İpek ARIOĞUL
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 05, 2007 00:00
Erkeklerin dünyası olarak bilinen inşaat sektöründe dört yıl önce kurdukları EEM pcm adlı mimarlık firmasıyla kendilerine sağlam bir yer edinen beş kadın konuk oldu Ankara Hürriyet’e.
Müşterilerinin "Başınızdaki erkek kim?" sorusunu artık kanıksayan, erkekleşmeden başarıya ulaşmaya çalışan bu beş kadın, kabarık referans dosyaları, kurmak istedikleri kadınlar enstitüsü ve Avrupa’ya yönelik hedefleriyle büyük düşünüyor.
MELTEM Arıkan, Defne Ülgüray Anter, Serap Pektaş, Sedef Erkan ve Gül Erdeniz, 2003’de kurdukları EEM pcm adlı Mimarlık ve İç Mimari firmasıyla "kadın kadının kurdudur" deyişini boşa çıkarmakla kalmıyor, başarılarıyla göz kamaştırıyor. Ankara’da British Council’ın dekorasyonundan Antalya’daki Mithra Gece Kulübü’nün projesine, Bilkent Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma Merkezi’nden Batum Kent Meydanı Kafeleri projesine kadar yurtiçi ve yurtdışında birçok işe imza atan Arıkan, Anter, Pektaş, Erkan ve Erdeniz Ankara Hürriyet’e konuk oldu. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Meltem Arıkan, "Beden Farkındalığı" ve "Etkili İletişim" eğitimleri de veren, Türkiye Yayıncılar Birliği ödüllü feminist bir yazar. Zaman zaman açıklamaları ve eylemleriyle basında yer alan Arıkan’ın yazdığı altı roman arasında, bir dönemin yasaklı kitabı "Yeter Tenimi Acıtmayın" da bulunuyor. "Hayalimde hep inşaat sektöründe kadınların kurduğu bir firma vardı. Romanlarımda bile buna yer verdim" diye söze başlayan Arıkan, hayalindeki firmayı nasıl gerçeğe dönüştürdüklerini, yaşadıkları zorlukları ve hedeflerini şöyle anlattı:
BAŞTA OFİSİMİZ BİLE YOKTU Biz zaten önceden tanışıyorduk ve arkadaştık. Bir araya gelip firmayı ilk kurduğumuzda çeşitli işler almaya başladık ama ofisimiz yoktu. İlk işlerimizden kazandığımız paralarla bir süre sonra ofisimizi kurduk. Çok disiplinli çalıştık. Yaptığımız işlerde çok iyiydik. İlk işimiz valiliğin içindeki dernekler dairesi başkanlığıydı. Orada çağdaş bir ortam yarattık. Sonra bir ev dekorasyonu işi aldık. İşler arka arkaya gelmeye başladı. Yurtdışında, Gürcistan, Afganistan, Rusya ve Romanya’dan işler aldık. Bugün otelden ev dekorasyonuna, hastaneden villaya ve spor merkezine çok çeşitli projeler gerçekleştiriyoruz.
BAŞIMIZDAKİ ADAMI SORUYORLAR İş görüşmesine gittiğimizde bize başımızdaki adamı soruyorlar. "Başımızda bir adam olmadığını, işi beş kadın olarak yürüttüğümüzü" söylediğimizde ise başta bir duraksama ve şaşkınlık oluyor. Ama bir kere bizimle çalışmaya başlayınca da kolay vazgeçemiyorlar. Projelerimiz kadın bakış açısını yansıtıyor. Bu nedenle daha kullanışlı, doğayla bütünleşen, estetik kaygıları olan projeler. Projelerimiz, içinde yaşayanın rahatlığını ön planda tutan, kişilerin kendisiyle özdeşleşen işler. Erkek egemen bakışta ise firmalar daha çok binaların büyüklüğü ve uzunluğuyla ilgileniyor.
DOĞAL, YUVARLAK HATLI PROJELER Günümüzde yapılan gökdelenler ve binalar doğadan uzak, camların açılmadığı mekanlar haline geldi. Biz ise daha yayvan, doğayla uyumlu, yuvarlık hatlı projeler yapıyoruz. Yani daha "kadınsı" projeler diyebiliriz. Bazı kadınlar iş dünyasında erkekleşiyor, abartılı davranışlar gösteriyor. Biz neysek oyuz. "erkek gibi kadın" değiliz yani. Bu bazen takdir ediliyor, bazen itici bulunuyor. Zaten erkek egemen iş dünyasında kadınlar ancak kadın olarak var olursa bu düzen ve sistemin değişeceğine inanıyoruz. Burada hepimiz çok eğlenerek çalışıyoruz. Çok doğal bir ortam yarattık kendimize.
YURTDIŞINA AÇILACAĞIZ Sadece Türkiye’ye iş yapmıyoruz. Uluslararası işler de yapan bir firmayız. Hedeflerimiz arasında Avrupa’da iş yapmak var. İsmimizi koyarken bile yurtdışını düşünerek koyduk. Bu aralar Katar’la görüşmelerimiz var. Orada iş yapan firmalar daha çok Avrupa firmaları. Zor diye bakmıyoruz hiçbirşeye, sonuna kadar mücadele edeceğiz. Eşlerimizin anlayışlı olması da bizim için mutluluk verici birşey. Başarılarımızdan mutlu oluyorlar.
Hayat kadını muamelesi bile gördük
Meltem Arıkan, erkeklerin yoğun olduğu bir sektörde kadın olarak karşılaştıkları zorlukları ve karşılaştıkları ilginç olayları ise şöyle anlatıyor: "Herşeyden önce benim bir yazar kimliğimin olması kafa karıştırıyor. Bir gün Antalya’da bir iş toplantısına gitmiştik. Aynı gün de Hürriyet’te ensestle ilgili bir olay üzerine açıklamam çıkmıştı. Beni görünce "Siz o kadın mısınız?" demişlerdi, oldukça şaşırmışlardı. Bir defasında da Defne’yle birlikte Batum’da iş yapmaya gidiyorduk.
Uçakla Trabzon’a, oradan da dolmuşla gümrüğe kadar gittik. Gümrükten yürüyerek geçeceğiz. Fakat ne Gürcistan ne de Türkiye tarafı iş kadınına alışık. Sınırdan geçene kadar akla karayı seçtik, sinirlerimiz bozuldu. Hayat kadını muamelesi bile gördük. Ben sarışın olduğum için Rus hayat kadını zannediyorlardı. Böyle birçok sorun yaşadık başta, ama zamanla bizi tanıdılar. Erkek olsak böyle sorunları hiç yaşamazdık yaşamazdık. Ama erkekler de alışıyor artık iş kadınlarına."