Güncelleme Tarihi:
Batuhan POZUT/ANKARA, (DHA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Lozan Barış Antlaşması ile ilgili açıklamasına tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, "Lozan Antlaşması, büyük imkansızlıkların yaşandığı bir süreç içinde batının dize getirildiği bir antlaşmadır. Türkiye'nin varlık nedenidir" dedi.
CNN Türk'te Taha Akyol’un sunduğu Eğrisi Doğrusu programına konuk olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gündemdeki son gelişmelere dair değerlendirmelerde bulundu. 15 Temmuz gecesi TBMM binası bombalanırken parlamentonun sabaha kadar görevde kalarak çok önemli bir sınav verdiği söyleyen Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Lozan Barış Antlaşması'na ilişkin yaptığı açıklamaya tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, "Bu parlamentoyu parlamento kılan da Lozan Antlaşması'dır. Türkiye Cumhuriyeti'nin varlık nedeni saydığımız bu antlaşmanın, bizim tarihimizdeki yeri özeldir. Sayın Cumhurbaşkanı'nın muhtarlarla yaptığı toplantıda Lozan Antlaşması'nın bizim tarihimize uygun olmayan bir dille eleştirmesini bir vatandaş olarak içime sindiremiyorum. Çünkü Lozan Antlaşması, büyük imkansızlıkların yaşandığı bir süreç içinde batının dize getirildiği bir antlaşmadır. Türkiye'nin varlık nedenidir. Sayın Cumhurbaşkanı'na ortaokul, lise kitaplarında okuduğu tarihin bilgisinin ötesinde, Lozan hakkında bir şeyler öğrenmek isterse, bir tarih kitabı okumasını da önermiyorum. Sadece ve sadece Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'unu okusun. Tamamını okumasına da gerek yok. İlk 30 sayfayı okusun yeter. Osmanlı'nın son dönemlerini görmeden bir Osmanlı tarihi çizmek mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanı şunu bir bilsin ve kendine sorsun 'Bu Osmanlı'nın parası var mıydı, nerede basıyordu?' Bizim ilk milli bankamız ne zaman oldu? Kendi paramızı 1930 yılında bastık. Lozan Antlaşması'nı imzalayan genç Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı'nın borcunu son kuruşuna kadar ödedi. Demiryollarını millileştirdi, fabrika yoktu. Şeker üretemeyen bir ülkeydi. Cumhuriyeti ilan ettikten 6 ay sonra şeker fabrikası temeli atılıyor. Anadolu'nun her tarafına sanayi götürülüyor. Bunları bilmeden, birisinin sözüyle bir Cumhurbaşkanı konuşmamalı." ifadelerine yer verdi.
'OHAL'İ DOĞRU BULMUYORUZ'
15 Temmuz'un üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen eski tartışmaların yinelendiğini ve Lozan gündeminin oluştuğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "İşsizlik var. Tüm bu sorunlar dururken neden böyle bir tartışmaya zemin hazırlanıyor, anlayamıyorum. Dikkatler başka yere çekilmek istenmiş olabilir ama, bu Cumhurbaşkanı'nın yapacağı şey değil. Bakanlar yapsın" dedi.
OHAL'e de değinen Kemal Kılıçdaroğlu, "OHAL ilk geldiğinde, görüşüleceği gün Sayın Başbakan beni aradı ve destek istedi. Kendisine 'Bu parlamentonun demokrasiyi savunacak bir partiye ihtiyacı var. Bu da en çok CHP'ye yakışır. Bizim göreviminizdir. Destek vermeyiz' dedim. Biz bu uygulamaları doğru bulmuyoruz" ifadelerini kullandı.
'DİĞER ŞEHİTLERE İKİNCİ SINIF ŞEHİT MUAMELESİ YAPAMAZSINIZ'
Demokrasi şehitlerinin, direnme hakkının ne kadar meşru olduğunu gösterdiklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, FETÖ soruşturması kapsamında mağdur olduklarını söyleyen vatandaşların durumlarına da değindi. "Darbe yapanları değil de, çok geniş çerçeveden olaya yaklaşıp tamamını darbeci diye alıp cezalandırırsanız, toplumda derin yaralar açar" diyen Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"O okulların açılmasına, Bank Asya'nın kuruluşuna dair izinleri onlar verdi. Eğitim-Sen'in bazı üyeleri açığa alındı, bazıları uzaklaştırıldı. Bir sendikaya üye olmak suç değil ama. Bu insanlar yarın öbür gün AİHM'e gidecekler. Türkiye çok daha büyük tazminatlarla karşı karşıya kalacak" dedi.
Şehitler arasında ayrım yapılmaya başlandığını söyleyen Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz şehitleri için sağlanan imkanların diğer şehitler için de sağlanması gerektiğini vurguladı.
'ANCAK FAŞİST YÖNETİMLERDE OLUR BU'
Gazeteciler ve akademisyenlerin tutuklanmalarına da tepki gösteren Kemal Kılıçdaroğlu, "12 Mart, 12 Eylül darbesini gördüm. Ama hiçbir darbede böyle bir tablo görmedim. 12 Eylül'de iki işçi sendikasının kapatılması için mahkemeye başvurdular. Şimdi hiç mahkemeye gitmeden kapatıyorlar. Gazeteciler içeri atılırsa, üniversite hocalarının işine son verilirse, yazarlar içeri atılırsa karşı darbe algısı güçlendirilmiş olur. Hele ki gazeteciye kelepçe vurmak. Muhabirler bile tutuklandı. Onları bile içeri atıyorsunuz. Sağlık sorunu olanlar var. Bir dönem ilaçları verilmedi. Yargılıyorsunuz ama, hangi gerekçe ile hapse atıyorsunuz. Bayram öncesi gözaltına aldılar. Bayram boyu karakolda tutuldular. Bu, devletin intikam alması demektir. Bayramdan sonra birisi tutuklu, birisi serbest bırakıldı. Serbest kalan da başka bir gerekçeyle tekrar içeri alınıyor. Darbeyle böyle mücadele olmaz. Hapisteki gazeteci sayısı 110'un üzerinde. Ancak faşist yönetimlerde olur bu." diye konuştu.
'BAŞBAKAN PARTİLER ÜSTÜ BİR HSYK'YA OLUMLU BAKIYOR'
Kanun hükmünde kararnamelere de değinen Kılıçdaroğlu, "KHK ile kolektif suç yarattılar. Sanığı rehin alıp, eşini de suçlu sayıyorlar. Davalara bakmak için de çok büyük paralar isteniyor. Bu ailelerin çoğunun durumu yok. 1970'lerde Anadolu’da gördüğüm insanlar neyse, 2016 yılında gördüğüm de aynı insanlar. Dertlerini nasıl anlatacaklarını bilmiyorlar. Bazıları da 'Bunlar FETÖ'cü, bunun davasını almam' diyor" dedi.
Anayasa değişiklikleri görüşmelerine dört partinin de katılmasını istediklerini belirten Kemal Kılıçdaroğlu "Bu isteğimize yorum yapılmadı. Saraydaki toplantıda da söyledim, Yenikapı mitinginde de söyledim. Yargının bağımsızlığına dikkat çektim. Yargının bağımsız olduğu bir toplumda yargı iyi işleyecektir. HSYK'yı yeniden inşa edelim dedim. Kabul edildi. Ancak nasıl olurunda anlaşamıyoruz" şeklinde konuştu.
Başbakan'ın partiler üstü bir HSYK'ya olumlu baktığını ifade eden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, "Bunu yapabilirsek yargıya karşı görevimizi yapmış oluruz. Yargı siyasetin dışına çıkmak istiyor. Parlamento seçsin diyorlar. Parti kimliği yapıştırmayalım" dedi.