Güncelleme Tarihi:
Eski klasik fotoğraflar ve videolar yerini neşeli, eğlenceli ve bütün günü özetleyen fotoğraf ve videolara bıraktı. Başkentli gelin ve damatlar ise artık klasikten kaçıp, kendi fotoğraf ve video hikayelerine yöneliyor. Akış ne kadar aynı gibi görünse de her bir düğün gününün bambaşka olduğunu söyleyen fotoğraf uzmanları, poz verdirmeden çok anı yakalamanın önemine dikkat çekiyor. Neşeli Günüm Fotoğrafçılık firması ortaklarından Burak Aksoy ve Ertan İyiaksu, her düğün sonrası farklı iş çıkartmanın önemine dikkat çekerek, “Aslında işlerimiz farklı değil, çiftlerimiz farklı. Biz sadece bu farkları çok iyi gözlemliyor ve yansıtıyoruz. Aslında akış ne kadar aynı gibi görünse de her bir düğün günü bambaşka bir gün. Heyecanla bir işin başına oturuyoruz. Çıkan sonuçlar bizi daha çok heyecanlandırıyor ve bir sonraki işe daha da büyük bir heyecanla başlıyoruz. Kısacası heyecanımızı işimizle besliyoruz. Böylece sonsuz bir döngüde sürekli gelişen, başarılı bir ekip haline geliyoruz” dedi. Çiftlerin yanına giderken onlarla aynı heyecanı ve enerjiyi paylaştıklarını belirten Aksoy ve İyiaksu, şunları söyledi:
“DÜĞÜN GÜNÜ HİSSETTİKLERİMİZDEN BESLENİYORUZ”
“Düşünsenize, bu her sabah yeniden uyanmak gibi. Günün akışı da her zaman belli ama o akış içerisinde sizi nelerin beklediğinden habersiz çıkıyorsunuz sabah evden. Biz de ofisten çıkıp çiftlerimizin yanına giderken aynı şeyleri hissediyoruz. Türkiye’nin dört bir yanında ve yurt dışında çekimler yapıyoruz. Her bir gelin, her bir damat ve çiftlerimizin aileleri birbirinden farklı insanlar. Her evin geleneği başka, o geleneklerin yaşanışı bambaşka. Dolayısıyla eğer kafamızda ‘Yine düğün çekmeye gidiyoruz’ gibi bir düşünceyle oraya gitseydik sadece düğün çekmiş olurduk. Hepsi de birbirine benzerdi. Ama biz büyük bir heyecanla ve enerjiyle gidiyoruz yanlarına. Onları, ailelerini, geleneklerini, zevklerini öğrenmeye, onları olabildiğince yakından tanımaya çalışıyoruz. Düğün sonrasında fotoğraf ve videolarının başına oturduğumuzda çiftlerimizle geçirdiğimiz o gün öğrendiğimiz ve hissettiğimiz şeylerden besleniyoruz. Çiftimiz neyse onu gösteriyoruz. İstiyoruz ki, tam tanındıkları gibi, tam bekledikleri, tam hissettikleri gibi görsünler. Bize göre, insan odaklı bir iş yapıyorsanız, insanı iyi tanımalısınız.”
AMAÇ AN YARATMAK DEĞİL ANI YAKALAMAK
Düğün gününün hiç bir stresi olmadığını, stresli hale getirenlerin çiftlerin etrafındakiler olduğuna dikkat çeken Aksoy ve İyiaksu, “Kuaförler, makyözler, otel görevlileri hatta fotoğrafçılar çifti strese sokabiliyor. Burada en hassas konu çiftlerle ekiplerin iletişimi. Çiftlerimiz kendilerini bize teslim ettiklerindeyse durum bambaşka. Tanıştığımız ilk andan düğün gününün sonuna kadar hep yanlarında olduğumuzu hissettiriyoruz. Gün boyu adeta koçluk yapıyoruz. Kendileri gibi davranıyor, içlerinden ne geliyorsa onu yapıyorlar. Bu yüzden bu kadar mutlu ve samimi görünüyorlar. ‘Evet şimdi gülümsüyoruz’, ‘Şimdi hep birlikte eğleniyoruz’ ya da ‘Şimdi dans ediyoruz, zıplıyoruz’ şeklindeki yönlendirmeler yapmıyoruz. Bizim işimiz doğal gelişen bir anı yakalamak, bir an yaratmak ya da poz verdirmek değil.”