Oluşturulma Tarihi: Mart 27, 2007 00:00
GAZETELERDEN iki haberle başladım haftaya.
Birinin başlığı, "Yüzde 15’i insan, yüzde 85’i koyun".
Bilimadamları yüzde 15 insan hücresi taşıyan koyun üretmişler.
Bana genetik bir örnekten çok, yeni, özlenen
"vatandaşlık modeli" gibi geldi.
* * *
İkinci
haber ise bir korku filmi senaryosuna ana çıkış noktası olabilecek türden.
Son 3-4 yıldır Avrupa’daki bazı mezarlıklarda insan cesetleri çürümüyormuş.
Çünkü insanlar kullandıkları kimyasallarla kendilerini bir tür
mumyalamış.
Konserveler, katkı maddeleri, bedene giren kimyasallar bedenlerde birikmiş.
Vücuttan atılamıyormuş.
Bu nedenle de cesetler çürümüyormuş.
Mumya gibi...
* * *
Belki korku filmleri geldi aklınıza.
Genetik müdahaleyle hayvanları insanlaştırmaya çalışan
Dr. Moreau’nun Adası.
Ya da "az çürümüş"
Frankenstein.
Benim aklıma ise, toplumsal yaşamdan kesitler geliyor.
"Yüzde 15’i insan, yüzde 85’i koyun" örnekler, bazen sokakta.
Gereksiz bir kuyrukta.
Kazılan bir çukuru, saatlerce seyreden kalabalığın arasında.
Bazen o koyu sessizlikte.
* * *
Ya çürüme(me)...Yıllardır Mamak Çöplüğü ile komşu yaşayan.
Her türlü ev-işyeri-sanayi atığını sokağa, önüne-ardına atan.
Radyosyonlu çayı, yetkili bakanıyla birlikte yudumlayan.
Kent içi trafi özendiren.
AOÇ’yi, yeşili yağmalayan.
Havayı kirleten.
Boyayı, hormonu, "katkı"yı, neredeyse "olağan" gören.
İçi
insan, dışı-tavrı-duruşu
"koyun" olabilen.
Bir nesle aşina değil miyiz?
O zaman hangi çürüme(me)?
Beden çürümüyormuş.
Ya içi, içerisi...