Güncelleme Tarihi:
ANKARA, (DHA) - TBMM Aladağ Yurt Yangını Araştırma Komisyonu'nun CHP'li üyeleri, komisyonun çalışmalarıyla ilgili ortak bir rapor hazırladı. CHP'li milletvekillerinin açıkladığı raporda, "4 yurt idarecisi halen tutuklu ancak, olayın siyasi sorumluları ortada yok. Bu nedenle, olayın birinci öznesi olan Millî Eğitim Bakanı'nın, Adalet Bakanı'nın, İçişleri Bakanı'nın ve yine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı'nın, vakıflardan sorumlu Başbakan Yardımcısı'nın en azından Meclis komisyonundaki toplantılara katılmasını ve bilgi vermesini bekliyoruz" denildi.
CHP Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya, İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer ve İstanbul Milletvekili Gülay Yedekçi, Adana'nın Aladağ ilçesinde 29 Kasım 2016 tarihinde 10'u öğrenci 12 kişinin yanarak, can verdiği yurt yangını faciasıyla ilgili kurulan TBMM Aladağ Yurt Yangını Araştırma Komisyonu'nun çalışmalarıyla ilgili CHP'nin değerlendirme raporunu açıkladı. CHP'li vekiller tarafından açıklanan değerlendirme raporu şöyle:
"29 Kasım 2016 tarihinde Adana'nın Aladağ ilçesinde meydana gelen ve hepimizin yüreğimizi dağlayan yurt yangını faciası ülkemizi acıya boğmuştur. Komisyonumuzun oluşmasına sebep olan, bu elim faciada 10 evladımız hayatını kaybetmiştir. Olayın ardından 5 Aralık 2017 tarihinde TBMM'de bir komisyon kurularak olayın araştırılması kararı alındı. Adalet ve Kalkınma Partisi komisyon üyelerini belirleyene kadar komisyonun toplanma tarihi 9 Şubat 2017'yi bulmuştur. Komisyon bugüne kadar dört kere toplanmıştır. 16 Nisan referandumundan sonra çalışmalarına devam etmek üzere toplantılarına ara vermiştir. Cumhuriyet Halk Partisi komisyon üyeleri, Gaye Usluer, Rıza Yalçınkaya, Mustafa Balbay ve Gülay Yedekçi sorumluların ortaya çıkması ve ayrıca bir daha böyle vahim bir olayın yaşanmaması için temel sorunu ve sorumluları ortaya çıkarmak adına gerekli katkıyı sunmuş ve sunmaya devam etmektedirler.
"İÇİŞLERİ BAKANLIĞI SORUMLUDUR"
Bu acı olayın bir kez daha yaşanmaması için gerek mevzuatta gerekse uygulamada her türlü tedbirin alınması gerektiğini, geleceğimiz olan çocuklarımızın barındığı yurtların nasıl olması gerektiği konusunda görüşlerimizi hep dile getirdik. Facianın yaşandığı yurt Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği tarafından yapılan bir yurttur. Bu derneğin kurucularının ikisi çiftçi diğer üçü esnaftır. Eğitim seviyeleri en fazla ortaokul seviyesinde olan bu şahısların eğitim alanında herhangi bir girişimde bulunmak için ne kadar donanımlı ve yetkindirler bu büyük bir tartışma konusudur. Yaşanan hadise göz önüne alındığında, böyle bir sorumluluğun eğitim alanının kenarından bile geçmeyen kişilerin ellerine teslim edilmesinin sonuçlarını toplum olarak büyük bir travma olarak yaşadığımızı belirtmek isteriz. Eğitim seviyelerine bakıldığında eğitimle konusunda işin ehli olamayacak kişilerin eğitim ile ilgili her türlü faaliyetin içinde olmalarına izin veren İçişleri Bakanlığı sorumludur. Daha sonraki denetimsizlikler meselenin başka bir boyutudur fakat unutmamalıdır ki böyle önemli bir sorumluluk işin ehli olmayan insanlara bu kadar kolay bir şeklide bırakılması en temel sorundur.
"YAŞANAN FACİADA DENETİMSİZLİK BAŞROLDEDİR"
Yangının yaşandığı yurt kız öğrenci yurdudur fakat görevli olarak çalışan iki kişi de erkektir. Normal şartlarda kız öğrenci yurtlarında görevli olanların kadın olması gerekmektedir. Bunun yanı sıra yanığının olduğu sırada 8 erişkin kadının yurdun 1. katında olduğu bilgisi son komisyon toplantısında tarafımıza iletilmiştir. Bu kişilerin 'ablalar' olduğu ileri sürülmüştür. Bu ablaların öğrencilere din eğitimi verdikleri belirtilmiştir. Bu eğitimin zorunlu olmadığı, isteyen öğrencilerin katıldığı da ifadeler arasındadır. 'Abla' diye tabir edilen bu kişilerin resmi olarak yurtlarda görev yapabileceklerine dair yürürlükte bir belirleme, yasal bir dayanak yoktur. Bu 8 erişkin kadın nerededir? Gerçekten o yurtta ne işleri vardı? Bu yaşanan faciada denetimsizlik başroldedir, denetim açısından mutlak bir eksiklik vardır. Bu facia, devletin teslim ettiği ehliyet ve liyakat noksanlığının ve denetimsizliğin üzücü bir sonucudur. Öğrencilerimizin eğitim, barınma ve beslenme ihtiyaçlarının dernek ve cemaatlere havale edilmesinin siyasi sorumluları ortaya çıkmalı ve sorumluluk almasını bilmelidir. Zira, kamusal eğitim ve barınma hakları Türkiye'deki tüm öğrencilerimiz için güvence altına alınıp yaygınlaştırılması için önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu çok açık ve nettir.
"ALADAĞ FACİASI DENETİMLERİN YAPILMADIĞI GERÇEĞİNİ ORTAYA KOYMUŞTUR"
Denetimsiz 'özel yurt' mantığını ve bu alanın gelişigüzel, sadece evdeki 'yatma kalkma' mantığına göre dizayn edilmesini kabul etmemiz mümkün değildir. Ülkemizdeki bazı yurtların sadece para kazanmaya yönelik bir gayret olduğunu, bazılarının çeşitli vakıf, dernek, STK adı altında sözde hizmet yapanlar olduğunu sadece biz değil, komisyonda Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürü Sinan Aksu da söylemiştir. Çocuklarımız bizim canımız ve ailelerin bizlere emanetidir. Bu kutsal emanete en iyi şekilde sahip çıkmak istiyorsak, çocuklarımızı teslim ettiğimiz yurtların çok iyi denetlemesi şüphe götürmeyen bir gerçektir. Yurtlar, toplu yaşam alanıdır ve bu yaşam alanlarının, mevzuat ile olası afet ve her türlü faciaya karşı belli periyot aralığında konusunun uzmanı ve ehli kişiler tarafından denetimi mutlaka ama mutlaka yapılmalıdır. Ancak ne yazık ki, Aladağ'da yaşanan facia, söz konusu denetimlerin yapılmadığını, yapılamadığını gerçeğini ortaya koymuştur.
"İNCELENDİĞİNİ SÖYLEMESİ ACI BİLANÇOYU ARTIRMAKTADIR"
Komisyona bilgi veren İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı Müdür Yardımcısı Atillah Eleşkirtli'nin Aladağ'daki yurt yangınından sonra sadece İstanbul'da yurtlarda yaptıkları denetimlerde yurtların yüzde 56'sının uygunsuz olduğu yönünde tespit yaptıklarını söylemesi bu acı gerçeğin itirafı niteliğindedir. Yine, İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Denetçisi Mahmut Esat Gürses'in komisyonda kamu yararına çalışan derneklerin en az 2 yılda denetlenmek zorunda olduklarını, mevzuatta kamuya yararlı dernekler haricindeki derneklerin periyodik denetime tabi tutulmadığını söylemesi ayrıca yapılan dernek denetimlerinde, derneğin öğrenci yurdunun bulunması halinde dernek tarafından açılan öğrenci yurdu için sadece gerekli izin belgesinin alınıp alınmadığı, yurdun gelir ve gider işlemlerinin mevzuata uygun yürütülüp yürütülmediğinin incelendiğini söylemesi bu acı bilançoyu artırmaktadır.
"ALADAĞ'DAKİ FACİADAN SONRA İSTİFA EDEN OLMADI"
Komisyona bilgi veren Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürü, ortaokul seviyesindeki özel yurtların Milli Eğitim Bakanlığı'nda olduğunu hatırlatırken, 'Milli Eğitim Bakanlığı mutlaka Türkiye'nin eğitimini koordine eden bir kurum ama denetim olarak eğer bize bu konuyla ilgili bir talimat verilirse, bir emir verilirse -ki bu yasa değişikliğiyle ancak mümkün olabilir- bu bizim işimiz, biz bunu yaparız' demiştir. Dolayısıyla bu sorumluluğun, devlete ve 'barınma hizmetini' bilen ehil ele verilmesi son derece önem taşımaktadır. Guatemala'da 8 Mart tarihinde 40 çocuğun hayatını kaybettiği yetiştirme yurdu yangını yaşanmıştır. Yangından hemen sonra Sosyal Güvenlik Bakanı Carlos Rodas istifa etmiş, Bakan Yardımcısı Anahi Keller ve yurdun müdürü Santos Torres önce görevlerinden alınmış, daha sonra bu kişiler gözaltına alınmışlardır. Oysa, siyasi sorumluluk alarak Aladağ'daki faciadan sonra ne yazık ki ülkemizde istifa eden olmadı.
"ELİMİZDEN GELEN DESTEĞİ VERECEĞİMİZİ YİNELİYORUZ"
4 yurt idarecisi halen tutuklu ancak, olayın siyasi sorumluları ortada yok. Bu nedenle, olayın birinci öznesi olan Millî Eğitim Bakanı'nın, Adalet Bakanı'nın, İçişleri Bakanı'nın ve yine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı'nın, vakıflardan sorumlu Başbakan Yardımcısı'nın en azından Meclis komisyonundaki toplantılara katılmasını ve bilgi vermesini bekliyoruz. Son olarak; bu komisyonun asıl kuruluş amacının bu tür faciaların bir daha yaşanmasını engellemek olduğunu unutmamak gerekir. Bu noktada ne iktidar partisi ayrıcalığı ne de sırf muhalefet etme güdüsü ile hareket edilmemelidir. Buradan siyasi bir fayda gütmek gibi bir niyetin hiçbir tarafın gündeminde olduğunu düşünmüyoruz. Burada sözünü ettiğimiz bizim çocuklarımızdır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Hükumete bu facianın nedenlerini ve sorumlularını ortaya çıkarmasında elimizden gelen desteği vereceğimizi bir kere daha yineliyoruz, onların da aynı sorumluluk ve bilinçle hareket edeceğine inanıyoruz. Yeter ki niyet bu acıyı bizlere yaşatanlardan hesap sormak olsun"