Sonuna geldiğimiz 22. yasama döneminde, AKP Ankara milletvekilleri içinde soru önergesi denetim hakkını kullanan neredeyse tek milletvekilisiniz. Bu durumun nedeni nedir?
- Aslına bakarsanız, bu dönemde geçmiş döneme oranla daha az soru önergesi verdim. Az verişimin nedenlerinden bir tanesi, mensubu olduğum partinin iktidar partisi olması. Hem genel siyasette iktidarsınız, hem de yerel yönetimlerde iktidar olunca, partimizin bir genel eğilimi ortaya çıktı. Tabi ben bu konuda partimin görüşüne katılmıyorum. Parti diyor ki, (biz iktidar partisiyiz kendi açıklarımızı arayıp, kendi kendimize denetim görevi yapmamız uygun olmaz) ve dolayısıyla milletvekillerine soru önergeleri vermemeleri yönünde bir örtülü telkin var. Ama ben partimin bu görüşüne katılmıyorum. İktidar partisinin milletvekili de denetim görevini yapmalıdır. Yasama ve yürütmenin ayrı oluşu ancak o zaman bir anlam kazanır. Yoksa, yürütmenin peşine takılan bir yasamanın Anayasamıza ters olacağını düşünüyorum. Yasama organı, yasama üyeleri, Anayasa’nın verdiği görevi, iktidarıyla muhalefetiyle yerine getirmeli d ir.
BİNDEN FAZLA HAYALET KADRO VAR
Verdiğiniz önergelerin içerik olarak ağırlığı hangi yönde ya da konuda idi?
- Bu dönemde büyük bir bölüm Ankara ile ilgili idi. Özellikle bizim kentimizin taşrasında eğitimde, sağlıkta çok büyük sıkıntılarımız var. Mesela binden fazla sağlık personeli, Bala’da, Nallıhan’da, Beypazarı’nda, Şereflikoçhisar’da, Haymana’da görevli gözüküyorlar. Oysa bu kişiler kent merkezinde görev yapıyorlar. Bunların içinde kadroları o ilçelerde olup da, geçici görevle 12 yıldır çalışanlar bile var. Kağıt üzerinde baktığınız zaman, Bala’nın Şereflikoçhisar’ın, Haymana’nın öğretmen sorunu, sağlık sorunu yok. Ama görev yerine gi t tiğiniz zaman, o memurlar yok. Bir anlamda hayalet kadrolar. Maaşlarını o kadro üzerinden alıyorlar ama, görevleri burada kent merkezinde. Ben burada görev yapmalarına karşı değilim. O kadroyu boşaltsınlar ve burada görevlerini devam ettirsinler. Ama oralardaki vatandaşlarımız da o hizmetten mahrum olmasın. Mesela Haymana’da Nallıhan’da, Şereflikoçhisar’da doktor konusunda sıkıntılar var. Doktorlar veriliyor, 10 tane doktor atanıyor, üç ay sonra bir tane doktor kalmıyor. Öğretmenler bu dönemde, biraz iktidarın sonuna doğru olsa da rayına oturdu.
Bu durumun nedenlerini araştırdınız mı? - Burada şöyle bir problem var. Yargı mensupları, ordu mensupları, milletvekili eşleri tayin olup geldikleri zaman, bu görevliler yöneticilere de baskı yapıyorlar. Bir memur Bala’dan buraya getirildiği zaman altından ya bir milletvekili çıkıyor, ya bir bakan çıkıyor, ya bir yargı mensubu ya da bir ordu mensubu çıkıyor. Onun için Ankara’da yöneticilik biraz zor.
Ankara’da kent yaşamına bakışınız nedir?
- Ankara, üniversiteleri ile bir kültür şehri olmaya aday, ama uluslararası bir kültür yeri değil ne yazık ki. En az turisti bizim kentimiz alıyor. Başkent olmasına rağmen, Ankara İstanbul’a karşı korunmuyor. Son 15 yıldır, Başkent İstanbul’a karşı korunmuyor. Devletin bizzat ortak olduğu kuruluşlar, Ankara’dan İstanbul’a tanınıyor. Ankara’nın içi boşaltılıyor. Şekli bir başkent haine geliyor. Başbakan’a İstanbul’da makam odası tanzim ediliyor. Merkez Bankası’nı taşıyalım, Ziraat Bankası’nı taşıyalım deniyor. Daha önce İş bankası gitti. Onda CHP’nin de rolü var. İş Bankası’nın yö netimi CHP’de. Telekom, futbol federasyonu... Yani bütün etkin kuruluşlar gidiyorlar. Özelleştirme nedeniyle özelleştirilen tüm kuruluşlar, İstanbul’a naklediliyor. Oysa bütün dünyada başkentler korunur. Bir kentin bir ülkenin başkenti olması, sadece meclisinin olduğu, siyasi başkent olması anlamına gelmez. Aynı zamanda ekonomik ve kültürel konularda da etkili olmalıdır ki, bir cazibesi olsun.
DİREK UÇAK SEFERLERİ KONMALI Ankara’nın cazibe merkezi olması için önerileriniz oldu mu bugüne kadar?
- Bu saydığım kurumların İstanbul’a taşınması ve diğer uygulamalarda, küreselleşmenin beraberinde getirdiği bir furya ile (İşler daha kolay yürür) anlayışının önemli etkisi var. Halbuki Ankara’da da işler kolay gider. Eğer uçak seferlerini direk Ankara’ya koyarsanız, herkes Ankara’ya gelir. Amerika’ya gidiyorum, direk Newyork’a, direk Washington’a uçmak zorundasınız. Neden? Çünkü orayı güçlendirmek istiyorlar. Nereyi güçlendirmek istiyorlarsa, uçak seferlerini oraya koyuyorlar. Bizde İstanbul’u güçlendirmek için, seferler İstanbul’a konuyor. Ankara’nın güçlendirilmesi lazım. Ve güçlendirirken de, bunda herkesin üzerine düşen görevi yapması lazım.
Bir önceki dönemde Çayyolu ve Batıkent’in ilçe olması için kanun teklifi de verdiniz. Bu neden bir türlü gerçekleşmiyor?
- Buraların mut laka ilçe olması gerekir. Ama hala olmadı, çünkü Türkiye’nin ilçelerle ilgili bir standartı yok. 2 bin kişilik bir belediye ile 800 bin kişilik Çankaya Belediyesi aynı kanunla yönetiliyor. Bence bunun kademelendirilmesi ve yönetim esasların ona göre belirlenmesi gerekiyor. Büyükşehir Belediyeleri ile ilgili kriter ve esaslar bile isabetli değil. Bazı küçük şehirlere bakıyorsunuz Büyükşehir olmuş, bazı büyük şehirler ise öylece kalmış.
Son belediye yasasında bu aksaklıkları düzeltme imkanı yok muydu?
- Düzeltme yapılabilirdi, ama bu konulara çok girilmedi. O zaman kendi partimizin yaptığı o belediyeler yasasını da eleştirdim. Eleştirdiğim nokta da şu idi. İlçe belediyeleri büyükşehir belediyesinin şubeleri halini getirildi. İlçe beled i y e lerinin yetkisi son derece azaldı. Halbuki ilçe belediyelerinin yetkilerinin arttırılması lazım.
İTİRAZ KÜLTÜRÜ GELİŞMELİ
Ankara genelinde belediyecilik açısından dikkatinizi çeken şeyler var mı?
- Belediyeler konusunda bir iki konu hariç diğer konularda çok önemli gelişmeler olduğunu düşünüyorum. Ankara’nın modern kent havasına girdiğini düşünüyorum. Ancak dikkatimi çeken birinci konu, metro konusu. Büyükşehir Belediyesinin kendi maddi imkanları ile altından kalkması mümkün değil ama, mutlaka çözülmesi lazım. Akşam ya da sabah çıktığım zaman duraklarda bekleyen insanları,
trafik nedeniyle geciken insanları görünce üzülüyorum. Metro işinin mutlaka çözülmesi lazım. Metronun da mutlaka hükümet tarafından desteklenmesi lazım.
BELEDİYE İTİRAZ EDENE ALIŞMALI
Aksi takdirde daha çok gecikir. İkinci konu da, sivil toplum kuruluşlarının Ankara’da yeterince yerel yönetimlere etki edemediğini düşünüyorum. Belki kültür eksikliğinden, belki yasaların yetersizliğinden. O konuda biraz ’itiraz kültürü’nün geliştirilmesi lazım, belediyelerin de bu itiraz kültürüne, itiraz eden insanlara alışması lazım. Bu konuda üretici olan insanların önünün açılması lazım.
Yani yönetsel bir sorundan çok, kültür eksikliği mi ön planda size göre?
- Yönetsel sorunlar da mevcut. Daha doğrusu daha farklı, daha işlevsel bir model olmalı. Örneğin muhtarların yönetime daha etkin katılabilmeleri. Kent adına kararlar belediye meclisinde alınıyor. Ama kentin en detay sorunlarına, muhtarlar hakim. Muhtarların bu anlamda gözlem ve tespitleri belediye meclisine yansımıyor. Diğer bir taraftan belediye meclislerinin seçilme ve oluşturulma esaslarına baktığınızda, orada da kent sorunlarının daha çok içine işleyebilecek bir yapılanma yok. Belki muhtarların belediye meclisi içinde sürekli olarak konumlandırılması gibi bir formül üretilmeli.
50 yıllık caddenin ismi değişmemeliKent gündeminde bir süredir önemli yer tutan bir konu da, sokak isimlerinin Bahçelievler ve Emek semtlerinden başlayarak değiştirilmesi. Gözlemlerininiz var mı? - Ben sokak isimlerini kentin hafızası olarak görüyorum ve kent hafızasının korunması gerek çok önemli bir değer olduğunu düşünüyorum. Emek’te 4. cadde, Bahçeli’de 7. Cadde. Bunlar 50 senedir 7. cadde, 50 senedir 4 cadde. Şimdi bir anda bunların değiştirilmesi, kent hafızasının kaybolmasıdır. Bırakın bunları değiştirmeyi, bence kent hafızasının korunması için önemlilerinden başlayarak cadde ve sokakların başlarına hangi tarihte hizmete girdiği yazılmalı, bir öyküsü varsa o öyküyü anlatan küçük bilgi plakaları koyulmalıdır. İnsanlar kaç senelik bir yolda yürüdüklerini, kaç senelik bir caddede arabaları ile geçtiklerini bilmeliler. Ben bu sokak isimlerini değiştirilmesin sıcak bakmadım. Belediyeler yeni açtıkları caddelere, sokaklara isim vereb i li r ler. Onların hizmetidir, onların eseridir. Onlara isim vermeye elbette hakları olsun. Ama 50 yıl önce açılmış bir caddenin isminin değiştirilmesinin doğru olmadığını düşünüyorum.
Bir çıkmazın içerisindeyimİktidarda olan partiniz içinde muhalif yaklaşımlarınızla tanınıyorsunuz. Ankara’da en çok neye muhalifsiniz?
- Ben 1991’de İl Başkanı oldum. 1994’te partim Ankara’da büyükşehir belediye başkanlığını kazandı. Dolayısıyla 13 yıldır ben, büyükşehir belediye başkanı ile aynı partideyim. O nedenle muhalif olduğum konuları söylemem çok kolay değil, burada bir çıkmaz içerisindeyim. Bir iktidar partisindesin ve insanlar 10 yıl kent yönetimi için
seçim yapmışlar. Dolayısıyla ben şu konuda muhalifim demekten çok, belki Ankara’nın bazı eksikliklerini dile getirebilirim. Ankara’da imar alanları planlaması daha öncesinden yapılarak yeterli miktarda açılmamış. Arsa üretilemediği için de şehrin merkezindeki yükün hafifletilmesi mümkün olmamış diye düşünüyorum. Ankara’nın çevresi, Çayyolu, Batıkent, Gölbaşı gibi önemli bölgelerde iş hep mevzi imar planları ile götürülüyor. Buralara önce kooperatifler gidiyor, kooperatiflerin arkasından belediyeler gidiyor. Halbuki modern bir kentleşmede, önce imarlı arsalar üretilir, ondan sonra şehir kontrollü biçimde istenilen tarafa yönlendirilir. Şimdi başıboş gidiyor. Vatandaş nerede ışık görüyorsa, öyle oluyor.
50 haneden 30’una yardımKonu belediyelerden açılmışken, sizin iktidarınız döneminde yoğunlaşan bir yardım furyası var. Bu konuda eleştiriler de var, övgüler de.. Siz ne düşünüyorsunuz?
- Muhtaç insanlara yardım etmek, destek olmak elbette çok yerinde ve doğru bir davranış. Ancak ben bu yardım işlerinin kurumsallaşmasına karşıyım. İhtiyacı olana yardım edilmeli ama, bu ihtiyacı olanın başvurusu ile gerçekleşmeli. Aynı kişinin ikinci bir defa yardıma ihtiyacı olduğunda, yine başvurarak bu yardımı alması doğru. Bir süre önce Ankara’nın bir köyüne ziyarete gittik. 50 haneli köyde yaklaşık 200 kişi yaşıyordu. Köyün bakkalı bir ara yanıma gelerek benimle sohbet etmek istedi. Bir köşeye çekildik ve bana dertlerini anlatmaya başladı. Belediyenin yardım paketleri gelmiş ve 50 haneden 30 tanesine bunlar dağıtılmış. Bakkalın söylediğine göre köyde, yardıma muhtaç olan sadece iki ya da üç hane varmış. Bana, (Sizin yaptığınız bu büyük miktardaki ve yersiz erzak yardımı, burada benim ekmeğimle oynuyor. Alın teri ile çalışıp paramı kazanırken, böyle giderse ben yardıma muhtaç hale geleceğim) dedi.
Son olarak, önümüzdeki seçim için partiniz tarafından yeniden aday gösterilmediniz. Siyasete devam edecek misiniz, yoksa emekliliği mi tercih edeceksiniz? - Ben Ankara siyasetinde 20 yıllık bir adamım. 20 yıllık bir insan olduğum için Ankara siyasetine, Türkiye’ye bir katkı yapabilir miyim bunu irdelemem gerekiyor. Bu 20 yıl sonunda kendimi tekrarlıyorsam, yeni projeler üretemiyorsam, bu ayrı bir konu. Onun ötesinde toplumun benim hizmetime ihtiyacı var mı? Arkadaşlarımı dinliyorum. Bazılarının gerekçeleri için siyasete devam etmeye değer, ama bazılarının gerekçeleri için değmez. Bekleyip bütün bunları anlamaya ve doğru bir karar vermeye çalışacağım Bu kararımı da seçimlerden sonra vermek istiyorum.