Bozdağ: ABD ile olan vize krizinde iki ülke temsilcilerinin bir araya gelip bu konu üzerinde çalışmaları kararı alındı 

Güncelleme Tarihi:

Bozdağ: ABD ile olan vize krizinde iki ülke temsilcilerinin bir araya gelip bu konu üzerinde çalışmaları kararı alındı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 12, 2017 13:36

Bozdağ: ABD ile olan vize krizinde iki ülke temsilcilerinin bir araya gelip bu konu üzerinde çalışmaları kararı alındı 

Haberin Devamı

ANKARA (DHA) - BAŞBAKAN Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, ABD ile yaşanan vize krizine ilişkin, "İki ülke arasında temsilcilerin bir araya gelip bu konu üzerinde çalışma kararı alındı. Ve bu karar gereği önümüzdeki günlerde bir araya gelinecek ve çalışılacak ve sonucuna göre de bir adım atılacak" dedi. 

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Habertürk canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. "ABD ile vize krizi yaşanıyor. Ancak dün itibarıyla ilk resmi temas gerçekleşti Dışişleri Bakanları arasında. Önümüzdeki hafta bir heyet gelecek. Zamanı belli mi ? Ya da heyetin kimlerden oluşacağı belli mi?" sorusuna Bozdağ, "Bildiğiniz gibi dün Dışişleri Bakanımız Sayın Çavuşoğlu ile ABD Dışişleri Bakanı Tillerson bir telefon görüşmesi yaptılar. Son gelişmeleri birlikte değerlendirdiler. Bundan sonra yapılacaklar hususunda görüş alışverişinde bulundular. Bakanımızdan benim aldığım bilgiye göre oldukça yapıcı bir karşılıklı görüşme gerçekleştirilmiş oldu. Bundan sonraki süreç bu görüşmede planlandığı gibi işleyeceğini tahmin ediyorum. İki ülke arasında temsilcilerin bir araya gelip bu konu üzerinde çalışma kararı alındı. Ve bu karar gereği önümüzdeki günlerde bir araya gelinecek ve çalışılacak ve sonucuna göre de bir adım atılacak" diye yanıt verdi. 

"İKİ ÜLKENİN ALİ MENFAATLERİNE HERHANGİ BİR KATKISI BULUNMAYAN BİR KRİZLE KARŞI KARŞIYAYIZ" 
"Kriz şu tarihte çözülür gibi bir beklentiniz var mı?" sorusuna Bozdağ, "Bizim beklentimiz bu krizin hem Türkiye'nin hem de ABD'nin lehine olmadığı yönündedir. İki ülkeye de bu kriz zarar vermektedir. Hem iki ülke halklarına zarar veriyor. Hem iki ülkenin birbiriyle olan ilişkilerine zarar veriyor ve hem de iki ülkenin ali menfaatlerine herhangi bir katkısı bulunmayan bir krizle karşı karşıyayız" şeklinde yanıt verdi. 

"TÜRKİYE ABD İLİŞKİLERİ BUNDAN ÖNCEDE PEK ÇOK CİDDİ SINAMALARDAN GEÇTİ" 
"Bekliyor muydunuz bunu?" sorusuna Bozdağ şu yanıtı verdi: "Ben beklemiyordum.  Neden derseniz. Türkiye ile ABD her konuda aynı düşünmüyor. Aramızda pek çok konuda farklılıklarımız var. Örneğin biz PYD ve YPG'ye PKK terör örgütünün uzantısı terör örgütü gözüyle bakıyoruz. Ama ABD, Suriye'de PYD ve YPG ile çalışıyor. Ama öte yandan da başka konularda biz ABD ile işbirliğimizi ve çalışmamızı devam ettiriyoruz. Başka konularda da anlaşamadığımız bir konu var ama diğer konularda işbirliğimiz aksamadan devam ediyor. Ayrıca Türkiye ABD ilişkileri bundan öncede pek çok ciddi sınamalardan geçti. Örneğin 1 Mart tezkeresi bunlardan biridir. Amerikan askerleri Türkiye sınırlarına kadar gelmişti. Gemiler, hatırlarsanız o dönemde 1 Mart tezkeresi çıksaydı, Irak'a intikalleri olacaktı. Ama TBMM 1 Mart tezkeresi red edildi. O zaman Amerikan Türkiye ilişkileri böylesi bir noktaya gelmedi. O sınamadan da bir takım gerginlikler, olumsuzluklar elbette yaşandı ama sonuç itibariyle ordan da geçti. O nedenle ben Türkiye Amerika ilişkilerinin bu krizi aşacak bir güce sahip olduğuna inanan birisiyim." 

"BÜYÜKELÇİLİK ÇALIŞANININ AVUKATIYLA, AİLESİYLE GÖRÜŞMESİNE ENGEL YOKTUR" 
"ABD'den gelen açıklamalarda Türkiye'den bazı beklentiler var. Bunlardan biri konsolosluk çalışanının avukatıyla görüştürülmediği iddiası. Neden avukatıyla görüştürülmüyor?" soru üzerine Bozdağ,  "Burada bir bilgi eksikliği veya yanlış bilgi olduğunu tahmin ediyorum ben. Çünkü bizim hukuk sistemimizde bir kişi gözaltına alındıktıktan sonra tutuklama sırasında veya savcılığa çıktığında tutuklama talebiyle sulh ceza hakimliğine gönderildiğinde avukat bulundurulması kanunen zorunludur. OHAL olduğu için gözaltı süresinde belli bir süre görüştürülemiyor. Orda kanun var ama ondan sonra görüştürülebiliyor. 25 Eylül'de o kişi gözaltına alınıyor ve  4 Ekim'de tutulanıyor. 8 Ekim'de de vize ile ilgili karar ortaya çıkıyor. Sürece baktığınızda 25 Eylül'de ABD Büyükelçiliğinin gözaltından haberi var. Arkasından 4 Ekim'de tutuklama kararı çıkıyor. Orda da haberi var. 8 Ekim'de bu söz konusu. İkincisi bizim hukukumuzda savcı ve kolluk avukat olmadan herhangi bir şüphelinin ifadesini alamaz. Alırsa bu ifade geçerli olmaz. O nedenle ABD'nin Türk vatandaşı olan yerel çalışanı şüpheli hakkındaki hem polisteki ifade avukatıyla huzurunda alınmıştır. Hem de savcılıktaki ifadesi avukatı huzurunda alınmıştır. Sulh ceza hakimliğindeki ifadesi de yine avukatın huzurunda alınmıştır. Avukatsız bunların yapılması mümkün değil. Zannedersem bu konuda bir bilgi eksikliği var. Bu bir. İkincisi de avukatları istediği zaman görüşebilir. Bunda da kanuni bir engel yoktur. Bugüne kadar herhangi bir görüşme talebi de avukatlarından ayrıca diyelim bu CMK'ya göre bir avukat. Ama diyelim kendi özel avukatı da olabilir, o da gelip katılabiliyor. Veyahut da özel avukat tutabilir. O avukat da istediği zamaan müvekkili ile görüşebilir. Bzim kanunlarımız buna izin veriyor, buna engel yok. Ama bugüne kadar benim aldığım bilgiye göre herhangi bir avukat görüşme talebi, tabi ifade sırasında hazır bekleyen avukat dışında bir görüşme talebi olmamış, aileden de bir görüşme talebi olmamış. Burda büyükelçilik çalışanının avukatıyla, ailesiyle görüşmesine engel yoktur" açıklamasında bulundu. 
 
"ABD'NİN VEYA AİLENİN VEYAHUT DA AVUKATIN GÖRÜŞMESİNİ ENGELLEYEN BİR TUTUM SÖZ KONUSU DEĞİLDİR" 
Bozdağ, "Avukatı hazır zaten duruşmada. İfade sırasında avukat var. Tutuklama talebiyle sevk edildiği sulh ceza hakimliğinde avukat var. Bir defa avukatla görüşme var. Ama bu ifade sırasındaki avukat dışında ayrıca bir avukatın görüşme talebi olmamış. Ailesinin de bir görüşme talebi olmamış şimdiye kadar. Savcılık ailesini de sizin görüşme hakkınız var diye ayrıca bilgilendirme yapılmış. Yani burda ABD'nin veya ailenin veyahut da avukatın görüşmesini engelleyen bir tutum söz konusu değildir. Bu nedenle de deliller, isnad edilen konular neyse bunların tamamı şu anda avukatında ve dolayısıyla ailede de. Aile paylaştığı takdirde ABD yetkililerinde de olması gerekir. Çünkü soruşturma sırasında kişiye isnad edilen suç anlatılıyor. Deiller ortaya konuyor ve ona karşı ne yapılıyor ? cevaplar veriliyor" ifadelerini kullandı. 
 
"ABD BÜYÜKELÇİLİĞİNDE ÇALIŞMASI NEDENİYLE BİR NEGATİF AYRIMCILIK YAPILMASI SÖZ KONUSU DEĞİL" 
Bozdağ, "Şimdi bu kişi bir Türk vatandaşı. İki. ABD büyükelçiliğinin Türk Dışişleri Bakanlığına bildirdiği diplomatik veya konsüler bağışıklığa sahip kişiler arasında da ismi geçmemektedir. Dolayısıyla diplomatik bir bağışıklığı, konsüler bir bağışıklığı da bunun yok. Herhangi bir Türk vatandaşına suç isnadı yapıldığında hangi usüle göre soruşturma yapılıyorsa bu kişiye de isnad yapıldığında aynı usüle göre soruşturma yapılmıştır. Bir Türk vatandaşı hakkında soruşturma yapılıyor. Çalıştığı yere bakarak değil. İsnad edilen suça ve usül kanununa bakarak soruşturma yapılıyor. O nedenle burda ABD Büyükelçiliğinde çalışması nedeniyle bir negatif ayrımcılık yapılması söz konusu değil. Anayasanın ve hukukumuzn eşitlik ilkesine uygun bir biçimde hukuk devletine uygun bir biçimde yürütülmesi gereken bir soruşturma yürütülmüştür. Bundan ibarettit. Burda Hukukun işlemesi, işletilmesi söz konusudur. Kaldı ki bu konuda bilgi sahibi olmak istediğinde, sayın büyükelçi bunun yolu bellidir. Gazetecileri toplayıp, onlara açıklama yapmak değil. Veyahut da Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin olumsuz etkilenmesini sağlayacak şekilde ABD başkentini bilgilendirmek hiç değil. Yapılması gereken nedir? Dışişleri kanalıyla müracaat edilir. Ziyaret izni talep edilir ki izin veriliyor, verilebilir çünkü Adalet Bakanının takdiri. Gidip kendi konuşabilir. Avukat gönderebilirler. Avukatı onlarla konuşabilir. Dosyaya bakabilir. Yani bunun yolu, usülü, diplomatik usülde de bellidir, hukuk uslünde de bellidir. Bunları işletmesi lazım. Birşey olduğunda. Yani medyayı toplayıp 'burda bir intikam düşüncesi var.' gibi açıklama yapmak değil. Dışişleri üzerinden, Adalet Bakanlığı üzerinden talepte bulunabilir, gidip ilgili yerel çalışanla pekala görüşme izni aldıktan sonra görüşebildiği gibi, büyükelçilik kendi avukatını gönderebilir. Oraya avukat olarak. Avukat da gidip burdan bu bilgiler alabilir, dosyadaki delilleri alabilir ve onlarla iritbat kurabilir. Bu eksiklikleri giderebilir. Bizim hukukumuz bunun hepsine izin veriyor. Normal olan bu izin verilen işlerin ve işlemlerin büyükelçilik tarafından takip edilmesidir. Görüyoruz ki bunlar takip edilmemiştir" diye konuştu. 

"TÜRKİYE BİR HUKUK DEVLETİDİR. HUKUK DEVLETİNDE İŞLERİN NASIL YAPILACAĞI KURALLARA BAĞLIDIR" 
"'Hükümetten bazıları intikam düşüncesinde' diye açıklamıştı büyükelçinin sözlerini bu bağlamda nasıl değerlendirirsiniz?" sorusuna Bozdağ şu yanıtı verdi: "Bu açıklamayı doğru bir açıklama olarak görmüyorum. Çünkü bir büyükelçi görev yaptığı ülkenin hükümeti,  hükümetinde görev yapan bakanlar hakkında böylesi bir üslupla saygı sınırını aşan bir dil kullanamaz. Kullanmaması gerekir. Çünkü o ülkenin iç işine karışma anlamı taşır. Ayrıca diplomatik nezaketle, bulunduğu görevle de bunun bağdaşması mümkün değildir. Burda bir intikam düşüncesi Türk hükümetinde veya hükümetin içindeki bir bakan da olması söz konusu değildir. Bu hükümete karşı, bakanlarımızdan isim vermiyeyim ama kim kastediyorsa onlara karşı yapılmış büyük bir saygısızlıktır. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Çünkü Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde işlerin nasıl yapılacağı kurallara bağlıdır. Yargıyla ilgili işleri yargı yapar ve Türkiye'de yargı bağımsız ve tarafsızdır. Suç soruşturması cumhuriyet savcıları marifetiyle yapılmakta ve bütün adli işlem yargı eliyle yürümektedir. Burda da hükümetin dışında yürüyen bir mekanizma söz konusudur. 
 
HÜKÜMETİN YARGIYA EMİR, TALİMAT VERMESİ, BİZİM HUKUK SİSTEMİMİZDE MÜMKÜN DEĞİLDİR
Hükümetin yargıya emir, talimat vermesi, tavsiye ve telkinde bulunması bizim hukuk sistemimizde mümkün değildir. Biz bir hukuk devletiyiz. Hukuk devletinin gereklerini yaptık. Şunu düşünerek diyorsa, Amerika'da bazı Türkiye ile ilgili hadiseler var. Türk hükümeti veya Türkiye Devleti buna mukabil bunu yapmıştır gibi bir anlayış içerisinde yapılıyorsa bu da sakat diyorum. Çünkü Türk Hükümeti ve Türkiye Devleti bir kabile devleti değil. Biz binlerce yıllık devlet geleneği olan hukuk devleti olan bir devletiz. Kurallara bağlıyız ve kurallarla yönetiliyoruz. Adalet intikam duygusuyla tecelli etmez. Bunu en iyi bilen ülkelerden, en iyi bilen halklardan birisi Türkiye'dir. 

REHİN ALMA DİLİ BİR DEFA HUKUKU TANIMAMAKTIR
O yüzden yapılan iş hukukun işlemesidir. Rehin alma dili bir defa hukuku tanımamaktır. Şimdi biz ABD ile yargıda olan konuları konuşurken onlar bizde yargı var diyor. Ama Türkiye'de yargıda olan bir konuyu konuşurken, onlar Türkiye rehin alıyor diyor. Bu esasında sakat bir anlayıştır. 

BU SAKAT BİR ANLAYIŞTIR. KABUL EDİLEMEZ. TÜRKİYE'DE YARGI BAĞIMSIZDIR
Siz de yargı birşeyi yaptığı zaman, yargı ayrı bağımsız, biz hukuk devletiyiz, ama sizde yargı birşey yaptığı zaman sizde yargı rehin alıyor. Bu sakat bir anlayıştır. Kabul edilemez. Türkiye'de yargı bağımsızdır. Aynısını Sayın Merkel de söylüyor biliyorsunuz. O da Deniz Yücel'le ilgili benzer açıklamaları işte 'Dışişleri Bakanı, işte böyle yapıyor' diye açıklamaları oldu. Bu bir defa Türkiye'deki hukuk sistemini bilmemekten ve Türkiye'ye karşı bir olumsuz bir anlayıştan kaynaklanıyor. Türkiye'de rehin alma diye birşey yoktur. Hukuk devleti vardır. Hukuk devletinin işlemesinde bir suç nedeniyle tutuklanan kişiler rehin değildir. Tutukludur. Türkiye'de işte PKK'lılar da tutsak diyor. Başka birşey söylüyor onlar da herkes ayrı birşey  kullanıyor. Ama bizim hukuk dilimizde soruşturmanın ve yargılamanın selameti bakımından bazı şartlar yerin gelirse tutuklama kararı veriliyor. Kişi geçici hürriyetinden yoksun bırakılıyor." 

"BAŞKONSOLOSLUKTA VEYA HERHANGİ BİR YERDE BÖYLE BİR KİŞİ OLUP OLMADIĞINA İLİŞKİN SORUYU SORMAK GEREKİYOR" 
"İfadeye çağrılan bir kişi daha var. Şu ana kadar bulunamayan. ABD konsolosluğunda çalışan. 'Biz kimseden birşey saklamıyoruz' açıklaması da geldi. Bu kişiye ilişkin bir bilgi var mı hükümetin elinde?" sorusuna Bozdağ, "Bu sorunun esas muhattabı biz değiliz. Bunun muhattabı sayın büyükelçidir. Başkonsoloslukta veya herhangi bir yerde böyle bir kişi olup olmadığına ilişkin soruyu oraya sormak gerekiyor. O da saklamıyoruz diye bir açıklama yaptı. Biz bu beyanı itibar etmemiz gerekiyor. Onların açıklaması bu yönde. Tabi güvenlik güçlerimiz hakkında yakalama kararı bulunan kişilerle ilgili Türkiye'nin her tarafında arama ve onu bulduğu zaman yargıya teslim etme görevini yerine getirecektir. Burada bir hususun altını çizmek de fayda var. O da şu. Büyükelçiliklerde çalışan kişilerin CV'lerinin temiz olması son derece önemli. Özellikle Büyükelçiliğin bulunduğu ülkenin hassasiyetlerini de bütün ülke büyükelçilikleri yerel çalışanlar açısından dikkate alması lazım. PKK terör örgütüdür Türkiye'de, DHKP-C terör örgütüdür Türkiye'de, FETÖ terör örgütüdür Türkiye'de, DEAŞ terör örgütüdür Türkiye'de. Bu örgütlerile iltisakı, irtibatı, üyeliği bulunan birisini Türkiye'de hiçbir büyükelçilik barındırmaması lazım. Barındırırsa, böyle zan altında olan birisini veya böyle olan birisini elçilikte çalıştırdığı zaman o iki ülke arasındaki ilişkileri bu fevkalade büyük bir zarar verir. Çünkü FETÖ ABD için Usame Bin Ladin ne anlam ifade ediyorsa FETÖ'nün ele başı, terörist başı Gülen de Türk halkı ve Türkiye devleti için aynı anlamı ifade ediyor. Onlarla teması olan, onlarla iritbat, ilişki, üyelik şeyi içinde bulunan birisini büyükelçilikte barındırmak ve orada çalıştırmak kabul edilemez bir durum" diye yanıt verdi. 
 
"BEN BAŞKA KİŞİLER VAR ANLAMINDA SÖYLEMİYORUM" 
Bozdağ, "Ben başka kişiler var anlamında söylemiyorum. Bir temel ilkeyi hatırlatıyorum. Yani Türkiye Amerika büyükelçiliğinde El Kaide terör örgütü, DEAŞ terör örgütüyle üyelik bağı bulunan veya iltisak, irtibatlı bulunan birini çalıştırmış olsa ve Amerika'nın güvenlik güçleri veya Amerikan savcıları bunla ilgili soruşturma, gözaltı kararı verse ABD Türkiye'nin böyle birini çalıştırmış olmasından rahatsız olur mu ? olmaz mı ? Elbette rahatsız olur. Türkiye'nin FETÖ terör örgütüyle iltisak, irtibat ve üyeliğine ilişkin savcının yürüttüğü soruşturmalarda basına yansıyan kadarıyla çok güçlü deliller ortaya konan birisinin orda tutulması da asla kabul edilemez" açıklamasında bulundu. 

"TÜRKİYE-AMERİKA İLİŞKİLERİNE FEVKALADE ZARAR VERİYOR"
Bozdağ, "Hatırlarsanız Adil Öksüz ile ilgili vizenin iptali veya telefon görüşmesi, yine MİT tırlarıyla ilgili başka bir telefon görüşmesi ve şimdi bu. Bütün bunların hepsi ne yapıyor. Türkiye-Amerika ilişkilerine fevkalade zarar veriyor. Burda bunları açıklaması gereken kişi veya yer Türk hükümeti, Türk yargısı değil. Bununla ilgili açıklamayı yapacak yer bellidir. Sayın Büyükelçidir. Bunlarla ilgili bir açıklama yapması lazım" dedi. 
 
"BUNUN MUHATTABI SAYIN BÜYÜKELÇİDİR"
Bozdağ, "Dünden beri bu açıklama üzerine medyadan çok değişik yorumlar var. Ama biz sorumlu mevkide insanlar olarak o yorumlar üzerinden bir değerlendirme yapmayı burda doğru görmem. Burdan kastın ne olduğunu açıklaması gereken sayın büyükelçidir. Çünkü bu beyanı o yaptı.  Burdan kastı nedir ? neyi kastetmiştir ? Çünkü herkes bugün farklı anlamlar yükledi buna. Çok farklı değerlendirmeler yaptılar. Bunun muhattabı sayın büyükelçidir" diye konuştu. 
 
"CHP KENDİ İÇİNDE BU KONUDA BİR ANLAŞMA YAPARSA, AĞIZ BİRLİĞİ YAPARSA İSABETLİ OLUR"
"Kılıçdaroğlu'nun vize konusunda 'yaşanan sıkıntı 50 milyar dolara mal oldu Türkiye'ye' diye bir açıklaması var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz ? Bu rakam doğru mu?" sorusuna Bozdağ, "Sayın Kılıçdaroğlu 50 milyar dolar demiş, genel başkan yardımcısı yanılmıyorsam 63 milyar dolar diye bir açıklama yapmış, üçüncü bir açıklama da heralde 80'e 70'e daha yukarı doğru çıkarırlar. Öyle anlaşılıyor ki sayın genel başkan yardımcısı sayın genel başkanlarının yaptığı açıklamayı, zararı yetersiz gördü ki onu takfir ediyor. Önce CHP kendi içinde bu konuda bir anlaşma yaparsa, ağız birliği yaparsa isabetli olur. Ben merak ediyorum yani bu kadar zarar nasıl bir hesap yöntemi ile ortaya çıkarıldı, neye baktılar, kıstasları ne oldu? Onu bir açıklarlarsa hangi kalemden ne kadar zarar olmuş, çok çok faydalı olur diye düşünüyorum. Ama CHP'nin yaklaşımı her zaman olduğu gibi bu işten de AK Parti'ye ne kadar zarar verecek bir fatura keserizin gayreti ve çabasından ibaret olarak görüyorum" diye yanıt verdi. 


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!