Dila DİNÇ
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 22, 2009 00:00
Kosava Cumhuriyeti Büyükelçiliği Geçici Maslahatgüzarı Güner Üreya, doğup büyüdüğü Prizren ile Ankara’da geçen Ramazanların arasındaki farkları ve hatıralarını Ankara Hürriyet’e anlattı.
KOSOVA Cumhuriyeti’nin tek Türk kökenli diplomatı Geçici Maslahatgüzar Güner Üreya, doğup büyüdüğü Prizren ile uzun süredir ikamet ettiği Ankara’da geçen Ramazanlar arasındaki benzerliklere değindi.
Üreya Ramazan hatıralarını şöyle anlattı:
"Öncelikle herkese hayırlı Ramazanlar dilerim. Ramazan, Kosova Cumhuriyeti’nde de dolu dolu yaşanan bir aydır. Özellikle de benim doğup büyüdüğüm şehir olan Prizren’de Ramazan farklı bir atmosfere bürünür. Dayanışma duyguları ağırlıkla öne çıkar ve daha yoğun dini duygular yaşanır. İnsanlar genelde iftarlarını aileleriyle beraber yapar, bu atmosferi yaşamaya özen gösterirler. 90’lı yıllarda öğrenci olarak Ankara’da bulunurken, Ramazan Ayı’nı tam olarak yaşayamamıştım. O dönemde de Kosova’dan gelen öğrencilerin çoğu gibi ben de oruç tutuyordum. Tek sıkıntımız, yurtlarda kuyruklara girip
yemek almaktı. İftarda çok kalabalık oluyordu genelde. Bunun haricinde farklı davetler oluyordu, Türkiye’de de aile ile beraber oruç açma geleneği çok yaygın olduğu için, misafir olarak katıldığımız davetlerde ailı ortamında da zaman zaman iftar yemeği yeme imkanımız oluyordu. Öğrencilik hayatında düzünsiz geçiyordu Ramazan Ayı, normal aile ortamında yaşandığı gibi olmuyordu.
İftarlar güzelKosova’da ise dediğim gibi Ramazan Ayı’nda ilgi çekici bir takım aktiviteler oluyordu. Anadolu ile benzer bir çok özellik var. Şehir genelinde iftarda ve sahurda Ramazan davulcuları dolaşır. Eskiden top atışı da yapılırmış mesela insanları uyarmak için ancak bu alışkanlık artık yok. Türkiye’ye benzeyen bir başka Razaman alışkanlığımız da Ramazan pideleri, tip olarak biraz daha küçük. Bir de geleneksel olarak bizde pizzaya benzer bir cins pide var, o da çok seviliyor halkımızca. Aile ortamı bizim ülkemizde bir gelenek haline gelmiştir ve biz de bu geleneği sürdürmeye çalışıyoruz. Türkiye’den gelenler de Kosova’daki Ramazan havasını gördüklerinde, çok ilgi çekici bulduklarını söylüyorlar. Buna sebep olarak, Türkiye içerisindeki bir Anadolu kasabasında yaşananların benzerlerinin Kosova’da yaşanıyor olmasını örnek verebiliriz. Dolayısyla geleneklerimiz bu şekilde paylaştıkca artarak devam ediyor. Mesela benim hatırladığım, ben çocukken, ilk oruç tutmaya başladığımda Ramazan, Mayıs-Haziran’a denk geliyordu. O zaman oruç tutmak çok zor geliyordu. Ramazan’ın bizim için pozitif etkileri olduğunu büyüdükçe öğrendik. Çocuk olduğumuz için Ramazan’ın bizim için en ilgi çekici kısmı ardından gelen bayramdı. Bayramlar bize kar getirir diye düşünürdük. Güvercin kümesimiz vardı onun için güvercin alırdık yada hep futbol oynadığımız için top alırdık.
Tadı çok farklı Ben her yıl oruç tutarım. Geçen yıl görevlerimden dolayı iki hafta kadar oruç tutamadım, itiraf edeyim bunu sonradan telafi edemedim. Söz konusu görev olunca, görev yapmanın da kutsallığı olduğuna inanıyorum ben. İnşallah bu sene, Ramazan’ın hergününde oruç tutarak tamamlarım. Keşke ben ve eşim, aile büyüklerimizle geçirebilseydik Ramazan’ı ancak bu yıl böyle bir fırsatımız olmayacak. Ankara’da da çok sevdiğim dostlarımız var onlarla beraber olma fırsatımız olacak diye düşünüyorum. Ramazan’la ilgili aslında şunu söylemek ve altını çizmek isterim, bu tür meselelerin insanların iradesine bırakılması gerekir. Benim bakış açıma göre, oruç tutmak; insanları ruhsal açıdan besler. Farklı farklı bakış açıları görünce, birbirine zıt olan ve baskı olarak kullanılan bakış açıları olduklarını üzülerek gözlemliyorum. Bir insana oruç tutması konusunda baskı yapılması ne kadar yanlışsa, bir insanın oruç tutmasını da küçük görmek o kadar yanlıştır diye düşünüyorum. Bu tür şeyleri insanların kendi iradelerine bırakmalı, insanlar kendi içlerinde özgürce yaşamalı. Özgürce yaşadığı anda da, yaşanılanın tadı çok daha güzel oluyor.
Bu özel ayda Türkiye izi
90’lı yıllardan itibaren Ramazan Ayı’nda Kosova’ya, Türkiye’den Diyanet İşleri Başkanlığı vesilesiyle gelen hocalar oldu. Türkçe vaaz verdiler, kendi dillerinde böyle bir hizmet almış oldular. Bu da özellikle orada yaşayan Türk topluluğu tarafından pozitif karşılanmıştı. Ramazan aylarında Türkiye’nin televizyon kanallarında yayınlanan programlar çok izleniyor. Zaten Kosova’da Türk kanalları çok izleniyor. Türkiye’de Kosova’da çekilen programlar yayınlandığında halk çok mutlu oluyor çünkü ülkeleri tanıtılmış oluyor.