PANORA’daki şubesine gitmiştim ama Çayyolu Gordion’daki “num num cafe&restaurant”a yeni uğrayabildim.
Ve “num num” markasını görünce, yine “bıyıkaltı” muzır bir gülümseme ilişti yüzüme...
Çünkü her seferinde, Blake Edwards’ın komedi klasikleri arasında ilk sıralara yerleşen “The Party” filminden kareler geliyor gözümün önüne.
Hintli figüran Peter Sellers (Hrundi Bakshi) yanlışlıkla çok özel bir Hollywood partisine davet edilir.
Partinin verildiği malikanede, kafesteki papağan dikkatini çeker.
Ardından da papağanın yem kabında yazan adını heceler:
“Birdie num num...”
Ve seçkin konukların şaşkın bakışları arasında onlarca kez yineler/heceler, kendi aksanıyla:
Bir-die num-num...
Sellers’ın papağanı artık sevimli kargaİşte papağan num num, muzır bir yaklaşımla sevimli, zeki, keyifli/neşeli bir kargaya dönüşerek bir cafe&restaurant zincirinin “alameti farika”sı (“trademark” işte böyle çevrilir) olmuş.
Ki muzırlık, zaten Türkiye’de 7 şubeyle hizmet veren “num num”ın yaratıcısı Mehmet Gürs’ün şiarı.
O da num num’ı, diğer işletmeleri arasındaki “muzır çocuk”a benzetiyor.
Ve tam yerinde bir niteleme.
Çünkü “num num”, sadece farklı, şık ve şirin ambiansı, sıcak-seri hizmeti, lezzetiyle değil Hürriyet’in “çocukla gidilebilecek en iyi 10 restoran”ı arasında da ilk sırada.
Unutmadan, “num num”ın Hürriyet’in jürisinin seçimiyle “Pizzada en iyi 10” ve “Butik hamburgerde en iyi 10” listelerine girdiğini de vurgulayayım.
Butik hamburgerin ekmeği “handmade”Mevzuya da “butik hamburger” ile girelim madem.
Num num’ın en çok satılan butik-burgeri Cheddar Cheeseburger.
Ben daha önce yediğim Teksaslı Hickory Barbeque Burger’ını da seviyorum doğrusu... “Füme bacon”lı, peynirli tadıyla...
Bu arada hamburger ekmeğinin hava kabarcığı oluşmaması için elle şekillendirildiğini, köftesinin/etinin ise hayli gramajlı olduğunu da ekleyeyim. Fiyatları 17-18 lira.
Hamburger yerine sandviç isterseniz, “Shredded BBQ Beef” da kırmızı et sevenler için ideal. Dana eti barbeque sosla ağır ağır, uzun uzun pişiriliyor. Karamelize soğan, mozzarella peyniri, yanında yoğurtlu salatalık salatasıyla ikram ediliyor.
“Konuk grafittisi” ile adınız kalsın yadigar
Neyse gülümseyerek oturduk, ferah, şık bahçeye...
Ama içeri de oturabilir; yine ferah ve size siparişinizi beklerken keyifli anlar geçirtecek duvarlara karşı bir yer de seçebilirsiniz. (Çünkü duvarlar, konukların isimleri, el yazısı cümleleri, yani kendi grafittileri ile dolu)
Ana
yemek olarak, “icapçı” lezzet müfettişi arkadaşım makarna mönüsüne yeni eklenen, fesleğen soslu, kremalı “Pesto Pasta” seçerken, ben yerli malı-yurdun malı “Yoğurtlu Kebap”ı denemeyi yeğledim.
Siparişlerimizi beklerken de “portakallı ızgara somon salatası”nı tattık.
Tam kıvamında ızgaralanmış somon, karışık yeşillik, kapari, kalamata zeytin, cherry domates, portakallı vinegret (Fransız sosu) ile hemhal edilerek servis ediliyor. Ki nefis...
Ucundan tattığım pestolu makarna da, çok lezzetliydi.
Ancak “yoğurtlu kebap”ı, sıradan buldum.
Köftesi, bonfilesi elbette güzel. Ama özel tereyağ-domates sosuna doymuş pidesi ve kıyısındaki yoğurtla, özgün bir İskender denemesi gibi...
Mönüde ille de “yerli”, tereyağlı tatlar arayanlar için yer alıyor olabilir. Adı da, “yoğurtlu kebap” zaten. Benimki de, bile bile lades...
Kadehinizi mojito ile kaldırın: Hasta siempreDAMAĞIMIN tarafsız kalması için “hafiye yemekler”de genellikle diet kolayı tercih ediyorum. Ama arkadaşımın Mojito’sundan da tattım. “Rom”u, taze nane serinliğiyle her içene “hasta siempre (sonsuza kadar)” diye kadeh kaldırtacak karışımda, lezzetteydi.
Keyifli öğle yemeğimizi bir porsiyon “Creme Brulee” ile noktaladık. Ki “num num”ın bol porsiyon geleneği bağlamında iki kişiye rahatça yetiyor. Hafif krem karamel esintili, ama hem sunumu, hem tadıyla özgün, tadı yerinde bir tatlı.
Hesap iki kişi 89 lira. (Tel: 236 75 45)
Son bir not: Yemeğin ardından “num num”ın web sitesine girdim. Islıkla, usulca ritmlenen müziği, sevimli çizimleriyle introsu güzel, güzel de... O her aşamada “loading” meselesi sabırsızlandırıyor, yoruyor azizim.
Rakı-balık-sardunya zeytin-radika-müzikBAŞLIKTAKİ kelimelerle sevdiğiniz/akraba bir cümle kuruyorsanız, Akdeniz Akdeniz’de yarın yerinizi ayırtabilirsiniz. Kıpkırmızı sardunyalarla çevrili bahçede, rakı, balık, deniz ürünleri, Ege, Girit otları/mezeleriyle vereceğiniz lezzet molasını, yarın akşam Sim, Serkan, Gülçin ve Gerçek’in müziği bir “devrialem”e çevirebilir. Yunanistan’dan İspanya ve Fransa’ya, Akdenizli, Egeli ezgilerle, yani dünyanın müziğiyle... (Rezervasyon:
“Yaprak ciğer” ile flamenko da uyarBU akşam Budak Sokak’taki Ruhi Bey’in Bahçesi’nde “Flamenko Gecesi” var.
Calo Flamenco’nun müziği ve Melis’in flamenko danslarıyla renklenen gecede, isteyenler İspanyol şarabı ve mönüsünü seçebilir.
Sıkı, geleneksel bir lezzet isteyenler ise nefis “yaprak ciğer”i tadabilir.
(Tel: 427 42 94)