Festivalden kısaca 4 film

Güncelleme Tarihi:

Festivalden kısaca 4 film
Oluşturulma Tarihi: Eylül 06, 2020 00:01

Önceki gün başlayan 3. Ankara Film Festivali’nde bugün kısa film günü.

Haberin Devamı

Ulusal Kısa Film Yarışması’nda jüri karşısına çıkacak 14 film, Ankara’da ilk kez seyirciyle buluşacak. Zorlu geçeceğe benzeyen yarışmadan seçtiğimiz dört filmi yönetmenleriyle konuştuk.

Festivalden kısaca 4 film


SEVDİKLERİMİZİ GÜLÜMSETEN BİR ANI OLACAĞIZ

Yönetmen: Erinç Durlanık
Film adı: ‘Yasemin Adında Bir Salon Bitkisi’
Kısa film, bir kaybın ardından oluşan boşluğun her zaman boşluk olarak kalacağını ve en nihayetinde sevdiklerimizi gülümseten bir anıya dönüşeceğimizi anlatıyor.

Eğitimini makine mühendisliği üzerine yapıyor, ardından bir otomotiv firmasında beş yıl çalıştıktan sonra istifa ediyor ve ben film çekeceğim diyorsun. Nasıl oldu bu süreç, biraz anlatır mısın? Yolunu sinemaya çeviren şey neydi senin için?

İş görüşmelerinde klişe bir soru vardır: “Kendini beş yıl sonra nerede görüyorsun?” Ben kendimi orada görmüyordum. Liseden bu yana hep edebiyat ve sinemaya düşkündüm ama matematiğim iyi olduğu için ve gerçek bir meslek edinmek için mühendis oldum. Sonra bir gün geliyor, şimdi yapmazsa hiçbir zaman yapamayacağını anlıyor insan. Ne kadar zorlayıcı ve yıpratıcı olsa da, insanın içinden geleni üretebilmesi kadar özgürleştirici bir şey yok hayatta.

Karantina döneminde de ‘Ne Düşündüğünü Düşünen Adam’ kısa filmini çektin. Nasıl çıktı bu film?

Dışarının bize yasak olduğu, evlere kapandığımız dönemde, herkesin akışın dışında düşünecek ve hatta düşüncelerinde çıkışsızlık yaşayabilecek kadar zamanı oldu. Bu süreçte ve kısıtların içinde bir şey üretmek istedim.

Festivalden kısaca 4 film


86 FESTİVAL, 21 ÖDÜL

Yönetmen: Yılmaz Özdil
Film adı: ‘Barê Giran (Ağır Yük)’
KISA filmde, Mardin Artuklu Belediyesi’nin temizlik servisinde çalıştırdığı eşeğinin maaşı sayesinde ailesini ve Suriye’den kaçıp yanına sığınmış olan akrabalarını zar zor geçindiren Avdel’in, eşeği emekli edilince içine düştüğü durumu anlatılıyor.

Festivalden kısaca 4 film


‘Barê Giran’ın adını ilk kez geçen yıl Cannes Film Festivali’nin Short Film Corner seçkisinde duyduk. Hemen ardından ulusal ve uluslararası bir çok festivalden ödül haberleri de geldi zaten. Nasıl bir süreçti senin için? Bu kadar ilgiyi bekliyor muydun?

Aslında hem ulusal, hem de uluslararası anlamda görünürlük kazanma süreci bütün kısa filmciler için zor ve masraflıdır. Benim için de böyle oldu ama bugün itibarıyla 86 uluslararası film festivaline kabul edilen ve 21 ödül alan ‘Barê Giran’ın geldiği durumdan memnunum. Festivalin küçüklüğüne büyüklüğüne bakmadan filmin kaç insana eriştiğini göz önünde bulundurduğumda daha da seviniyorum. Barê Giran sadece tek bir festivalde 2 bin 500 kişiye ulaştı.

Haberin Devamı

Asıl, belgesel filmlerinle tanıyoruz seni. İlk kurmaca filmini çekerken belgeselciliğin yardımı oldu mu?

Yönetmen olarak belgesel sinemaya daha yakın olduğum doğrudur, ancak 2003’ten beri hem Türkiye’de hem de yurt dışında bir çok kurmaca sinema filminde yönetmen yardımcılığı da yaptım. Dolayısıyla kurmaca sinema ile de çok sağlam bir bağım olduğunu söyleyebilirim. Üretim sistematiği açısından bu iki tarz deneyimin birbirinden çok farklı olduğunu düşünmüyorum. Ancak sinematografik dilin oluşturulması açısından bakıldığında, belgesel sinemanın gerçeklik ile kurduğu ilişkiyi iyi anlamış olmanın, bu ilişkiyi kurmaca sinemaya tercüme ederken de çok yardımcı olduğuna inanıyorum.

Festivalden kısaca 4 film


ALT SINIFIN DAHA ALT SINIFI EZME HİKÂYESİ

Yönetmen: Büşra Bülbül
Film adı: ‘Çamaşır Suyu’
20 Lira için merdiven köşelerini kendine yurt edinmiş ve aynı zamanda bebeğine bakmak zorunda olan bir kadının, hem bir anne hem de bir işçi-emekçi olarak hayatta kalma mücadelesi anlatılıyor.

Festivalden kısaca 4 film


Yanından ayıramadığı pusetteki bebeğiyle merdiven silerek hayatını kazanmaya çalışan Sibel’in hikâyesini izliyoruz filmde. Bu hikâyeyi size yazdıran neydi?

Sınıfsal çatışmanın, burjuva ile emekçi sınıf arasında, yani zengin ile fakir arasında gerçekleştiğine dair bir intiba var. Halbuki burjuva dediğimiz kesim artık ortalıkta yok, görünmüyor. Toplumdan kendilerini tamamen izole etmiş, soyutlamış bambaşka bir dünyaları var. Artık sınıfsal çatışmalar alt sınıf ile daha alt sınıf arasında gerçekleşiyor maalesef. ‘Çamaşır Suyu’ ismini kullanmaktaki maksadım da; biz kadınlar için çamaşır suyu hem en keskin temizlik maddesidir, hem de kokusuyla, temasıyla tam bir kanserojendir. Tıpkı içinde yaşadığımız dünya düzeni gibi.

Oyunculuklar da filmin gerçekçi dili de Sibel’in yaşadıklarını seyirciye güçlü bir şekilde geçiriyor. Bu dünyayı yaratırken ilham aldığınız filmler ve yönetmenler oldu mu?

Aslında her ne kadar biçimsel tarzlarımız farklı olsa da tam anlamıyla bir Roy Andersson hayranıyım. Aynı zamanda Bela Tarr’ın ölü kedisini taşıyan küçük kız çocuğu ise benim ilham kaynağımdır.

Festivalden kısaca 4 film


HAYATI TAŞIR ÇOCUKLAR

Yönetmen: Nursel Doğan
Film adı: Huşbe!(Sus!)

Haberin Devamı

Film, kadınların dair cinsiyetçi bakışı anlatıyor.

Festivalden kısaca 4 film


Muhafazakâr ve eşitliğe inanmayan yetişkinler dünyasında büyüyen çocukların hikâyesini izliyoruz. Çocukları yetişkinlerden daha çok inanıyorsun sanki?

Otoriter, muhafazakar, bilimin yerini inancın aldığı bir sistemde umudu yeşertmek, diri tutmak biz yetişkinler için dönem dönem sancılı olabiliyor. Yoksulları, açları, şiddet gören kadınları, ötekileştirilen hayatları ayakta tutan şey geleceğe dair taşıdığı umudu, yani hayalidir. Her şeyin bir gün değişebileceğine olan inançtır. Böyle bir yerden bakınca, tabi ki çocukların dünyasını çok naif ve samimi buluyorum. Hayatın taşıyıcıdırlar çocuklar. Çocukların önyargısız dünyası bana, biz yetişkinlerin dünyasından daha inandırıcı, çıkarsız ve değişime açık geliyor.

Haberin Devamı

Türkiye sinemasında anlatılan şiddet hikâyelerinde mutlu sona ulaşan kadınlarla çok karşılaşmıyoruz. Nedir sende ve karakterlerindeki umudu ayakta tutan?

Filmlerimin hikâyesini yazmaya başladığımda, kendisiyle derdi olan, insanların bir yerine değen, hayatın bir yerinde ışığı yakalamaya çalışan karakterler yaratmaya özen gösteriyorum. Ve şuna inanıyorum: Yaşaması çok zor olan bu karanlığın içinden ancak umut ettiğimiz sürece sağ çıkabiliriz ve ancak açık bıraktığımız bir kapı ve pencere olursa mücadele edebiliriz.

Bugün Kızılay Büyülü Fener Sineması’nda gerçekleşecek Ulusal Kısa Film Yarışması gösterimlerinde ayrıca; Anıl Kaya ve Özgür Önurme’nin birlikte yönettiği ‘Akvaryum’, Ayçıl Yeltan’ın ‘Topanga’, Murat Emir Eren’in ‘Evde Yok’, Mustafa Gürbüz’ün ‘Meryem Ana’, Ragıp Türk’ün ‘Tor’, Ramazan Kılıç’ın ‘Servis’, Selman Deniz’in ‘Veger (Dönüş)’, Yasemin Demirci’nin ‘İklim Değişimi’, Yavuz Akyıldız’ın ‘Yağmur, Şnorkel ve Taze Fasulye’ ve Yeşim Tonbaz Güler’in ‘Münhasır’ adlı filmleri de izlenebilir. Detaylı bilgi filmfestankara.org.tr’de.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!