Güncelleme Tarihi:
* Salgın süreci müzikle ilişkimi biraz durgunlaştırdı. Belki sahneden uzaklaşmış olmanın verdiği bir küskünlüktür bu ya da tembelleşme ihtiyacıma kılıf uyduruyorumdur.
* Erkek arkadaşım ve ailemle vakit geçiriyorum bol bol. Evde çalışma odamda uzun saatlerim geçiyor. Bu beni hem karanlık düşüncelerden hem de buzdolabından uzak tutuyor.
* Bazen elbette bunaldığım oluyor ama iyi yanından bakmaya çalışıyorum, ‘böyle bir durma haline ihtiyacımız vardı’ diyorum. Tek dileğim fazla uzamaması.
* Bol bol resim yapıyorum. Uzun zamandır hiç okuyamadığım kadar çok kitap okuyorum. İspanyolca çalışıyorum. Bir süredir müzik dinleyemiyordum, şimdi arayı kapatıyorum.
* Önce albümden başlayalım. ‘Anlat Bana’ ilk albümünüzdü. Nasıl yorumlar aldınız?
Albümün geri dönüşleri harika oldu. İlk etapta dijital dinlenme olarak harika bir ivme ile ilerledi dinlenmeler. Yavaş yavaş konserlerde de birlikte söylemeye başlamıştık ki bu benim için verdiğimiz emeğin en kıymetli ödülüydü. Bir şarkıcının başına gelebilecek en güzel duygu buymuş sanırım. Hâlâ o günü düşünüp mutlu oluyorum, gururlanıyorum. Çünkü ne yazık ki hemen akabinde karantina sürecine girdik ve tadı damağımızda kaldı.
* Genç yaşınızdan itibaren profesyonel olarak müzik sektöründesiniz. Şu an geldiğiniz noktayı nasıl görüyorsunuz? Bundan sonra yine caz ağırlıkta mı olacak?
Açıkçası şu an bulunduğum yerden mutluyum. Müziğe başladığımdan beri bir yere gelmek, bir yerde olmak gibi bir derdim olmadı ya da şöyle söyleyeyim müzikal yolculuk beni nereye yönlendirdiyse oranın tadını çıkardım hep. Bunu şimdiye kadar yapmış olduğum tüm röportajlarda söyledim burada da söyleyeyim; benim için başarı, çok insan tarafından bilinmek olmadı hiçbir zaman. Müzikal olarak kendimi daha fazla geliştirmek, daha çok kendi şarkılarımdan oluşan işler yapmak ve herkese değil ama güzel bir kesime hitap etmek dışında bir hedefim yok. Caz konusuna gelecek olursak, şarkı söylemeye geleneksel caz parçaları öğrenerek başladım, hâlâ da söylüyorum. O türün dallarında dolanmak hoşuma gidiyor ama illa bir türün şarkıcısı ya da müzisyeni olmak gerekmiyor bence.
BOL BOL RESİM YAPIYORUM
* Malum... Koronavirüs ve karantina günlerini yaşıyoruz. Salgın süreci sizi nasıl etkiledi? Müzik çalışmalarına devam edebiliyor musunuz?
Salgın süreci müzikle ilişkimi biraz durgunlaştırdı. Belki sahneden uzaklaşmış olmanın verdiği bir küskünlüktür bu ya da tembelleşme ihtiyacıma kılıf uyduruyorumdur bilemiyorum ama biraz durmaya ihtiyacım var herkes gibi. Ara ara çalışıyorum ama henüz ful motivasyon, disiplinli bir şekilde müzik çalışmak, söz yazmak rutinine giremedim.
* Karantina günlerinizi nerede geçiriyorsunuz?
Ailem dört yıl önce Çeşme’ye taşındı. Çeşme’ye ilk geldiğimde iki aylıkmışım. Burasıyla aramda hep çok güzel bir bağ vardı ve bu her yaz tatilinde pekişti. Bu salgın döneminde burada yaşıyor olmak şans oldu diyebilirim. Erkek arkadaşım ve ailemle vakit geçiriyorum bol bol. Evde çalışma odamda uzun saatlerim geçiyor. Bu beni hem karanlık düşüncelerden hem de buzdolabından uzak tutuyor.
* Evde resim yapmak dışında bu süreçte vaktinizi başka nelerle değerlendiriyorsunuz?
Uzun zamandır hiç okuyamadığım kadar çok kitap okuyorum. 50 gündür İspanyolca çalışıyorum, ona vakit ayırabilmek de şahane oldu benim için. Sahneler çok yoğunlaşmıştı son dönem ve sanırım bir çeşit mesleki deformasyon olmuştu. Bir süredir müzik dinleyemiyordum, şimdi arayı kapatıyorum. Her günüm sanat sepet içinde bir şeyler yaparak geçmiyor. Bazen de bomboş duruyorum, sosyal medya günü oluyor. Sevdiğim insanlarla görüşmeler yapıyorum.
* Koronavirüs ve karantina günleri hafızanızda nasıl yer edinecek, size ne öğretti?
Bu sürecin hepimizin hafızasında sıra dışı bir yer edineceği kesin. Yeni bir sistemin doğuşunu, dünyanın değişimini izliyoruz. Buna nasıl adapte olunur, onu düşünüyorum. Değişimin kesinlikle bireysel düzlemden başladığına inananlardanım. Daha esnek, daha açık, daha yargısız, daha beklentisiz, daha plansız bir yerlerden hayata bakabilmeyi öğrenmek gerekiyor bence. Görece emin olabildiğimiz tek varlık kendimiziz. Kendimize yaptığımız yapmadığımız yatırımlara baktığımız, ne önemliymiş ne değilmiş muhakemesini yaptığımız, kendimizde eksik kalan ya da belki fazlalık olan şeyleri görmeye vaktimiz olan bir dönem. Hepimize sağlık, sabır ve bir tutam da iç görü diliyorum.
* Peki bu süreç sona erdiğinde ilk olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Bu süreç biter bitmez umarım konserler hızla başlar ama bu ihtimalden çok emin değilim. Dolayısıyla süreç sonunda yapmak istediğim ilk şey bir sofranın etrafında sevdiklerimle buluşmak sanırım.
DİZİ SÜREKLİLİĞİNİ KOLAY SAĞLAYAMIYORUM
* Önerebileceğiniz dizi, film ya da kitap var mı?
Ben pek dizici, filmci insanlardan değilim. Neden bilmiyorum çok kolay konsantre olamıyorum ya da o dizi sürekliliğini kolay sağlayamıyorum, hep yarım kalıyor. Dolayısıyla önereceğim diziler çok bilindik diziler olacak muhtemelen. ‘Şahsiyet’ pek çok insan gibi beni de çok etkiledi, ‘Unorthodox’ ve ‘End Of The F*cking World’ de çok güzeldi. Kitaplara geçecek olursam bu aralar biyografik romanlar okumayı çok seviyorum. Özlem Esmergül’ün Sait Faik Abasıyanık’ın hayatını anlatan ‘Yalnız hatta Yapayalnız’ romanı yeni bitti. Bu tip biyografi severler için Osman Balcıgil’in Sabahattin Ali’yi anlattığı ‘Yeşil Mürekkep’ kitabını da tavsiye ederim. Onun dışında son dönemde Mark Twain’in ‘İnsan Olmak”’kitabını okudum, harikaydı. Bu isimler dışında da Engin Geçtan’dan özellikle ‘İnsan Olmak’, ‘Hayat’ ve Oruç Aruoba’nın tüm kitaplarını tavsiye edebilirim. Bu iki ismin eserlerini başucumdan eksik etmiyorum diyebilirim.
ANKARA DİNLEYİCİSİNİN BENDE YERİ AYRI
* Bir Ankaralı olarak, Ankaralı dinleyicilerine bir mesajınız var mı?
Buradan, bende yeri her zaman ayrı olan Ankara dinleyicisine kocaman sevgiler göndermek isterim.