Güncelleme Tarihi:
92 yıllık kulübün her şeyi ben bilirim diyen başkanın kişisel kararları ile yönetildiğini ileri süren eski yönetici, “Geçmişte bu kulüp herkes tarafından örnek alınıyordu. Şimdi, yapılanlar karşısında yüzümüz kızarıyor, telefonlara çıkamıyoruz” dedi.
Gençlerbirliği camiasının önde gelen isimlerinden olan ve 2006’daki kongrede İlhan Cavcav’a karşı hareket eden muhalif ekibin içinde yer alan Zeki Ünaldı, son dönemde yaşananlar nedeniyle isyan noktasına geldiklerini belirtti. Ünaldı, “2 sezondur,2. haftada teknik direktör değiştiriyoruz. Bir sezonda 3-4 teknik adam gelip gidiyor. Kulüp, saha içindeki sonuçlardan çok, saha dışındaki gelişmelerle anılıyor. Bunların sorumlusu da her şeyi ben bilirim, her şeyden ben anlarım diyen, tuhaf tuhaf açıklamalar yapan İlhan Cavcav’dır. Geçmişte bu kulüp yaptıkları ile örnek alınır, herkes bize özenirdi. Son dönemde öyle saçma sapan şeyler yapılmaya başlandı ki bizim yüzümüz kızarıyor. Telefonlara çıkamıyoruz. Gençlerbirliği, saygınlığını her geçen gün yitiriyor” diye konuştu.
2006’daki kongre sonrasında, “Kaybeden Gençlerbirliği oldu” dediğini hatırlatan ve haklı çıkmanın acısını yaşadığını dile getiren Ünaldı, şunları söyledi.
“Gazetelerden takip ediyorum. Ümit Turmuş, kulübe gelip, 24 saat kalmadan gitmiş. Ya arkadaş, Ümit Turmuş, Beştepe’nin yolunu mu bilir ? Ne başarısı var da tutup Ankara’ya getiriyorsunuz. Ne yazık ki bunlara, Cavcav sayesinde alıştık. Sezon başında övdüğü hocayı, 2. haftada kendisi gönderiyor. Hoca gitmeden önce (Baxter) şu an yönetimde olan sevdiğim bir arkadaşı aradım. Antrenörünüzü gönderiyor muşsunuz dedim. ‘Ben, Ankara dışındayım bilgim yok, sorayım sana döneyim’ dedi. Ben de kendisine, ‘Operasyon çoktan tamamlandı’ dedim. Sonra da şunu söyledim. ‘İlhan Cavcav, bu kulübün başkanıdır, emeği büyüktür, ancak son dönemde verdiği kararlar, yaptığı açıklamalar kulübü zor durumda bırakıyor. Onursal başkan olarak, ağabey gibi tepede dursun’ dedim. Gençlerbirliği’ni çok daha iyi yerlere getirecek isimlerin artık gelmesi gerektiğine inanıyorum. Bu camia çok iyi başkan ve çok iyi yöneticiler çıkarır, kulübü de bugünden çok daha iyi yerlere getirir, bundan kimsenin şüphesi olmasın.”
“Beştepe’deki tesislerin her adımında emeğinin geçtiğini, Gençlerbirliği sevgisi yüzünden özel işlerini ikinci plana attığını, ticari işlerini büyütme fırsatını kulüp sevdası yüzünden kaçırdığını ifade eden Ünaldı, şöyle konuştu:
“Tesisin hemen yanındaki havuzu temizlemek için gece gündüz nasıl çalıştığımı bir ben bilirim, bir de Allah. Tesisi ağaçlandırmak için kişisel ilişkilerimi kullandım. Cebimden para harcadım. Tellerin çekilmesi, duvarın örülmesinde büyük uğraş verdim. Binicilik tesisi, Ankaragücü ve diğer yetkililere karşı giriştiğim mücadele ortada. Bunların hepsini G.Birliği için yaptım. Çocuklarımı G.Birliği sevgisi ile yetiştirdim. İş yerimi büyütme, ticari kazancımı çoğaltma şansımı, G.Birliği’nin deplasmanı, maçı, kampı derken kaçırdım. Bizler böyle yürekten Gençlerliyiz, böyle olunca da yapılanları kabul edemiyor, içimize sindiremiyoruz.”
“NEFESİM KESİLDİ AZ DAHA ÖLECEKTİM”
“Rahmetli Erdoğan Arıca döneminde, takım lige iyi başlayamamıştı. Ben o zaman yöneticiydim ama sorumlu değildim. Bir gün Cavcav beni aradı. Kızılcahamam’a gidiyoruz dedi. Ramazan günü gittik. Bana ‘Gel takımın başına bir ağabey gibi geç’ dedi. Tamam dedim, ama şartlarımı sundum. O hafta Trabzon ile içerde oynuyoruz. Çocuklarla konuştum. Beraberlik primini de arttıracağız dedim. Maç, 90. dakikada attığımız penaltı ile 1-1 bitti. Herkes çok mutlu oldu. Başkan, ‘Zeki geldi artık kasanın anahtarını da kendisine veririz’ derken, biz ise ölü toprağı serilmiş, herkesin küme düşmüş diye baktığı takıma hareket getirmiştik. Arıca ve yardımcısı Metin Tekin, ‘Ağabey keşke sen daha önce gelseydin’ diye benim boyunma sarıldı. Sezonun son maçına Bursa’ya gidiyoruz. Başkana ‘Sende bizimle otobüste geleceksin. Özel araba falan yok’ dedim. Takım olarak bir bütünlük sergilemeliydik. Çocuklar, yönetimin yanında olduğunu sözle değil davranışla da görsün istedim. Yolculuk sırasında, arkaya geçtim, oyuncularla konuştum. Bana söz verin, bu maçı alacağız deyin, ben de başkana gidip sizin adınıza konuşayım, primleri halledeyim dedim. Tamam dediler. Biliyorum ki başkan o sırada merakten ölüyor. Yanına gittim ne koşuntunuz dedi. Söylemem futbolcularla aramda sır dedim. Kritik maç olduğu için maçtan önce prim konusunda yine pazarlık yaptım. Maç başladı ve biz seyircisi önünde Bursa’yı 1-0 yendik. Maç bitiminde tüm futbolcular üzerime atladı. Altta kaldım. Doktor yetişmeseydi ölecektim. Çünkü nefessiz kaldım. Hemen üzerimdeki paltoyu çıkardılar, kalp masajı yaptılar, oradan hastaneye kaldırıldım. Kalp rahatsızlığım olduğunu da o gün öğrendim. Maç bitiminde, tatile gidecek oyuncuların pirimlerinin soyunma odasında verilmesini istemiştim, vermişler. Ankara’ya dönenlere de tesislere gider gitmez ödeme yapılmasını istedim. Biz G.Birliği için sağlımızı bile hiçe saymışız. Futbolcuyla, çalışanla, kulüpteki herkesle iyi ilişki kurmazsan, başarı gelmez. Bayramlarda başkan dahil herkese harçlık verilsin diyen adamım. Biz maça giderken, arkamızdan herkes çıkıp el sallar, hayır dualarını esirgemezdi.“
“TEK KURUŞ BİLE BIRAKMASINLAR”
“Bizi, bankadaki paraların cazibesine kapılan, bunun için de yönetimi ele geçirmeye niyetli kişiler havasına sokmaya çalışıyorlar. Ortalıkta bu tür iddiaları dillendiriyorlar. Kimse benim ve benim gibi arkadaşlarımın G.Birliği sevgisini ölçemez. Biz nefer gibi çalıştık, yüreğimiz attıkça hizmete de devem ederiz. Bankadaki parayı alsınlar, kolej mi kuracaklar üniversite mi açacaklar nereye harcayacaklarsa alıp oraya harcasınlar. Bir kuruş bile bırakmasınlar, biz yine talip oluruz. Çok daha iyi işler yapar kulübün adını da sonsuza kadar en iyi şekilde yaşatırız.”
“2006’daki kongrede arkadaşlarla birlikte yönetime talip olduk. Kulübü daha iyi yerlere nasıl getiririz düşüncesi ile. O seçimin asıl kazananı bizdik ama bir gecede yapılan naylon üyelikler nedeniyle, Cavcav ve ekibi yönetime devam etti. 400 küsür oy aldık. O, naylon üyelikler olmasa onların aldıkları oy 200 civarındaydı. Sonra ne oldu, o üyeliklerin yüzde 95’i iptal edildi, delegelikleri düştü. Çünkü o seçim için görevlendirilmişlerdi ve görevleri bitince, işleri de bitti. G.Birliği’nin son yaptığı kongre kaç kişiyle toplandı. Yanılmıyorsam 180-190 üye ile. Delegelerin silinmesinden sonra ben 28. sıraya kadar inmişim. Bu mudur G.Birliği’ne sahip çıkmak, bu mudur vefa. Geçenlerde bir arkadaşım heyecanla yanıma geldi. Kendisine verilen kitabı uzattı. G.Birliği’nde neler yapılıyor bir gör dedi. Kitaba baktım. ‘Ankara Rüzgarı’. Getiren arkadaşıma, kitabın önsüzünü oku dedim. Okuyunca o da anladı. Orada benim adım geçiyor ve bana teşekkür ediliyordu. Tanıl Bora’nın kitabı yazdığında henüz TL’den üç sıfır bile atılmamıştı. Beştepe tesislerini yapan mimar, o dönemdeki yöneticilerin adının bulunduğu bir taş anıt hazırladı. Orada 3-4 kişinin adı ve soyadı tam yazılıdır. Diğerlerinin adının baş hafir ve soyadı vardır. Niye, çünkü, mimar çalışmalar sırasında sürekli yanında bizi gördüğünü, kendisine her zaman yardımcı olduğumuzu söyleyip, bunun için de böyle bir jest yapmak istediğini söylemişti. Ben ve benim gibi arkadaşlarım, G.Birliği sevgisi için her zaman hizmete hazırdır. Bunu bir karşılık beklemeden yapar.”