Oluşturulma Tarihi: Ekim 08, 2008 00:00
Ankara’nın beton işgaline direnen doğal alanı olan ’Papaz’ın Bağı’nı, Cumhuriyet döneminde satın alan Kuloğlu ailesinin torunu Abdullah Kuloğlu, mekanı sahipleri Teknopolitikalar Platformu Başkanı Şevket Çorbacıoğlu’na anlattı.
Kimilerine göre Cumhuriyet’in ’ilk ikizleri’ olmaları nedeniyle, Necati ve Hayati Kuloğlu’na
Atatürk tarafından hediye edilen bağ, kimilerine göre de Ahmet Efendi tarafından değerlendirmek için ülkeyi terke hazırlanan Ermeni ailesinden satın alındı.
Papaz’ın Bağını işletenlerden biri olan Ahmet Efendinin torunu Abdullah Kuloğlu, Papaz’ın Bağı’nın öyküsünü Çorbacıoğlu’na şöyle anlatıyor:
Atatürk’e yakın olmak
"Cumhuriyetin ilk yılları. Dedem tiftik ticareti ile uğraşıyor. Hayati, Necati, Hasan, Hikmet ve Türkan adlarında 5 çocuk sahibi. Necati ile Hayati ikiz. Ayırt edilmeyecek derecede benziyorlar. Uzun yıllar aynı kıyafetlerle Ankara’lıların hep dikkatini çekmişler. 1936 yılında dedem göç eden azınlıkların terk ettiği bu alanı devletten açık artırmayla alıyor. Almasının temel nedeni Atatürk’ü çok sevmesi ve ona yakın olmayı düşünmesi. O zamanlar insanlar buraya tilki ve kurt avına gelirlermiş.. Dedem de ava meraklı. Sürekli av için gelirmiş buralara. Ailedeki doğa sevgisi dedemden kaldı bizlere. Bu nedenle de ava düşkünüz. Gideriz sürekli. Kuloğlu Ailesi bundandır ki ’Avcılar’ diye de anılır. Belli bir zaman sonra bağ bozumu için yazları geçici olarak yerleşilir buraya... Aslında aile Hacettepe’de oturmakta ve Hamamönünde tiftik ticareti yapmaktadır. Savaş nedeniyle işleri bozulur. Bağlık alana haciz gelir. Dostlarının yardımıyla bağlık alanı kurtarır.
Yoksulluk süreci başlar ve zorunlu olarak yerleşilir buraya."
İşletmeye nasıl açıldıTorun Kuloğlu, "Papazın Bağı adı nerden geliyor?" sorusuna ise şu yanıtı veriyor:
"Anlatacaklarım aynı zamanda bu alanın işletmeye nasıl açıldığının kısa bir öyküsü olacaktır. Biz torunlarınca işletilen bu alan; yakın zamanda 100 yaşında kaybettiğimiz Babaannem, yani Ahmet Efendi’nin karısı Şaziye tarafından bir rastlantı sonucu işletme sürecine sokuldu. Bağ içindeki çeşme çamaşır yıkama yeri olarak kullanılırmış. Yanında açık bir ateş, üzerinde sürekli çamaşırın kaynatıldığı büyük bir kazan bulunurmuş. Bir süre kaynatılmış çamaşır çeşmede tokaçlanarak kirinden arındırılmaya çalışılırmış. Açık ateşin bir yerinde gözleme yapılır, bir yerinde de Semaver kaynatılır ve çamaşır yorgunluğu gözleme ve çay keyfiyle çıkarılmaya çalışılırmış.
ODTÜ’lü öğrenciye ikram
Bundan tam 40 yıl önce, bu doğa büyüsüne kapılıp bağı gezmek isteyen ODTÜ öğrencisi, çamaşır yıkayan Şaziye Hanım’la karşılaşır. Şaziye hanım çocuğa çay ve gözleme ikram eder. Gözleme ve çayı çok seven öğrenci, parasını ödemek koşuluyla yine ister. Şaziye hanım parayı kabul etmeyerek tekrar ikramda
bulunur. Öğrenci Şaziye hanımın konukseverliğinden çok etkilenmiştir. Erdemli bir konukseverlik, gözleme-çay ve doğanın muhteşem zenginliği. Etkilenmemek olası mı?.. Öğrenci, ’arkadaş grubumla haftaya tekrar gelmeyi düşlüyorum. Yalnız ikramlarınız karşılığında para alırsanız..!’ koşuluyla Şaziye Hanım’a teşekkür eder.
Bir hafta sonra Şaziye hanım öğrencilere gözleme ve çay ziyafeti çeker. Öğrenciler zorda olsa parayı kabul ettirirler. Yoksulluk var ya, para iyi gelir. Öğrenciler ziyaretleri tekrar edince masa ve sandalye atarlar bahçeye. Gören halk da gelmeye başlar. Derken bahçe/bağ işletmeye açılır. Müşteriler de akın etmeye."
İsminin gizemiPAPAZIN Bağı adının nereden geldiğiyle ilgili soruya verilen farklı duyultulara inanılmaması gerektiğini vurgulayan Abdullah Kuloğlu "Aslı; Kırk Konaklar’da bahçe işletenlerin müşterilere söyledikleri ’Oraya gitmeyin, orayı papaz işletiyor!...’ yalanından kaynaklandı" dedi.
Kuloğlu bu dedikodunun üretilmesindeki amacın, halk arasında bu savı yaygınlaştırarak Kuloğlu ailesine kaptırdıkları müşterileri tekrar kazanmak olduğunu da sözlerine ekledi.