Dedem İstanbul’da yaşamış bir Rum

Güncelleme Tarihi:

Dedem İstanbul’da yaşamış bir Rum
Oluşturulma Tarihi: Nisan 29, 2007 00:00

"Le Meteque" adlı parçası Tanju Okan tarafından yendien düzenlenerek "Bu akşam çok efkarlıyım..." sözleriyle hafızlarda yer eden Moustaki, Türkiye’nin kendisi için sevgi, şefkat ve tatil anlamına geldiğini belirtti.

Kendisini Akdenizli olarak tanımlayan Moustaki, "Müzisyen olmasaydınız ne olmak isterdiniz?" sorusuna ise mavi gözleri muzip bir ifadeyle parlayarak "Atlet olmak isterdim" karşılığını verdi.

DÜNYACA ünlü müzisyen Georgese Moustaki, 24. Uluslararası Ankara Müzik Festivali’nin konuğu olarak ilk kez geldiği başkentte Ankara Hürriyet’e konuştu. 70 yaşını çoktan geride bıraksa da sahne ve hayat enerjisinden hiçbir şey kaybetmediği gösteren Moustaki, Türk izleyicisini "çok sıcak ve tatlı" olarak niteledi.

Besteci, yorumcu, şair, yazar ve ressam Moustaki’yle kaldığı Otelde görüşmek üzere gittiğimizde boynundaki ince kumaştan kahverengi atkısı, beyaz gömleği, siyah ceketi ve masum ifadesi hiç değişmeyen yüzünde meraklı bir tebessümle karşıladı bizi. Moustaki, ilk kez geldiği Ankara’da kendisiyle görüşmek için can atan gazetecileri kırmamış ve içerisinde Ankara Hürriyet’in de yer aldığı birkaç basın kuruluşuna röportaj vermeyi kabul etmişti. Karşımızda duran bu yaşlı ve bilge adam 1960’lar Fransa’sını şarkılarıyla kasıp kavuran, 68 olayları döneminde solun en önemli seslerinden biri olarak kabul edilen eşsiz bir sanatçıydı.

TARİH, SEVGİ VE ŞEFKAT

Birçok dile çevrilen ve adaptasyonu yapılan "Le Meteque" şarkısını Türk dinleyicisinin Ş.Akannaç ve Nino Varon’un sözleri ve Tanju Okan’ın unutulmaz yorumuyla "Hasret" olarak sevdiği Moustaki, Türkiye sizin için ne ifade ediyor sorusuna hiç beklemeden şu karşılığı verdi: "Türkiye benim için çok çeşitli şeyler ifade ediyor. Tarih, sevgi, şevkat, tatil, konserler ve karşılaşmalar anlamına geliyor. Konya, Çeşme, İzmir’e geziler ilk aklıma gelenler arasında. Ankara’ya ilk gelişim ama Türkiye’ye çok defalar geldim. Kaç kez bilmiyorum, çünkü sevdiğiniz şeyleri saymazsınız. Çok fazla tatil yapamıyorum ama yaptığımda da Türkiye’ye geliyorum."

TÜRKİYE DE AKDENİZLİ

Yunan asıllı bir aileden gelen, İskenderiye şehrinde doğup büyüyen, Fransa’da okuyan ve halen yaşamını Paris’de sürdüren Moustaki, kendini "Akdenizli" olarak tanımlıyor. Dedesinin İstanbul’da yaşamış bir Rum olduğunu ifade eden Moustaki, Türkiye’nin de tam bir Akdeniz ülkesi olduğunu söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: "Zaten buraya geldiğimde kendimi evimde gibi hissediyorum. Burada bana Mısır’ı hatırlatan çok şey var. Yunanistan’da hiç yaşamadığım için orayla karşılaştıramıyorum. Yunanistan’la ilgili aile hatıralarım olsa da kendimle ilgili hatıram yoktur."

YUNUS EMRE ŞİİRİNE BESTE Nazım Hikmet ve Yunus Emre’yi okumaktan keyif aldığını belirten Moustaki, sufi müziğinden etkilendiğini, Yunus Emre’nin "Bir Kez Gönül Yıktın İse" dizesiyle başlayan şiirini "As tu brise un coeur?" başlığıyla şarkılaştırdığını hatırlattı. Moustaki bu şarkıyı Çeşme’deki Yunus Emre Festivali için yaptığını ve festivalde kendisinin yorumladığını anlattı. Seyahat ettiği ülkelerin kendisine esin kaynağı olduğunu, Uzakdoğu kültürüne ilgi duyduğunu, bir dönem yoga yaptığını söyleyen Moustaki küçüklüğünden beri özellikle Japonya’yı çok sevdiğine dikkat çekerek, "Japonya, duygusal bir ülke. Japon Medeniyetini, edebiyatını, geleneklerini ve sinemasını sineması seviyorum."

İZLEYİCİ ÇOK SICAK

Türk izleyicisiyle çok iyi bir ilişkim var. Bana tekrar Türkiye’ye gelme isteği veriyorlar. Türk izleyicisi çok dikkatli, çok sıcak ve tatlı. Herkes Fransızca anlamasa bile çok güzel tepkiler alıyorum. Bir Fransız ile bir Türk vatandaşının arasındaki farklar izleyiciler arasında da oluyor.

Herşeyin özü hayatı sevmek

"Herşeyin özü hayatı sevmek. Hayat onu evdiğiniz zaman size güzel şeyler verir." diyen ve Moustaki, Ankaralı müzikseverler için "Le Meteque"in yanı sıra "Ma Solitude", "Il Faut Voyager", "Le Facteur", "Il Est Trop Tard" gibi şarkılarını seslendirdi. Moustaki ayrıca "Eden Blues", "Les Orteils du Soleil", "Les Musiciens" gibi parçalarıyla hayran kitlesini artırdı. Yunan asıllı bir aileden gelen, 1934’de Mısır’ın İskenderiye şehrinde doğan, Fransa’da okuyan ve yaşamına orada devam eden, İstanbul’da daha önce birkaç kez sahneye çıkmış olan Moustaki Ankaralı hayranlarıyla ilk kez bu festivalde tanışma şansı buldu.

Fazıl Say ve GlennGould’u kıskanıyorum

Edith Piaf’dan Astor Piazzola’ya, Dalida’dan Yves Montand’a birçok efsane isimle çalışan, eserleri bu ünlü şarkıcılarca seslendirilen Georges Moustaki, "Besteci ve şarkıcı olmasaydı ne olmak isterdi?" sorusuna ise bizi oldukça şaşırtan şu cevabı verdi: "Profesyonel bir enstrüman yorumcusu, büyük bir enstrümantist olmak isterdim. Piyano gibi bazı enstrümanları çalıyorum, ama enstrümantist değilim. Bir Glenn Gould veya Fazıl Say değilim ve onları kıskanıyorum. Diğer bir ilgi duyduğum konu ise spor ve atletizm. Yarışmaları çok sevmiyorum ama spor yapmayı seviyorum. Atlet olmayı isterdim. Bir de pinpon oynamayı çok seviyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!