Gönül kelimesi ve bir gönüllünün izlenimleri

Güncelleme Tarihi:

Gönül kelimesi ve bir gönüllünün izlenimleri
Oluşturulma Tarihi: Eylül 08, 2007 00:00

TİTREŞİMİ ve anlamı ile ’gönül’ kelimesinin, dilimizde ve yaşantımızda her zaman farklı bir yeri, ısıtan bir yönü olmuştur.

Günümüz Türkçesinde ’gönül’ olarak geçen kelime, Orta Asya dillerinde ’köngül’ olarak kullanılmış. Medeniyetlerin
/images/100/0x0/55ea16b9f018fbb8f86a8f97
buluştuğu Türkiye coğrafyasının batısında konuşulan dillerde ise bu kelimenin tam bir karşılığı bulunmuyor. Sözlüklere bakıldığında karşımıza, bizim dilimize gönül değil, ’kalp’ olarak çevrilen kelimeler çıkıyor.

Bir anlamda Türkçemiz, ’gönül’ kelimesinin sıcaklığında bir organ olan kalp ile bir duygu bütünü olan kalbi ayrı ayrı algılıyor. Emekle beslenen duygunun değerini daha da kutsallaştırıyor.

Bir Ankara Hürriyet projesi olan ve ankara.sendeyolla.com sitesinde hayat bulan ’gönüllü’ kent muhabirliği kavramı da, binlerce üyemizin verdiği destek ve emek ile işte bu yüzden büyük değer ve büyük önem taşıyor.

Bütün bunları anlatmamızın nedeni ise gönüllü kent muhabirlerimizden MS Hande Casus’un, sadece kent haberciliği için değil, sosyal yaşam için de yürüttüğü gönüllü çalışmalara ilişkin haber - izlenimini bizlerle ankara.sendeyolla.com’da paylaşması..

MS Hande Casus’un bizlere aktardıkları şöyle:

KIRMIZI YELEĞİ GİYDİM

Madem işimin olmadığı, özgür ve altın yıllarım bunlar; ben de bu özgürlüğü sonuna kadar kullanıyorum. Gönüllü muhabirlik, LÖSEV’de gönüllü çalışmalar derken, sıra Kızılay’a geldi. Türkiye Kızılay Derneği’ne gittim. Gönüllü çalışmasına katılmak için başvuruda bulundum. İşte ilk gönüllü çalışmam ve ilk gün izlenimlerim.

Kırmızı ’KIZILAY’ yeleğini giyiyorum, rozetimi takıp, broşürleri alarak yola koyuluyorum.

Karanfil sokak ve Postane binası çevresinde çalışmaya başlıyorum. Her gün yollarda eline onlarca reklam, tanıtım broşürü tutuşturulan ve durmadan mendil, çiçek, kartpostal almaya zorlanan Ankaralılar bir şeyler dağıtan herkese öcü gibi bakıyor.

Sizinle göz teması kurmamaya özen göstererek, yakanızdaki rozeti ve broşürlerdeki yazıları okumaya çalışıyor. İlk bir saat boyunca bu önyargıyı kırmak için ’kan bağışıyla ilgili bilgi almak ister misiniz?’ gibi iyi niyetimi ve amacımı belli eden cümleler kuruyorum.

Ancak hareket halinde olan insanlara derdinizi anlatmak oldukça zor. Genellikle cümlemin ’KAN BAĞIŞI’ kısmını duyuyor ve koşar adım uzaklaşıyorlar. İlk saatlerde hedefim gençler. Ancak çoğu gezmek amacıyla Kızılay’da bulunduğu için, en ilgisiz olanlar da onlar. Hatta büyük bir kısmı ’alkollü kan bağışlayabilir miyim?’ gibi sorular soruyor.

ORTA YAŞLILAR ÜRKEK

Bir kısmı; ’Uyuşturucu kullanıyorum. Benim kanım işe yaramaz.’ gibi espriler yaparak (!) uzaklaşıyor. Kimileriyse meraklı, broşürlerden almak istiyor ama yanındaki arkadaşları ’Senin kanını napsınlar oğluum’ diyerek arkadaşını uzaklaştırıyor.

Bu sürede yaklaşık 10 kişiye postanenin yerini, 10 kişiye de farklı adresleri tarif ediyorum. Bir süre sonra gençlerden vazgeçip orta yaşlılara yöneliyorum. Orta yaş grubu daha ilgili. Ancak itiraf edeyim ki daha ürkek...

Uzun uzun konuşmayı seviyorlar. ’Bizim halkımız çok ilgisiz, çok bilgisiz, üstelik de bilinçsiz...’ şeklinde uzun uzun konuştuktan sonra istisnasız hepsi; ’Kızım ben kan veremiyorum. Kaç kere gittim almadılar. Tansiyonum düşük...’ diye bahanelerini sıralayarak uzaklaşıyor.

Üç saatlik gönüllü çalışmam boyunca yüzlerce broşür dağıtıyorum ve bir kişiyi de kan vermeye ikna ediyorum. Aldığı broşürü okumadan, eline aldığı saniyede yırtanlara aldırmadan; bir kişinin bile olsa ilgisini çekmeyi başarmış olmanın mutluluğuyla evimin yolunu tutuyorum.

Türkiye Kızılay Derneği’nde gönüllü olarak çalışmak, kan bağışıyla ilgili bilgilenmek ve kan bağışında bulunmak için;

www.kizilay.org.tr

Sulama tankerleri gece kabusu oldu

KENTİMİZİN susuzluk felaketi ile karşı karşı kaldığının ortaya çıktığı günden beri, ’Dikkat Sulama var’ tabelaları ile yollarda aniden karşımıza çıkan sulama tankerleri, yaşantımızın bir parçası haline geldi.

Kent muhabirlerimizden MS lameia, ’Bıktık..!’ başlıklı haberinde, sulama tankerleri ile ilgili tespit ve şikayetlerini şu şekilde dile getiriyor:

Bıktık.. Her gün 00.00’a kadar süren gürültülü sulamalardan, pervasızca oraya buraya tanker parketmelerinden, küfürlü konuşmalarından, uyarılara kulak asmamalarından, kısaca bu etrafa saygısız çalışanlardan...

Gecenin sessizliğini bölerek yaklaşık 03:30 saatlerine kadar Eryaman’da Ahikent Parkının sulanması da nerden çıktı? Önce emek verilip, düzenlenmiş yemyeşil çimlerimizi hem haşlayıp, hem de mazotlu tankerlerle su verip sararttınız, dün gece de şikayetlerimize rağmen bitmeyen gürültülü sulama işlemi ile bizleri çıldırttınız.

Şikayetleri dinlemeyen üzerinde Büyükşehir Belediyesi yazılı tankeri kime, nereye şikayet edeceğimizi şaşırdık. Gecenin o vaktinde bu adamlardan sorumlu tek bir kişi bulamadık. Karakol, zabıta, Etimesgut Belediyesi, Büyükşehir Belediyesi...

Şehit Osman Avcı Karakolundan gelen polislerin de susturamadıkları saygısız belediye çalışanlarının, nereye şikayet edileceği konusunda bilgi sahibi olan var mı?

Yollarda pervasızca karşımıza çıkıp, kontrolsüzce herkesi rahatsız edip saygısızlığa devam etmelerine müsade etmemeliyiz. Ankara ANKARA’lılarındır, uyarılara rağmen rahatsızlık veren tanker çalışanlarının değil!!

Eskiden bakır kapta yerdik

KENT habercilerinin sitesi ankara.sendeyolla.com’un en önemli özelliklerinden birisi de, neredeyse üç kuşağı kent haberciliği başlığı altında bir araya getirmesi, kaynaştırması.

Zaten içeriğindeki zengiliğin sırrı da, bu önemli ayrıntıda yatıyor. 16 yaşından 66 yaşına kadar farklı kültüre, mesleğe ve eğitim düzeyine sahip çok sayıda üyenin paylaşımı, ankara.sendeyolla.com’a kimilerimiz için bir okul, kimilerimiz içinse bir fikir penceresi niteliği kazandırıyor.

Dost sohbetlerinde sık sık karşılaştığım bir manzara, 10 yaşlarındaki çocuğuna gaz lambasının ne olduğunu, telefonsuz yaşamı anlatmakta güçlük çeken, hatta anlatamayıp pes eden anne - babalarla karşılaşıyoruz.

MS Hande2 de, evinin kapısına gelen kalaycıları haberleştirmiş ve eski zamanların unutulmaya yüz tutmuş bu mesleğini yeni nesillere fotoğrafı ile birlikte anlatmış:

"Kalayci geldi hanimmm.."

Eskiden boyle bağırırlardı, bağırmak da yetmez, tek tek kapı zillerini çalarlar evlerden kalaylanacak bakır kapları toplayarak kalay yaparlardı. Bakırın yerini zamanımızda çelik, emaye v.b mutfak eşyaları aldığından kalaycılara da ihtiyaç kalmamış, unutulmaya yüz tutmuştu.

O nedenledir ki şimdilerde bu seslenişi duymuyoruz. Geçenlerde sokaktan "kalayciiiii.." diye bir nara geldiğini duydum. Aradan biraz zaman geçmişti ki, kapı zili çaldı. Açtığımda kalaycı karşımdaydı. Bakır bir tepsi vardı, onu verdim. Sokakta kurduğu tezgahında tepsiyi kalaylıyordu, bu anı fotoğraflayıp, sizlerle paylaşmak istedim.

Sürücü kursları için nezaket dersi önerisi

ARTIK neredeyse mahalle bazında bile, trafik kazası yaşanmayan bir gün bile yok gibi.

100.Yıl kavşağında ilginç bir kazaya tanıklık ettiğini aktaran MS haberyagmur, tanık olduğu trafik kazasını şöyle aktarıyor ve bir de anlamlı öneride bulunuyor:

"Trafiğe çıkmak için trafik kurallarının yanında bir de nezaket kurallarının öğrenilmesi gerekiyor."

Ne dersiniz, sürücü kurslarında ’nezaket dersleri’ verilmeli mi?

İşte MS haberyagmur’un haberi:

"Saatler 22.00 civarını gösteriyordu. Yol bomboştu, bir ya da iki araçtan başka kimsecikler yoktu etrafta. Bir anda büyük bir gürültü, vatandaşları camlara döktü. Meydana gelen kazanın nedeni ne alkol, ne de kural ihlaliydi. Sadece paylaşmayı, o bomboş yolu paylaşmayı bilmemekti. Bence insanın zoraki ezberletilmiş trafik kurallarının dışında, biraz da nezaket kurallarını öğrenmesi gerekiyor trafiğe çıkmak için. Belki iş yol vermek konusunda inada binmeseydi, böyle bir olay yaşanmamış olurdu..."

Sanal dünyanın hayalet kalemi

GEÇTİĞİMİZ haftalarda, kent muhabirlerinin sadece haber, fotoğraf ve video haberde değil, röportaj alanında da başarılı çalışmalar yaptıklarından söz etmiştik.

Yeni üyelerimizden MS Berna Erdoğan da, Uluslararası Edebiyat Derneği’nin 2007 İlham Ödülü’nü kazanan Ankara’lı genç şair ve yazar Murat Serdar Arslantürk ile gerçekleştirdiği röportajını bir süre önce ankara.sendeyolla.com aracılığıyla paylaştı.

Edebiyata ilgisi olan üyelerimiz, kimi eleştirmenlerin (internette çok okunmasına rağmen kitabı bulunmamasından olsa gerek) ’hayalet kalem’ adını taktığı Murat Serdar Arslantürk röportajını ŞİİRSEL kategorisi altında bulabilirler.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!