Güncelleme Tarihi:
“Atopik dermatit, atopik egzama ya da alerjik egzama diye de adlandırılır. Bu hastalıkta genetik yatkınlık olduğu için sıklıkla alerjik nezle ve astımı olan ailelerin çocuklarında görülür. Ancak ailede alerjik hastalığı olan her bireyde atopik dermatit görülmediği gibi, atopik dermatit olan bireylerin hepsinin ailesinde alerjik hastalık öyküsü olmayabilir. Atopik dermatit mikrobik bir hastalık değildir, bulaşmaz. İlerleyen yaşlarda astım ve alerjik rinit gibi diğer alerjik hastalıkların gelişiminin habercisi olma
özelliğini taşır.
MODERN HAYATIN ETKİSİ VAR
Türkiye’de hastalığın görülme sıklığı çocuklarda yüzde 2–10 arasındayken, erişkinlerde yüzde 1-3 olarak ortaya çıkıyor. Hastalık, etkilenen bireylerin yüzde 45`inde ilk 6 ay, yüzde 60`ında ilk bir yaş ve yüzde 85`inde ilk 5 yaş içinde başlar. Özellikle son 10 yıl içinde hastalığın sıklığında belirgin bir artış gözleniyor. Bu artışın nedeni tam olarak bilinmemekle beraber modern
yaşam koşulları ile ilgili olduğu sanılıyor.
BAZI GIDALAR EGZAMAYI TETİKLER
Atopik dermatiti olan çocukların yüzde 30’un da besin alerjileri görülebilir. Ülkemizde çocukluk çağındaki besin alerjilerinin yüzde 85`inden süt, yumurta akı, buğday, fındık ve daha seyrek olarak soya, balık ve kabuklu deniz ürünleri ve yer fıstığı sorumludur. Ev tozu akarları, evcil hayvan alerjenleri ve polenler de atopik dermatitte alevlenmelere neden olabilir. Hastalık oldukça sık görülür ve hem çocuk hem de aile için büyük bir mutsuzluk ve huzursuzluk sebebidir. Ailenin sosyal yaşantısını etkileyen önemli bir sorun olabilir. Uygun tedavi ile yakınmaların önemli ölçüde giderilmesi ve hastalığın yol açtığı sosyal rahatsızlıkların engellenmesi
mümkündür.
HASTALIK AĞIRLAŞTIKÇA ALERJİ RİSKİ ARTAR
Atopik dermatit ile başlayan ve astım ve alerjik nezle ile devam eden süreç alerjik yürüyüş olarak adlandırılır. Atopik dermatitlilerde ilerleyen yaşlarda yüzde 50`sinde astım, yüzde 75`inde ise alerjik nezle gelişebilir. Atopik dermatitli hastayı izleyen hekimin en önemli görevlerinden biri astım ve alerjik nezle bulgularını erken tanıyıp uygun şekilde tedavi etmektir. Atopik dermatit bir alerjik hastalık olmasına karşın hastalığı olan her çocukta alerjik duyarlılık saptanmaz. Alerjik duyarlılığa en çok orta ve ağır şiddetteki atopik dermatitli çocuklarda rastlanır. Bu sebeple hafif
atopik dermatitli çocukların alerjen duyarlılığı yönünden değerlendirmek şart değilse de hastalık şiddeti arttıkça alerjiye rastlama olasılığı artar ve alerjik değerlendirme yapmak daha fazla önem taşır. Orta ve ağır şiddette atopik dermatitli çocukların yüzde 40 ından fazlasında bir alerji
vardır. Atopik dermatitin ağırlığı arttıkça alerji riski artar. Ağır atopik dermatitli çocukların mutlaka alerjiler yönünden değerlendirilmesi gerekir.
3 YÖNTEMLE TEDAVİ
Tedavinin hedefleri, yakınmaların baskılanması, derideki egzamanın azaltılması, derinin nemlendirilmesinin etkin olarak sağlanması ve egzamanın alevlenmesine neden olan etkenlerin ortadan kaldırılmasıdır. Bunun için izlenecek tedavi yöntemleri, cildin nemlendirilmesi, çevresel
koruyucu önlemler ve ilaç tedavisidir. Nemlendiriciler gün içinde 2-4 defa veya gerektikçe kullanılabilir. Nemlendiricilerin alerjen ya da kimyasal madde içermemesine dikkat edilmelidir. Su bazlı ya da yağ bazlı nemlendiriciler kullanılabilir. Çevresel faktörler hastalığın alevlenmesinde etkilidirler. Bu nedenle yakınmalara yola açan besin, akar, hayvan ve polen alerjenleri ile temas önlenmelidir. Sıcaklık ve nem oranındaki ani değişikliklerden kaçınılmalı, terleme önlenmelidir. Yünlü, tüylü ve naylon giyeceklerden uzak durup bol kesimli pamuklu giysiler tercih edilmeli, çamaşırlar toz deterjandan ziyade sıvı deterjan veya granül sabunlarla yıkanıp çok iyi durulanmalı, yumuşatıcı maddeler kullanılmamalıdır. Cildi tahriş eden deterjanlardan ve kimyasal maddelerden sakınmalı, parfümlü ve renkli sabunlar kullanılmamalıdır. Doğrudan güneş ışığına maruz kalmamalıdır. Atopik dermatit tedavisinde en etkin ilaç egzama üzerine sürülen kortizonlu kremlerdir. Bu ilaçları kullanırken mutlaka hekim tavsiyesine uyulmalıdır. Atopik dermatit hastalarının egzamalarında enfeksiyon geliştiğinde ki bu durum sıklıkla görülebilir. Antibiyotik tedavisi kullanılmalıdır.”
CİLDİN BARİYER ÖZELLİKLERİ BOZULUR
Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Deri Alerjileri Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Özlem Özbek ise cildin vücudu dış etkenlerden koruyan en önemli organ olduğunu belirterek şunları söyledi: Atopik dermatit hastalarında cildin bariyer özellikleri bozulmuştur. Bu bozulmanın hangi nedenden kaynaklandığını tam olarak bilemiyoruz. Cildin bariyer fonksiyonlarının bozulması ile su tutma özelliği azalır ve ciltte kuruluk başlar. Kuruluk atopik dermatitin en önemli özelliğidir. Kuruluğa yoğun bir kaşıntı ve kızarıklık eşlik eder. Bariyer fonksiyonları bozulmasının diğer olumsuz yanı ise alerjenler kolayca cildi geçerek bağışıklık sistemimizi uyarırlar ve alerjik reaksiyon gelişmesine neden olurlar. Bu da atopik dermatitin şiddetini artırır yani cildin daha da
kötüleşmesine neden olur. Atopik dermatitli hastaların ciltlerinin mikroplara karşı savunma özellikleri de azalır. Normalde cildimizde bulunan mikroplar bu hastalarda enfeksiyonlara neden olabilirler. Enfeksiyonlar hem atopik dermatitin şiddetini artırır hem de tedaviye
yanıtı olumsuz etkileyebilir.
HAYAT KALİTESİ OLUMSUZ ETKİLENİR
Kaşıntıyı terleme, sıcak, tahriş edici maddeler ve alerjenlerle temas artırır. Kaşınma ile cilt bütünlüğü daha kolay bozulur ve egzama olarak tanımladığımız bulgular oluşur. Bebekler kaşınabilmeye genellikle 5 aydan sonra başlar. Kaşıntı gün içinde aralıklı olarak ortaya çıkabilir,
akşamları ve geceleri ise daha fazladır. Bu nedenle normal uyku düzeni tamamen bozulabilir. Şiddetli kaşıntı atopik dermatite özgü cilt yaralarının ortaya çıkmasına neden olur. Ortaya çıkan yaralar ise daha fazla kaşıntıya yol açar. Böylece kaşıntı-yara ortaya çıkması-kaşıntı şeklinde
bir kısır döngü ortaya çıkar. Duygusal stresler de alevlenmelere neden olur. Kaşıntı hem hasta hem de ailesi için hayat kalitesini önemli ölçüde ve olumsuz şekilde etkiler.
YAŞA GÖRE DEĞİŞİR
Atopik dermatitin yaşa göre ciltte tutulum alanları farklılık gösterir. Süt çocukluğu döneminde en sık yüzde (sıklıkla yanaklarda), saçlı deride, diz ve dirsek bölgelerinin dış yüzeylerinde ve kulak arkasında görülür. İki yaşından büyük çocuklarda daha çok dirsek içleri, diz arkası, boyun, el
ve ayak bileği bölgesini tutar. Tutulan bölgelerde deride kalınlaşma, kabalaşma ve deri çizgilerinin belirginleşmesi gözlenir. Ergenlik döneminde kaşıntı ve deride kalınlaşma ön plandadır. Lezyonlar daha çok el ve ayak bilekleri, kol ve bacakların iç yüzlerinde, göz çevresi, yüz, boyun ve gövdenin üst kısmındadır. Bu dönemde egzama sadece ellerde olabilir. Genellikle ciltte çizgilenme, kalınlaşma ve renkte koyulaşmaya neden olur. Bunların dışında deri infeksiyonlarına artmış eğilim, meme ucunda egzama, gözlerin altında oluşan katlantılar, ciltte beyaz lekeler oluşması atopik dermatit bulguları arasında sayılabilir.
HASTALARIN YARISINDA LEZYONLAR KAYBOLUR
Atopik dermatitin tanısı için klinik bulgular ve muayene yeterlidir. Tanı koydurucu bir laboratuvar bulgusu yoktur. Laboratuvar, temel olarak alerjilerin taranması ve benzer bulgu veren nadir görülen hastalıklardan ayırt edilmesi için kullanılır. Ailede alerjik hastalık öyküsü; özellikle anna-
baba ya da kardeşte astım, alerjik nezle ve atopik dermatit gibi alerjik hastalıkların olması atopik dermatit tanısını destekler. Atopik dermatitin geçmesini yani hastalıktan kür sağlayacak bir tedavi şekli yoktur. Hastaların yaklaşık yarısında lezyonlar kaybolurken geri kalan hastaların
büyük çoğunda cilt lezyonları hastanın yaşı büyüdükçe azalır.“