Güncelleme Tarihi:
Sema Pınar SAYAN (İHA)
HACETTEPE Üniversitesi Türkiye’deki dahi çocukların tespit edilmesi ve değerlendirilmesine yönelik çarpıcı bir proje için kolları sıvadı. Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Tuncer, “Hacettepe Dahi Projesi kapsamında, Hacettepe Üniversitesi bünyesinde bulunan fakülteler, enstitüler, yüksek okullar gibi eğitim birimleri aracılığıyla üstün zekâlı öğrencilerin eğitimleri, farklı meslek alan ve becerilerinin öğretilmesi, her türlü bilimsel çalışmalara bu öğrencilerin katılımlarının sağlanması yönünde, sahip olduğu mevcut imkânlarını ve potansiyelini kullanabilecek" dedi.
Tuncer, Hacettepe Üniversitesi’nin üstün zekâlı öğrencilerin eğitiminde yararlanmak üzere yüksek lisans ve doktora programları açmak, öğretim elemanlarını araştırma ve çalıştırmalar yapmak üzere yurt dışına göndermek, üstün zekâlı öğrenciler konusunda bilimsel çalışmalar, araştırmalar, toplantılar, sempozyumlar düzenlemek hususlarında her tür imkânlara sahip bulunduğunu söyledi. Tuncer “Yaklaşık rakamlar olarak söylemek gerekirse 5 -19 yaş arası bireylerde 500 binin üzerinde çocuğumuz bulunuyor. Üstün yetenekli çocukların ülkemizdeki en büyük zenginliklerden birisi olduğu düşünülürse, bu çocukların yeterli düzeyde eğitimlerinin ve izlenmelerinin sağlanması ülkemizin gelecekteki bilgi potansiyeli bakımından büyük önem taşıyor. Ayrıca bu çocukların doğru ve seviyelerine uygun şekilde eğitimlerinin sağlanmasının bilim ve sanat alanında çok sayıda değeri de ortaya çıkaracak.”
ABD, Kanada, İngiltere ve Almanya gibi ülkeler başta olmak üzere dünya üzerindeki çeşitli devletlerin üstün zekâlı öğrencilerin eğitimine büyük önem verdiğini dile getiren Tuncer, “Esasen Osmanlı dönemindeki Enderun sistemi bu öğrencilerin eğitimi için birçok devlete ilham kaynağı oldu ve Enderun’daki eğitim sistemi tüm yönleriyle analiz edildi” dedi.
IQ derecesi 130'un üstündeyse üstün zekalı
Beyin göçü yüzünden her sene binlerce üstün zekâlı ve üstün yetenekli başarılı öğrencinin yurt dışına gittiğini ve oraya yerleşerek, potansiyellerini bulundukları ülke için kullandıklarını ifade eden Tuncer, “Bu durum ülkemizdeki en değerli hazinelerimizden yararlanamadığımız anlamına geliyor. Bazı ülkelerde 11 yaşındaki üstün zekâlı öğrenciler üniversitelerden dersler alabilmekteyken ülkemizin eğitim sisteminde bu tür bir uygulamaya imkân veriyor. Bu nedenle ilk ve orta öğretim düzeyindeki tüm aşamalarda üstün yetenekli öğrencilere eğitim verebilmenin yanı sıra üniversite öğretim üyeleri ile bu öğrencilerin sürekli iletişim içerisinde olmaları öğrencilerin kendilerini geliştirebilmeleri açısından yararlı olacağı rahatlıkla söylenebilir.
“Uygarlığa katkıda bulunabilecek kaynaklar Üstün zekâlı bireyler bilgi ve yaratıcılığın önem kazandığı bir dünyada bilim, sanat, teknoloji ve hizmet alanlarına ve genel olarak uygarlığa katkıda bulunabilecek en önemli kaynaklar olarak görülüyor” şeklinde konuşan Tuncer, “Bu kaynaklar eğer uygun bir eğitim ortamında eğitilmeyip kendi hallerine bırakılır ve değerlendirilmezlerse de kendine ve çevresine zarar verici bir potansiyele sahip olabilme riskini taşıyorlar. Üstün zekâlı çocuklar erken yaşlarda yeteneklerine göre yönlendirildiklerinde hem kişisel gelişimleri hızlanmakta hem de ilerleyen zaman içerisinde topluma katkıları çoğalıyor” açıklamasında bulundu.
Tuncer, “Üstün zekâlı çocuklarla ilgili kurum ve kuruluşlar ve bu konuda araştırma yapan bireysel araştırmacılar tarafından benimsenen genel tanımlara göre geçerli ve güvenilir zekâ testlerinde 130 puan ve daha yukarı puanları sürekli olarak elde edebilen kişiler üstün zekâlı olarak tanımlanıyor. Bu testlerden 145 ve üzerini elde eden kişiler ise dâhi olarak nitelendiriliyor. Kabaca bir tanımlama yapılacak olursa en çok rastlanan IQ derecesi ortalamaya karşılık gelen 100 olarak belirleniyor. İnsanların yüzde 68 civarındaki bölümü 85 ila 115 arasında bir IQ’ya sahip bulunmakta, 70’in altındaki IQ değerleri ise Hafif Zihinsel Özürlülüğü işaret ediyor” dedi.