Güncelleme Tarihi:
Milano’da ilk kez 1832’de sahnelenen, librettosu Felice Romani’ye, müziği opera tarihinin önemli bestecilerinden Gaetano Donizetti’ye ait ‘Aşk İksiri’ 20 yıllık aradan sonra dün akşam ADOB’da prömiyer yaptı. Yönetmen Karakelle, farklı bir uyarlamayla seyirci karşısına çıkmaya hazırlandıklarını anlattı.
Karakelle, “Bu seferki ‘Aşk İksiri’, günümüzde geçen bir aşk hikayesi. Yani aslında aşk hikayesi hep aynı, dünyanın en eski ve eskimeyen hikayesi zaten bu. Dolayısıyla 19. yüzyılda bir köy içerisinde geçmesiyle 20. yüzyılda bir ofis içerisinde geçmesi arasında dramaturjik olarak bir fark yok. Sadece görsel ve duyusal olarak fark var” ifadelerini kullandı.
KOMİK OPERALARDAN BİRİ
Çalıştıkları ofislerden çıkıp oyunu izlemeye gelen seyircilerin kendi hayatlarıyla bağ kurabilecekleri bir dünya yaratmayı arzuladıklarını vurgulayan Karakelle, ‘Aşk İksiri’nin Donizetti’nin komik operalarından biri olduğuna dikkati çekti. Karakelle, “Orada sınıfsal fark üzerinden anlatılan aşk hikayesini hiç bozmadan, konuyu ve karakterleri bugünün insanları arasına taşımaya çalıştık. Bugünün plaza ofisinde bu hikaye nasıl anlatılır, biraz bunun çabasını vermeye çalıştık” diye konuştu.
ÇİFTLİKTEN OFİSE TAŞINDI
Yönetmen Karakelle, ‘Aşk İksiri’nin özünde bir çiftlikte geçtiğini ve güzel Adina’ya aşık olan ama aşkına karşılık bulamayan çiftlik çalışanı Nemorino’nun hikayesinin anlatıldığını anımsatarak, bu sefer orjinalinden farklı olarak Nemorino’nun çiftlik çalışanı yerine ‘ofis boy’, Adina’nın ise ofisin müdürü olduğunu dile getirdi. ‘Aşk İksiri’nde her şeye deva bulabildiğini iddia eden Dulcamara isimli doktorun da bugünün ‘yaşam koçu’ olarak seyirciyle buluştuğunu belirten Karakalle, şu değerlendirmede bulundu:
AŞK SINIRLARI KALDIRIYOR
“Plazada çalışan bugünün insanı için temel şey şu, ‘Daha iyi maaşım, pozisyonum olsun. Daha iyi bir arabam olsun, bir de kırmızı ayakkabım, bir de siyah montum olsun.’ Hepimizin içinde bulunduğu durum bu, hep daha fazlası, daha iyi, gösterişli olanı... Nemorino bu dünyada saf, gerçek olanın kazandığı bir dünyayı temsil ediyor. Çünkü onun hisleri çok saf, bütün dünyası Adina. Bir tek ona olan aşkı var. Daha iyi bir para almak, çok kazanmak, ofisteki biriyle yarışmak değil derdi. Tek derdi Adina’nın sevgisini kazanmak. Bu Adina’nın hayatında karşılığı olan bir şey değil. O da başarılı, kendine güvenen, zeki bir iş kadını. Onun hayatında böyle sahici şeylerin karşılığı yok. Adina, ne zaman ki o sahicilikle karşı karşı kalıyor, bildiği bütün ezberleri bozuluyor.
Eserin ana yapısı hiç bozulmadan bugünün yaşamına taşındığını vurgulayan Karakelle, her iki halinde de “Aşk bütün sınırları, engelleri ortadan kaldırabilecek tek şey” fikrinin ön plana çıktığını kaydetti.