Hande BAŞPINAR
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 17, 2011 00:00
Dört kuşaktır arıcılıkla uğraştıklarını belirten Fer Bal firmasının sahipleri Selçuk Solmaz ve Melis Erdal, “Arıcılık bizim 80 yıllık aile mesleğimiz. İnsanlar bal yemeden de yaşayabilir ama arı olmadan yaşayamaz” dedi.
TÜRKİYE’de arıcılığın 1985’li yıllarda daha hareketli olduğunu, son dönemlerde ise sektörün gerileme gösterdiğini belirten Fer Bal firmasının sahipleri Selçuk Solmaz ve Melis Erdal, “Arı ürünleri yeterince para etmiyor. Maliyetler ve girdiler çok yüksek. Üretici emeğinin karşılığını alamıyor” dedi.
Dört kuşaktır arıcılıkla uğraştıklarını belirten baba kız, “Arıcılık bizim 80 yıllık aile mesleğimiz. İnsanlar bal yemeden de yaşayabilir ama arı olmadan doğa olmaz. Doğa olmadığı zaman da insanlar yaşayamaz. Arılar ürettiği baldan 300 kat daha fazla katma değer üretiyor” diye konuştu. 1978’li yıllarda Almanlardan üç yıl teorik arıcılık eğitimi aldığını, ardından Türkiye genelinde arıcıların eğitilmesine destek olduğunu belirten Solmaz, şunları söyledi:
“Bilgilerimizi Türkiye arıcılığının gelişmesi, modern sistemlerin kullanılması, modern arıcılığın yapılabilmesi adına paylaştık.
Butik arıcılık
Türkiye’de ana arı üretimi bilinmiyordu. Bilimsel yöntemlerle ana arı üretimini gerçekleştirdik. Suni döllemeyle ırk ıslahı yaptık ve gen merkezleri oluşturduk. Daha sonra da 90’lı yıllarda Melis Arı Çiftliği’ni kurdum. Klasik arıcılıktan çıktık. Butik tarzı arıcılık dediğimiz bölge orijinlerini taşıyan üretimlere yöneldik. Geçmişte Türkiye’de yetişen çam ve yayla balı vardı. Narenciye, akasya, ıhlamur, karakovan, kestane gibi ballar üretmeye başladık. Daha sonraysa arı sütü, polen, propolis ürettik.
Yaptığımız iş tamamen doğayla ilgili. Doğa güzel şeyler verirse, arıcılık da verimli oluyor. Güneş, yağmur ve ısı arıcılık için çok önemli. Bunlardan birinde eksiklik olursa verimsizlik meydana geliyor. Bu şartlarda ise bir yıl bekliyorsunuz. İki ay ürün almak için 10 ay arıyı besliyorsunuz. Her arıcı bir ya da iki sene bunu bekleyemiyor. Bu da sektörü etkiliyor.
Üniversitelerle ve konunun uzmanlarıyla fikir alışverişinde bulunarak, arı ürünleriyle tedavi yöntemi olan apiterapiyi uygulamaya başladık. Zamanla tamamlayıcı tıp olarak Türkiye’de bir yer edindik. Bu ürünler kanserden kısırlığa, parkinsondan alzheimera pek çok alanda kullanılıyor. Modern tıp tarafından yapılan teşhis ve tedaviye destek oluyoruz. Arı ürünleri bağışıklık sistemini güçlendiriyor, vücut içi dengeyi ve metabolizmanın düzgün çalışmasını sağlıyor. Kötü huylu tümörler, enfeksiyonlar, bakteriler vücut içerisinde barınamıyor. Arı ürünleri içinde propolis en kıymetlilerinden. Dünyada yüzyılın buluşu olarak adlandırılıyor. Propolis dünyanın en güçlü antibiyotiklerinden 60-70 kez daha güçlü doğal antibiyotik olma özelliği taşıyan bir gıda maddesi. Arı sütü hücre yenileme özelliğine sahip. Kraliçe arı sürekli arı sütüyle beslendiği için altı sene, işçi arılar ise arı sütünü iki saat aldığı için 45 gün yaşıyor. Bu ürünün ne kadar kıymetli olduğu da böylelikle ortaya çıkıyor.”
Bir yaşından yüz yaşına
BİR yaşından 100 yaşına kadar alerjisi olmayan herkesin arı ürünlerini ömür boyu güvenle kullanabileceğini belirten Melis Erdal, “Üç yıldır bu mesleği yapıyorum. Babamın bana bıraktığı en güzel şey bu meslek. Kendimi çok şanslı hissediyorum” dedi.
İnsanlara doğal yollarla sağlık verebilmenin çok güzel olduğunu ifade eden Erdal, “Bu ürünler yaşam kalitesini yükseltiyor. Hastalanıp ilaç kullanmak yerine, doğal ürünlerle beslenip hiç hastalanmamak en güzeli. Bu ürünleri düzenli kullanmak çok önemli. En az altı ay düzenli kullanıp sonra bir ay ara verilebilir” diye konuştu.