünkü bu iş ya parayla olacaktı ya da inançla. İşin para kısmı bir hayli eksikti ekip arkadaşlarımla birlikte biz de inancımızla benliğimizle eksik olan kısmını tamamladık. İnandık çünkü yaptığımız iş Türkiye için önemli ve gerekliydi. Ben davamıza inanmıştım, güzel. Ekip arkadaşlarım da inanmışlardı, çok iyi.
n Sıkıntılı bir süreç olmalı.n Yaptığınız işte teknolojiyi kullanıyorsunuz, çalışan arkadaşlar ve ben de buna dahilim evlerimize ekmek götürmek zorundayız. Başlamamla birlikte sıkıntılı, stresli ve bir o kadar da yıpratıcı günler başlamıştı. Aylar geçtiği halde malzeme aldığımız firmaların vadesi gelen borçlarını ödeyemiyorduk. Ben de dahil hiç kimse dört ay maaş alamamıştık. Çalışan için maaş alamamak çok zordur ama bir yönetici için çalışma arkadaşlarına maaş ödeyememek inanın çok daha zor, o psikolojiyi tarif etmek çok zor. Bu dönemi nasıl atlattık biliyor musunuz? İşte bu dönemde inancımız devreye girdi. Ben bütün çalışma arkadaşlarımla gurur duyuyorum bir kişi bile işinden ayrılmadı onlara cazip teklifler gelmedi mi? Tabiî ki geldi. Ama onlar kanallarına sahip çıktı, davalarına sahip çıktı, hep birlikte sahip çıktık ve işimize daha sıkı sarıldık, vakur duruşumuzdan hiçbir şey kaybetmedik, kimseye, ’Aman sonumuz ART gibi olmasın’ dedirtmedik. En önemlisi kimseye teslim olmadık. Ödülümüz ne mi oldu? 14 Nisan’da Tandoğan’da başlayan mitingler oldu, bir milletin uyanışı oldu. Var mı daha ötesi? Tüm ekip arkadaşlarımı bu asil duruşlarından dolayı kutluyorum. Neticesinde bugün Ankara’da herkesin övgüyle bahsettiği bir ekibiz. Şu anda çok şükür maddi sıkıntılarımız geçmiş dönemdeki kadar ağır değil. Kendi kendimize yetiyor ve ufak ufak da yeni yatırımlarımızı yapmaya başladık. Tüm bu anlattıklarımın ışığında sorunuzun cevabı: Evet bazen bunaldığım ve sıkıldığım oldu. Ama geldiğimiz nokta itibarı ile yaşadığım hazzı hiçbir şeye değişmem.
DOĞRU HABER DOGRU YORUM
n ART’ nin yayın politikası nasıl? Öncelikleriniz neler?
n Bizim yayın politikamız kısaca söylemem gerekirse Avrasya Radyo ve Televizyonu’nun kuruluş amaçlarından en önemlisi doğru haber ve yorumlarıyla yurttaşlarımızı bilgilendirmek kadar, Türkiye’nin, Türk halkının coğrafyamızın jeopolitik ve jeostratejik değerlerinin farkına varmalarını sağlamaktır. Ana politikamız Atatürkçü çizgisiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin milletiyle bölünmez bütünlüğünden yanadır.
n ART’nin Ankara da yeni yatırımları olacak mı?n Avrasya TV’nin Ankara’da değil ama İstanbul’da yatırımları olacak. 2007 güz dönemine yetiştirebilirsek İstanbul’da temsilcilik açmayı planlıyoruz. Artık, ’İstanbul’da biz de varız’ demek istiyoruz. Şu kadarını söyleyeyim ART izleyicileri 2007 kışına girerken gerek teknik anlamda, gerek program anlamında ve gerekse stüdyolarında muhteşem bir ART izleyecekler. Tabi bunları yaparken genlerimizi bozmayacağız.
Eğitici yayına ihtiyaç varn Türkiye’nin en genç TV genel yayın müdürüsünüz. TV işine girecek yatırımcılarına neler tavsiye edersiniz.n Yerel yayın yapacak girişimcilere sözüm yok. Çünkü, bana göre Türkiye’nin güçlü yerel kanallara ihtiyacı var. Ancak ulusal yayın yapacak kanallar açmak isteyen girişimciler iyi düşünmelidirler. Bana göre artık Türkiye prime time yayın denilen kanallara doymuştur ve hemen hemen hepsi tek tip yayın yapmaktadırlar. Türkiye’nin eğitim ortalaması ilkokul 4’ten terktir. Türk halkının eğitici yayınlara ihtiyacı vardır. Yani söylemek istediğim şudur: Özellikle Türkiye gibi dünya klasmanında ’gelişmekte olan ülkeler’ sınıfında yer alan bir ülkede insanların kitap okumak yerine televizyon seyretmeyi tercih etmesi, bu işe soyunanların yüklendiği risk kadar üstlenmiş olduğu sorumluluğu da mecburi olarak gündemde tutmaktadır. Yapılan araştırmalar Türk televizyonlarında şiddetin yüzde 62, suçun yüzde 48, cinselliğin yüzde 59, ölümün yüzde 33.3, alkolün yüzde 31.7 civarında yer tuttuğunu göstermektedir. Bu rakamlar, toplumsal yapımızın, değerlerimizin ve kültürümüzün akıbeti konusunda oturup ciddi ciddi düşünmenin, yeni bir şeyler üretmenin zamanı geldiğini söylemektedir. Televizyon işine girecek yatırımcılarımız farklı bir şey yapmalıdırlar ve farklı derken halkın tepkisini engelleyen, sosyal ve kültürel yapımızı bozan, doğru haber ve yorum yerine, yanlı kalarak Türk halkına ihanet etmemelidirler. Kısacası sağduyulu yayın yapmalarını diliyorum.
Kumanda vefasızn Hep kendi kanalınızı mı izlersiniz? Yapımcı ve yönetmenlerinize müdahale eder misiniz?n Doğrusunu söylemek gerekirse diğer kanalları daha çok izlerim, izlemek zorundayım. Çünkü Türkiye’de de dünyada olduğu gibi TV sektöründe inanılmaz bir rekabet var. ’Bu rekabette ben de varım’ diyebilmeniz için diğer kanalların ne yaptığını, nasıl yaptığını bilmek ve takip etmek zorundasınız. Artık seyircinin elinde uzaktan kumanda diye bir alet var ve çok da vefalı oldukları söylenemez tabi haklı olarak. Bir anlık parmak darbesiyle başka bir kanala geçiveriyorlar. Program içeriği, ekrandakilerin kıyafeti, makyajı, dekor renkleriniz, ışık hatta spikerin yakasındaki mikrofon bile seyirciyi kanalınızda tutup tutamamanızda birer etkendir. Tüm bunların en iyisini seyirciye verebilmeniz için rakiplerinizi sıkı takibe almalısınız, yarışta geri kalmamalısınız. Ekran vardır milyonlarca dolar harcanmıştır, son teknolojiyle yayın yapmaktadır ama içeriği boştur veya ekran çok fazla hareketlidir, renkler yanlıştır, ekrandaki insanlar iticidir veya söylediklerini anlatamıyordur. Ekran vardır konu ve konuk çok önemlidir ve halkın ilgisini çekecek türdendir ve önemli bilgiler verilmektedir ama öyle anlatır ki, seyrederken uykunuz gelir veya spiker konuğun ağzından o önemli bilgileri alamıyordur. Bu tipten örnekleri çoğaltmak mümkün. Konunun özüne dönersek ne kadar bu işi doğru yapan diğer kanalları seyrederseniz o kadar kendinizi kıyaslama imkanınız olur ve öz eleştiri yapabilirsiniz ve bu da sizi yarıştan kopartmadan başarıya götürür. Bütün bu söylediklerimin ışığında sorunuzun cevabı: Evet zaman zaman yapımcı ve yönetmenlerimize ve hatta haber müdürüme, program müdürüme, teknik müdürüme müdahalelerim oluyor. Şimdi bu türden müdahalelere gerek kalmayınca bana da gerek kalmıyor demektir ben de işimden olmayayım, değil mi?