Oluşturulma Tarihi: Aralık 08, 2007 00:00
GÖNÜLLÜ kent habercileri, bir yılı aşkın süredir Ankara’nın gözü, kulağı, sesi oldular. Üstelik binlerce göz, binlerce kulak, binlerce ses...
Dün itibarıyla sadece Ankara için imza atılan
haber sayısı, 8 bin 801 idi. Her renkten, her bölgeden, her konudan binlerce haber...
Bu haberlerin önemli bir kısmını, kent yaşamında karşılaştığımız aksaklıklar oluşturuyor. ankara.sendeyolla.com ekibi olarak bu tür haberleri alt alta koyduğumuzda, bir an için irkildik. Ankara’yı hiç görmemiş bir turist ya da dostumuz, bir gün karşımıza çıkıp da "Nasıl bir kentte yaşıyorsun" sorusunu sorarsa, ne cevap vereceğimizi düşündük.
Bardağın dolu olan kısmını görmek her zaman için en iyisi ancak, boş olan kısmını da görmezlikten gelmemek
kaydıyla...
Bakın ’bu hafta’ gönüllü kent muhabirlerinden bazıları, hangi haberlere imza attılar.
MS Bilal Karabulut, "Ankara’da geceler ENKARA" başlıklı haberinde kentlileri çileden çıkaran, elektrikli ev aletlerini bozan ani elektrik kesintilerini haberleştirdi.
MS kesit, kirli hava nedeniyle soluk almakta güçlük çekildiğini aktardı.
MS Fatih Karaç, yaz mevsimi dururken kış mevsimi bastırınca başlayan yol çalışmalarını sorguladı.
MS Mavianne’nin de kış ayazında yürütülen yol çalışmalarından şikayeti vardı, ancak o ’annelik içgüdüsü’ ile belediye çalışanlarının buz gibi havada saatlerce çalıştırılmalarına isyan etti.
MS sabirli "Anıtkabir’in çevresinden biz utanıyoruz, ya belediye?" sorusunu yöneltti ve köstebek yuvasına dönmüş sokakları anlattı.
MS tanrıkulu, 36 saat süren ’kısa su kesintileri’ne dikkat çekti.
MS Mahmut Baytemir, ’
Atatürk’ün Orman Çiftliği’nin çöplüğe dönmüş alanlarını fotoğrafları ile aktardı.
MS Mehmet Sinan, aniden 4 şeritten 2 şeride düşen ’çağdaş’ bulvarları gündeme getirdi, Eskişehir Yolu üzerinde belediyenin ’Deli Dumrul’ misali yola çöken kongre merkezini sordu.
Ve bu tür çarpıklıkları dile getiren yüzlerce haber...
Yine bu hafta, istihbarat şefimiz Eray Görgülü, geceleri toplu taşım hizmetinin Ankara’ya ’neden layık görülmediğini’ araştırdı, haberleri ile gündeme getirdi.
Bu satırlara sığması mümkün olmayan nice olumsuzluk...
"Nasıl bir kentte yaşıyorsun" sorusuna bu örneklerle cevap vermek arzu edilen bir durum değil, ama ne yazık ki gerçeğin bir parçası...
Suyu bitmiş, elektrikleri durmadan kesilen, lambaları yanmayan sokakları delik deşik, caddeleri saatte 180 kilometre hız yapmanın mümkün olduğu otobanlara dönüşmüş, şehircilik ayıbı binalara izin verilen, geceleri yaşamın neredeyse ’tamamen’ durduğu, kışın havası güçlükle solunan bir Ankara’da yaşadığımızı söylersek, haksızlık etmiş olur muyuz?
Bardağın yarısı gerçekten boş...
Polis ve izdiham reklam malzemesiDAHA çok İstanbul’da bulunan teknoloji hipermarketlerinin geliştirdiği yeni bir reklam yöntemi, Ankara’ya da sıçradı. Yöntemi artık herkes biliyor.
Açılışını yapacağınız mağazanın, açılacağı gün gerçekleştireceği ’süper promosyonları’ günler öncesinden duyurursunuz. Binlerce insan, o gün geldiğinde mağazanızın önüne yığılır. İnanılmaz bir izdiham başlar. Sonra olaylar çıkar, polis müdahale eder. Bir tarafta bütün televizyonlar sizin mağazanızdan bahseder, diğer tarafta gazete haber ve yorumlarında ’tartışılan marka’ haline geliverirsiniz. Onlarca polis ve yüzlerce tüketici, reklamınızın doğal oyuncuları olur bir anda. Tek fark, reklamınızın reklam kuşağında değil, haber kuşağında yayınlanması olur.
Bir bilgisayar mağazasının geçtiğimiz hafta yaptığı şube açılışı, böyle tatsız görüntülere sahne oldu.
KORKTUM, ÜPREDİM, KAÇAMADIM
Gönüllü kent muhabirlerimizden MS Mahmut Baytemir ve oğlu da, bilgisayar almak için bu ’açılış töreni’ne gittiler. MS Mahmut Baytemir’in habere taşıdığı gözlemlerinden, bu köşeye şu satırları aktarmak istedik:
"Camlar taşlandı, firma aleyhinde sloganlar atıldı ve en önemlisi de insanlar tam bir can pazarı ortamı yaşadı. Çoğu kadın ezilme tehlikesi geçirdi. Bizzat ben de ilk önce sıkışmaya dayalı olarak kaburgalarımın birbirine doğru yaklaştığını hissettim, içim ürperdi. Daha sonra ayağımı kırılmaktan son anda kurtardım. Çıkmak, kaçmak istedim oradan ama imkansızdı. Korktum, ürperdim. Hala şokunu yaşıyorum. Kendimi affedemiyorum, çünkü bunun böyle olacağını bilen mağaza yöneticilerinin reklamına alet oldum, bilmeden. Daha sonra 40-50 adet polis geldi düzeni sağlamak için ve ben oradan kaçarcasına uzaklaştım."
MS Mahmut Baytemir’e geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz.