Ankara’da kale yeterince hak ettiği değeri görüyor mu sizce?- Ankara’da kale yakın yıllara kadar neredeyse unutulmuş terk edilmiş yerlerden birisiydi. Sonra birkaç mekan, eğlence, yeme içme merkezi haline getirildikçe, eski eşyaların antikacıların bulunduğu bir alan haline getirildikçe değeri biraz artmaya başladı. Şimdi bir yenileme projesi var. Ama ben kalenin çok daha fazla hem Ankara’nın hem Türkiye’nin başka yerlerinden ve başka ülkelerden gelenlerin ilgisine sunulabilecek bir mekan olduğunu düşünüyorum. Hakikaten bir başkentin tam orta yerinde böyle tarihsel bir kale var, önemli bir biçimde ayakta, içinde modernleşme öncesi Türk mimarisinin önemli örnekleri var, orası, bir nostaljik alışveriş merkezi, bir yeme içme merkezi, hatta butik konaklama merkezi olarak çok daha fazla bir turizm sunumu aracı yapılabilir. Ama orada da çok fazla geç kalmış durumdayız. Şu anda
Koç’un yaptığı bir müze var. Yanındaki hanı da Koç’un aldığını duydum ve sevindim. Orada da iyi bir mekan ortaya çıkacaktır. Ona benzer bizim bakanlığımıza ait restore ettiğimiz bir bina vardı. Oraya bizim kurumlarımızdan birinin yerleşmesini planlamışlar. Onu değiştirdim. Turizm açısından değerlendirelim, çok daha yararlı olur diye düşünüyorum.
KALEÖNEÇIKACAKKaleyi önümüzdeki süreçte biraz daha öne çıkarmamız gerekecek. Ankara’nın zaten eğer turizme sunabileceksek, var olan potansiyeli Opera veya Sıhhiye meydanından itibaren. Öbür tarafa geçtiğinizde sözde modern ama hiçbir karakteri olmayan bir Ankara var. Bu tarafta olan binalar Ziraat Bankası, Merkez Bankası, Osmanlı Bankası binaları, 1. ve 2.Meclis, Etnoğrafya, Kültür Bakanlığı binası, kervansaraylar, eski Maliye Bakanlığı, Roma HamamıÖ Baktığınız zaman, Roma, Selçuklu, Cumhuriyet burada. O yüzden daha çok Kültür Bakanlığı’nın bu binasını kullanmaya tercih ediyorum ve bakanlığın diğer birimlerini de mümkün olduğunca bu tarafa almaya çalışıyorum. Çünkü devlet de burayı terk etti. Bizim bakanlık dışında burada ayak direyen kalmadı nerdeyse. Bir valilik kaldı bir de biz ayak diriyoruz. Ankara deyince asıl burasıdır. Ne yazık ki modern Ankara burayı unutturacak bir müthiş güzellikte gelişmedi. Kızılay’dan öbür tarafa bir bakın, hiçbir karakteri yok. Çayyolu da öyle gelişmedi. Çok üzülüyorum, 20 yıldan bu yana dünyada neler oluyor, şehircilik konularında da Türkiye’de neler yazılıp çiziliyor, fakat Çayyolu da bana sorarsanız bir felakettir. Ağacı yok, parkı yok, meydanı yok. Garip bir alışveriş merkezi ve tıkış tıkış bir konut yoğunluğundan plansız bir biçimde gidiyor.
Ankara’da eskiden Keçiören’de Çankaya’da bağlar vardı, artık onlar yok. Sizin de dediğiniz gibi bir rantiye anlayışıyla gelişiyor Ankara.- Güya bahçeli evler yapılıyor Ankara’da. Adı villa. Yan yatmış, küçük küçük kulübeler gibi. Önlerinde 50’şer metre bahçe falan. Park içinde, bahçe içinde, yeşillik içinde, çok müthiş bir konut anlayışı yok. Sanki Ankara’nın hangi derdi varsa, müthiş bir yapı yoğunluğu var. Halbuki yapı yoğunluğu düşürülse o kadar değeri olmaz o arazilerin ve insanlar nefes alacak mekanlarda yaşarlar.
Biz Bahçelievler ve Emek’e bile sahip çıkamıyoruz.- Bitti onların hepsi. Gaziosmanpaşa bitti. GOP bir özel mimari dönemdi 50’lerde, parlamenterlerin başlattığı. Gerçekten çok hoş bahçelerle çok özel binalarla çok özel bir yerleşim yeriydi. Şimdi yarısını oteller aldı, yarısını iş merkezleri aldı ve orada özel bir mimariden 20 tane bina ya kaldı ya kalmadı.
Ulus’taki Kiler’in de kiracı olduğu binayla ilgili açıklamalarınız oldu. Onunla ilgili bir gelişme var mı?- Ben Ulus’ta eskiden bu yana 1.Meclis’in merkezinde olduğu bir tarihsel kent merkezi hayal ediyorum. Bu çok eski yıllardan beri, bütün belediye başkanlarına anlatmaya çalıştığım, herkesin kabul edip ama adım atmadığı bir projedir. Şimdi var böyle bir proje. Ama ne yazık ki, çok yavaş yürüyor. Orada 1. ve 2. Meclis, Ankara Palas var. Bunlar, cumhuriyetin ilk önemli, simge eserleridir. Ama onlarla bağdaşmayan yapılaşmalar var. Bütün bunların yıkılmasıyla ilgili, bütün o çevrenin tarihsel anlamına uygun bir biçimde düzenlenmesiyle ilgili bir proje var. Bunlar biraz pahalı projeler tabi. Sadece bizim değil, belediyenin özel idarenin takip ettiği projeler. Valimiz ve belediye başkanımız ile mutabakat içindeyiz ama bir adım atılmıyor. Önümüzdeki süreçte adım atıldığını göreceğimizi umut ediyorum.
Ama yeni bir rant mekanı yaratmadan olması gerekiyor.- Evet, yeni bir rant mekanı yaratmadan, büyük ölçüde alan açılarak, aslına uygun, büyük oranda tarihsel çevreye uygun ancak yeni, daha sınırlı, daha yoğunluğu düşük yapılaşmalara imkan verilerek yeni bir düzen mutlaka kurulacak. Ulus, cumhuriyetin kurulduğu yerdir. Hacı Bayram, 1.Meclis ve istasyon... Bu güzergahta kurulmuştur cumhuriyet. Bu güzergahın cumhuriyetin kuruluşunu çağrıştıracak şekilde yeniden düzenlenmesini sağlayacağız. Böylece önemli bir tarih saygısı, önemli bir yurt sevgisi örneği de göstereceğimizi düşünüyorum. Ne yazık ki yıllardan bu yana Türkiye’de
Atatürk’ü dilinden düşürmeyen, sözde Atatürkçüler, dilde Atatürkçüler çok gelmiş geçmiş ama galiba yürekten, Atatürk’ü ne içselleştirmişler, ne benimsemişler. Eğer öyle olsaydı, Atatürk’ün cumhuriyeti kurduğu mekana bu kadar, ilgisiz, duyarsız, saygısız davranmamış olurlardı.
Belki orada bir meydan kazanma imkanımız da olur böylece.- Tabi, 1.Meclis’in hemen karşısında çarşılar var onlar kalkacak ve anıtın arkasındaki yapılar da yıkılacağı Ulus’ta tarihi kent meydanı ortaya çıkacak. Ama bu biraz, maddi imkanlarla da ilgili.
Çok hoyrat kullanmışız biz Ankara’yı da tüm Türkiye’yi de. Ama cumhuriyetin 100.yılına giderken daha güzel bir Ankara olacağına inanıyorum. En azından bizim bugün hükümet olarak niyet ve kararımız budur. Bu anlattıklarımı sayın başbakan da içtenlikle inanıyor ve destekliyor.
Ankara’da gece toplu ulaşım yok. Bu kültür sanat hayatı açısından da etkileyici.- O zaman şehir ölür. Ulaşım yoksa şehir ölür bir saatten sonra. Hiç olmazsa saatte bir olsa, insanlar bilirler. Burası başkent. Bir Başkent geceyarısı ulaşımsız olur mu? İnsanın bin türlü sıkıntısı vardır.
Müzecilik anlayışımız sınırlı
Bizim müzecilik anlayışımız dünyayla uyumlu mu? Biz hep uzaktan gösteriyoruz. İnsanların o tarihi solumasına izin vermiyoruz.- Bizim müzecilik anlayışımız uzaktan bak, ayaklarının ucuna basarak dolaş, sessizce çık gibi sınırlı bir alanda. Halbuki müzeyi insanlar başka ülkelerde çok daha yaşanır hale getirmişler. Bunu özel müzeler yaptı. Ama kamu müzeciliği buralara gelemedi. Biz kamu müzeciliğini buraya taşımaya çalışacağız. Ayrıca özel sektörle de işbirliği içinde müze işletmeciliğinin yollarını arıyorum ben. Niye müzeyi bir tek biz işletelim? Özel sektörün desteğiyle daha iyi işletebileceksek bunu da yapabiliriz. Bir kapalılığımız, duvar örmüşlüğümüz yok.
Binamızı altıncı ayımda yıkacağızBaşbakan’ın her şehrin yeni yapılarının da o şehrin mimarisine uygun yapılmasını ilişkin açıklamaları vardı. Mesela Ankara’da, Ankara taşı var ama kullanılmıyor yeni yapılarda.- Ankara taşı varken, başka malzemelerden binalar yapılmış. Kamu binası Ankara taşından yapılmış onun yanındaki yeni bina, garip, ne idüğü belirsiz bir malzemeden yapılmış. Halbuki burası Ankara ise, Ankara taşı diye dayanıklı bir inşaat malzemesi varsa ve tarihen de bu malzeme kullanılmışsa, buna devam etmek gerekir. Bizim bu binamızda, hiçbir estetik kaygısı olmayan ek binası var. Yıkacağız onu. Bakanlıkta altıncı ayımı doldururken yıkacağız. Kamu yapmış bunları. İnanılmaz, Ankara’daki duyarsızlık büyük ölçüde kamudan kaynaklanıyor. Kamu doğru yönlendirmiş olsa ardından özel mimari de onu izlerdi. Fakat, kamu o kadar saçma sapan işler yapmış ki. İmam öyle yaparsa cemaat neler yapmaz.
Teşhir salonlarını Mart’ta açacağızResim Heykel Müzesi’nde çalınan heykellerle ilgili bir gelişme var mı?- Oraya konulmuşsa bir anlamı var. Eğer alınmışsa koyanların bilgisi olması lazım. "Efendim koyduk ama çok da önemi yoktu" demek devlet sorumluluğuyla, devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz. Arkadaşlarla ilgili ben zaten bir işlem başlattım. Sonuç da aldım, oradaki arkadaşımızı görevden aldık. Marta doğru da teşhir salonlarını açmış olacağız.
Müzedeki eserlerle ilgili bir sıkıntı var mı? Sayım yapılıyor mu?- Yapılmış daha önce, ama tekrar yaptırıyoruz. Güzel Sanatlar’ın açtığı yarışmalara katılıp, dereceye girmese de eserlerini almayanlar olmuş. Öyle bir yığılma da var. Ayrıca bu yıl ben Resim Heykel’in ve Etnoğrafya’nın önünde bir yeşil alan var. Orayı da düzenleyip bir park olarak, kafeterya olarak kazandırmayı hedefliyorum. Güzel bir alan. Anıtkabir’e kadar görüyorsunuz. Teraslama yapılarak orada şık bir yer yapacağız. Bu müzelerin hayata katılmasıyla ilgili. Başka ülkelerde öyle. Müzelerde kafeteryalar var, kitap evleri var çevresinde. Müzelerle biraz gençlerin, sanat severlerin iç içe yaşaması gerekiyor. Ki özel müzelerde var bu. Milli Kütüphane’nin bahçesini aynı şekilde düşünüyoruz. Orada da büyük bir alan var. Tabi bizim yapacağımız şey birinci sınıf olmalı. Yani Ankara’nın en iyisi olacak.
Bir çağrınız var mı?- Var birkaç temasımız. Benim derdim, Türkiye’nin zenginliğinin bizim insanımıza ve dünya insanlarına en iyi şekilde sunulmasını sağlamaktır. Bunu ben devlet eliyle yaparım, özel sektör eliyle yaparım. Ya da beraber yaparım. Hiçbir kıskançlığımız yok bu konuda. Benim için önemli olan, bu zenginliğin dünyaya sunulmasıdır. Bundan benim ülkem prestij ve gelir elde edecekse bunun yolu neyse açığız.
DÜZELTMEKültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın röportajının önceki gün yayınlanan ilk bölümünde Orhan Kemal’in 72.Koğuş isimli eseri sehven Yaşar Kemal’e ait yazılmıştır. Ayrıca Günay’ın sözünü ettiği diğer bir tiyatro oyununun adı "Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi" olacaktır. Düzeltir, özür dileriz.