Güncelleme Tarihi:
"Kronik böbrek hastalığı dünyada ve ülkemizde salgın halini almış önemli bir halk sağlığı sorunu. Ülkemizde her 6-7 erişkinden biri böbrek hastası. Araştırmalar, hastalığın farkındalığının yüzde 10'un altında olduğunu gösteriyor" diyen Ateş, şunları söyledi:
HER 6-7 KİŞİDEN BİRİ BÖBREK HASTASI
"Altta yatan neden ne olursa olsun, en az üç ay devam eden böbreğin süzme işlevinde azalma veya böbrekte hasar varlığı 'kronik böbrek hastalığı' olarak tanımlanır. Kronik böbrek hastalığı dünyada ve Türkiye'de salgın halini almış önemli bir halk sağlığı sorunu. Dünya genelinde her 10 kişiden birinde çeşitli evrelerde kronik böbrek hastalığı bulunuyor ve halen tüm dünyada yaklaşık 850 milyon böbrek hastası olduğu tahmin ediliyor. Türkiye’de sorunun boyutu daha da vahim. Derneğimizin yaptığı araştırmaya göre, ülkemizde her 6-7 erişkinden biri böbrek hastası ve toplam hasta sayısı tahminen 9 milyonun üzerinde. Özellikle Marmara ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde böbrek rahatsızlığına daha sık rastlanıyor.
HASTALIĞIN FARKINDA DEĞİLLER
Kronik böbrek hastalığı erken tanı konulduğunda sıklıkla önlenebilir veya ilerlemesi geciktirilebilir bir hastalık olmakla beraber, düşük farkındalık birçok olguda erken tanıya izin vermiyor. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yapılan çalışmalar, hastalığın farkındalığının yüzde 10'un altında olduğunu gösteriyor. Bu nedenle, hastalık sıklıkla ileri evrelere ilerliyor, hastalık ilerledikçe yaşam kalitesi bozuluyor ve ölüm riski artıyor.
Kronik böbrek hastalığı sıklıkla sinsi seyrediyor ve erken evrelerde belirti vermeyebiliyor. Özellikle idrarda köpürme, kanlı işeme, geceleri sık idrara kalkma, yüzde ve bacaklarda şişme, halsizlik, güçsüzlük, yeni başlayan tansiyon yüksekliği altta yatan böbrek hastalığı için uyarıcı olmalıdır. Ancak, hastalık ilerledikçe adeta saçın telinden tırnağın ucuna kadar vücuttaki tüm sistemlere ait önemli belirtiler ortaya çıkıyor.
Diyabetik hastalar, hipertansif hastalar, obezler, kalp-damar hastalığı olanlar, yaşlılar, ailesinde böbrek hastalığı öyküsü bulunanlar böbrek hastalığı açısından yüksek riskli olduğu düşünülen kişiler. Erken tanı için bu kişilerin düzenli olarak tarama yaptırması gerekir.
TUZU AZALTIN, AĞRI KESİCİLERDEN UZAK DURUN
Sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri benimsemek ve uygulamak kronik böbrek hastalığından büyük oranda korunmamızı sağlar. Buna göre, düzenli egzersiz yapmalı, sağlıklı beslenmeli ve ideal kilomuzu korumalı, tuzu azaltmalı, yeterli sıvı almalı, sigaradan, aşırı alkol tüketiminden ve ağrı kesici ilaçlardan kaçınmalı, kan basıncımızı ve 40 yaşından sonra da kan şekerimizi düzenli olarak ölçtürmeliyiz. Eğer şeker hastalığımız, tansiyon yüksekliğimiz, kalp-damar hastalığımız veya ailemizde böbrek hastası olan kişiler varsa, kilomuz fazla veya yaşımız 60'tan büyükse böbreklerimizi yılda en az bir kere kontrol ettirmeliyiz.
DİYALİZ VE BÖBREK NAKLİ HASTALARI GİDEREK ARTIYOR
Son evreye ulaşan hastalarda tedavi seçenekleri arasında hemodiyaliz (merkezde veya evde), periton diyalizi ve böbrek nakli bulunuyor. Tüm dünyada en yaygın uygulanan yöntem merkezde hemodiyaliz olmakla beraber, seçkin tedavi böbrek naklidir. 2020 yılı verilerine göre tüm dünyada yaklaşık 3.5 milyon kişi diyaliz veya böbrek nakli tedavileri ile yaşamını sürdürüyor. Bu sayının 2030 yılında 5.5 milyona ulaşması ve toplam tedavi maliyetinin iki trilyon doları aşması bekleniyor. Türk Nefroloji Derneği'nce düzenli olarak toplanan Ulusal Böbrek Kayıt Sistemi verileri, diyaliz ve böbrek nakli hasta sayısının ülkemizde de dramatik bir biçimde arttığını ortaya koyuyor. 2005 yılında milyon nüfus başına 491 olan hasta sayısı, 15 yıllık sürede iki kattan fazla artarak 2019 yılında 1008'e ulaşmış durumda. 2019 yılı sonu verilerine göre ülkemizde diyaliz uygulanan veya böbrek nakli yapılmış 83 binden fazla hasta bulunuyor ve toplam sağlık bütçesinin yaklaşık yüzde 5'i bu hastaların tedavisi için harcanıyor.
KORONAVİRÜS PANDEMİSİ BÖBREK HASTALARINI DAHA FAZLA ETKİLİYOR
Koronavirüs pandemisinden en fazla etkilenen hasta gruplarından birisi de böbrek hastaları. Bu hastalarda hem bulaş hem de ağır seyirli hastalık ve ölüm riskleri oldukça yüksek. Özellikle evde izolasyonları mümkün olmadığı için merkezde hemodiyaliz uygulanan hastalar daha fazla risk altında. Evde uygulanan ve hastaların sürekli olarak hastaneye gitmelerini gerektirmeyen periton diyalizi gibi ev diyalizi yöntemleri, diğer avantajlarının yanı sıra salgın süresince hastaların evde izolasyonlarını mümkün kılarak enfeksiyona maruz kalma risklerini azaltmıştır.