Bir festival böyle geçti

Güncelleme Tarihi:

Bir festival böyle geçti
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 11, 2007 00:00

Başkentin en önemli sanat olaylarından 24. Uluslararası Ankara Müzik Festivali bitti ama geride de birbirinden güzel anılar bıraktı. Gitarın sihirbazı Paco De Lucia’dan Fransızca şarkılarıyla bir döneme damgasını vuran Georges Moustaki’ye, birçok sanatçıya dair notlar ilk kez Ankara Hürriyet sayfalarında.

SEVDA Cenap And Müzik Vakfı’nın bu yıl 24’üncüsünü düzenlediği Uluslararası Ankara Müzik Festivali, birbirinden renkli anılarla geride kaldı.

İşte festival kapsamında sahne alan sanatçılara dair birbirinden renkli anılar:

George Moustaki: "Çapkın" diyebileceğimiz 73 yaşındaki müzisyen bir röportaj sırasında sorulan "Türkler hakkında ne biliyorsunuz? Ne kadar tanıyorsunuz?" sorusuna, gözleri parlayarak "Türk kadınlarından mı söz ediyoruz?" cevabını verdi. Moustaki daha sonra, beğendiği güzellerin güzelliklerini takdir ettiğini kendine has sevimliliğiyle dile getirdi. Konser sonrası müzisyenleriyle gidilen restoranda Moustaki, fasıl, meze ve acılı kebap istedi.

ABBA Gold: Ankara’nın kolay kolay yerinden kalkmayan protokol seyircisini bile dans ettirdi.

Red Priest: Aynı anda üç flüt çalabilen Piers Adams ve grubun kemancısı olan eşi turneye 18 aylık kızları ile geldi.

Paco de Lucia: 29 Nisan 1987’de 4. Uluslararası Ankara Müzik Festivali’nde verdiği konser sonrası imzaladığı Festival Şeref Defteri’ne 20 yıl sonra tekrar imza atarken "20 yıl mı? O zamanlar gençtik tabi" dedi. Şehir dışından gelen bir hayranının gitarını imzalayan Paco De Lucia, bekleyen hayran yoğunluğunu MEB Şura Salonu’nun malzeme kapısından çıkarak aşabildi. Lucia’nın ekibi ise festivalin en kaprisli kişileriydi.

Jean Luc Ponty: Son derece doğal, mütevazı ve hoşsohbet olan ünlü cazcı, konsere 1-2 saat kala bir muhabirin Gaziantepli olduğunu öğrenince, coğrafi konumunu da soran Ponty’ye şehrin yeri ve özellikle fıstığı ve baklavası ile ünlü olduğunu söyleyince her ikisine de bayıldığını ve artık Fransa’da da baklava bulabildiğini söyledi. Konser sonrası yanına bir kutu ile giden basın sorumlusuna "Yoksa bu baklava mı?" diyerek sarilan Ponty’nin sevinci görülmeye değerdi.

Sweet Honey in the Rock: Basınç hastalığı olarak da nitelendirilen oksijen yetmezliği problemi yaşayan grup üyelerinden birinin Ankara Kalesi’ni dolaşırken her olasılığa karşın özel arabalı oksijen tüpünü yanında taşıması dikkat çekti. Türk gümüşlerine ve işçiliğine hayran kalan tüm grup üyelerinin konser günü doyasıya yaptıkları alışveriş sonrasında aldıkları takıları hemen konserde diğer gümüş kolleksiyonlarıyla harmanlayarak kullandıkları gözlendi.

Karrin Allyson: Mutevazi bir sanatçı olan ve konserde dahi hafif makyajıyla dikkat çeken Allyson’ın, fotoğraf çekimini, "Öncesinde 2-3 saat makyaj yapmam gerekir" diyerek kabul etmemesi yadırgandı.

Alman Yaylı Sazlar Çocuk Orkestrası: Festival dışında Nallıhan, Devlet Tiyatroları ve Bilkent İlköğretim Okulu’nda konser veren orkestranın Alman öğretmenlerinin sunuculuk da dahil olmak üzere herseyini çocukların gerçekleştirdiği 23 Nisan törenini gördüklerinde şaşkınlıklarını gizleyememeleri görmeye değerdi. Sanatçılar, "Türkiye’de bunu nasıl başarıyorsunuz? Bizimkiler yapamazlar" dedi.

Uto Ughi: Muhteşem virtüozitesi ile ilk eserden itibaren ayakta alkışlanan ünlü kemancı, konserden yarım saat once frağını otelde unuttu. Seyirciler, Uto Ughi ve piyanist Spechi ile kuliste Festival ve Vakıf özel konseri için Ankara’ya geldikleri tarihler hakkında iddaya tutuştular. Ughi, kendilerine konserde hangi kemanını kullandığını sordu.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!