Güncelleme Tarihi:
Billy Elliot filminin de yazarı Lee Hall tarafından kaleme alınan, otizmli ve kanser bir çocuğun hayata veda etmeden önceki son sözlerinden yola çıkan oyun, Ali Poyrazoğlu ve Can Remzi Ergen tarafından sahneleniyor. Oyun üç ayrı dilde, İngilizce, Fransızca ve Türkçe oynanacak. Ödüllü oyun ‘Spoonface-Kaşıksurat’, bütün olumsuzluklar ve anlamsızlıklara rağmen hayatın aslında ne kadar da yaşamaya değer olduğunu bir çocuğun gözünden anlatıyor. Poyrazoğlu ve Ergen, oyunun provalarına tam 1 yıl önce başladı ve şuan online olarak devam ediyor. Oyunda, hikâyesi anlatılan otizmli çocuğu Can Remzi Ergen, ona hikâyesini dünyayla paylaşmasında yardımcı olan yönetmeni de Ali Poyrazoğlu canlandırıyor.
◊ Neden bu oyunu seçtiniz?
Ali Poyrazoğlu: Dünyada ötekileştirme konusu şu an içinde bulunduğumuz salgından çok da farklı olmayan bir hastalığa dönüşmüş durumda. Hatta bazı mikroplarından bile daha hızlı yayılıyor. Arthur Rimbaud’nun ‘Öteki sensin’ cümlesinden yola çıkarak ötekileştirme üzerine konuşuyoruz. Empati duygusunu 6. duyumuz haline getirmeden ne kendimizle olan barışın, ne de kitleler, ülkeler arası barışın sağlanamayacağını düşündüğümüz için bu oyunu sahnelemeye karar verdik.
◊ Spoonface-Kaşıksurat, hangi konulara dikkat çekiyor?
Ali Poyrazoğlu: ‘Farklılığın seni sen yapar’ diyen ‘Spoonface–Kaşıksurat’ bireylerin kendi farklılıklarıyla yüzleşip özgüvenli bir biçimde yaşamla barışmalarını sağlamak için ciddi bir uyarıdır. Bu oyun, bugün insanların tanrıyla farklı bir biçimde buluşmaya çalıştıkları, farklı anadiller konuştukları, farklı ırklardan geldikleri, farklı siyasal veya cinsel tercihleri olduğu veya sadece farklı düşündükleri için ötekileştirilmelerine karşı duruyor. ‘Spoonface- Kaşıksurat’ bu yolda zihinlere ve izleyenlerin gündemlerine önemli sorular yerleştiriyor. Bütün bunlar oyunu sergilemek için yeterli neden değil mi?
TİYATRO İNSANİ DOKUNUŞU SAKLAR
Provalar online olarak devam ediyor. Son yıllarda tiyatroda mekansal ve biçim olarak yeni akımları sıkça görüyoruz. Acaba bu süreç tiyatro üzerinde yeni akımların doğmasına neden olacak mı? Yeni iletişim kanalları ve dijital ortamda buluştuğumuz alanlar tiyatro için de geçerli olur mu size göre?
Ali Poyrazoğlu: Geçerli olması denenecek ama yüksek teknolojik dokunuş insani dokunuşun önüne geçemez. Tiyatro, içinde insani ve birebir dokunuşu saklar. Tiyatronun iki temel öğesi vardır; seyirci ve de oyuncu. Bu ikisi yan yana geldiğinde tiyatro mucizesi doğar. Seyirci varsa tiyatro da vardır. Bununla birlikte tiyatro binaların dışına çıkacak, parklara, köy meydanlarına ve hatta evlerin bahçelerine.
◊ Uzaktan prova yapmanın zorlukları neler? Süreç nasıl işliyor?
Ali Poyrazoğlu: Provalara yaklaşık bir yıl önce fiziksel olarak başladığımız için beraber çalışmaya ve oyuna dair bir metodu oturtmuştuk, sanal ortam üzerinden bunu devam ettiriyoruz.
◊ Oyunun Türkiye’de ne zaman sahnelenmesini planlıyorsunuz?
Ali Poyrazoğlu: Henüz Türkiye için kesinleşen bir tarih yok ama Eylül ayında yapılacak prömiyerin ardından dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi Türkiye’de de oynayacağız.
HAKKARİ’DE DE NEW YORK’TA DA OYNAYACAĞIZ
◊ Oyun verdiği mesaj size göre nedir?
Can Remzi Ergen: ‘Spoonface-Kaşıksurat’, yarın hayatta olmayacak olsan bile bugünün ne kadar da yaşamaya değer olduğunu, hayattaki ‘anlamı’ aslında senin yarattığını hatırlatıyor. Farklılığın ayrılık değil zenginlik getirdiğini üstüne basa basa söylüyor. Otizmlisin, farklılığın yüzünden okula gidememişsin, inandığın değerler yüzünden zulüm görmüşsün, ama her şeye rağmen hayat yaşamaya değer. ‘Spoonface–Kaşıksurat’ çok basit bir yaklaşımla, aslında her gün hayatlarımızın bir parçası olan ama pek de konuşmadığımız, ‘var olmak’, ‘mutlu olmak’ gibi konuları önümüze getiriyor, ‘doğarken korkmadıysan ölürken niye korkasın ki’ diyen de yine kendisi. Bu oyunu Hakkari’de 4 kişilik bir ailenin evinde de, New York’ta bir parkta da oynayacağız. Veya Afrika’da bir tiyatro festivalinde. Otizm bir hastalık değil, bir farklılık. Belki de otizmli bireyler bizim normalin dışında olduğumuzu düşünüyorlardır.
◊ Otizmli bir çocuğu oynamak nasıl bir duygu? Role nasıl hazırlandınız? Çocuklarla çok vakit geçirdiniz mi, onlardan ne öğrendiniz?
Can Remzi Ergen: Bir yılı aşkın süredir otizm üzerine okumalar yapıyorum, akademisyenlerle görüşüyorum, Tohum Otizm Vakfı ve özellikle Özgül Gürel ve Nergiz Koçarslan’ın da desteğiyle otizmli çocuklarla evlerinde, okulda ve sosyal hayatta çok fazla zaman geçirdim. Oynadığım karakterin otizmden gelen fiziksel zorunlulukları var. Her ne kadar sanattan ve bir yaratım sürecinden bahsetsek de, otizm gibi bir konu devreye girince bazı noktalara çok dikkat etmeniz ve gerçeği yansıtmanız gerekiyor. Evet belki otizm dediğimiz farklılığı tek bir cümle ile tanımlamak mümkün değil, çünkü çok geniş bir spektrumda kendini gösteriyor ama yarattığım karakteri o geniş spektrumdan olabildiğince detayla buluşturmaya çalıştım. Çocuklarla çalıştıkça ve otizmin ne demek olduğunu biraz anlamaya başladıkça gördüm ki, bu bir hastalıktan çok bir farklılık. Çoğu çocuk sahip oldukları yetilerle beni şaşkınlığa düşürdü. Spoonface–Kaşıksurat’a 10 yıl önceki bir tarihi söylediğinizde size o tarihin hangi güne denk geldiğini 3 saniye içinde söyleyebiliyor. Buluştuğum bazı çocuklarla bu deneyimi yaşamak beni şaşkınlığa düşürdü, hayata dair inancımı bir kez daha arttırdı.