Gamze KOLCU
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 02, 2009 00:00
Beton işgaline direnerek Başkent’in cennet mekanlarından olmayı başaran Papazın Bağı, yemyeşil doğasıyla 1960’lardan bu yana varlığını koruyor.
ANKARA’nın beton işgaline direnen nadir cennet mekanlarından olmayı başaran Papazın Bağı, yemyeşil doğasıyla 1960’lardan bu yana varlığını koruyor. Cumhuriyet Dönemi’nde doğum hediyesi olarak bir papazdan 3 bin altına alınan Papazın Bağı, Kuloğlu ailesinin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor.
Kimilerine göre Cumhuriyet’in ’ilk ikizleri’ olmaları nedeniyle, Necati ve Hayati Kuloğlu’na
Atatürk tarafından hediye edilen bağ, kimilerine göre de Ahmet Efendi tarafından değerlendirmek için ülkeyi terke hazırlanan Ermeni ailesinden satın alındı. Papazın Bağı’nın işletmecilerinden Naile Yüney, mekanın öyküsünü şöyle anlatıyor:
Ava gelirlermiş
"Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara’da ticaretle uğraşan Ahmet Kuloğlu, Atpazarı’ndaki dükkanında bütün İç Anadolu’nun tiftik ve buğday ticaretini yapıyordu. Eşi, yani büyük babaannem Şaziye Kuloğlu ikiz çocuklar dünyaya getirince Ahmet bey, Şaziye hanıma ’Doğum hediyesi olarak sana ne almamı istersin?’ diye soruyor. Asker kızı olan Şaziye hanım, toprak sevgisinden ve Atatürk hayranlığından dolayı Paşa’nın köşküne yakın olan Papazın Bağı’nı doğum hediyesi olarak istemiş. Şaziye hanım, 1924 yılında papazdan kalan bu bağa yerleştiriliyor. O zamanlar insanlar buraya tilki ve kurt avına gelirlermiş. Dedem de ava meraklı olduğundan, av için buralara gelirmiş. Belli bir zaman sonra bağ bozumu için yazları geçici olarak buraya yerleşmeye başlamışlar.
ODTÜ’lü öğrencinin fikriydi
Papazın Bağı, yakın zamanda 100 yaşında kaybettiğimiz babaannem, Şaziye hanım tarafından bir rastlantı sonucu işletme sürecine sokuldu. Bağ içindeki çeşme çamaşır yıkama yeri olarak kullanılırmış. Yanında açık bir ateş, üzerinde sürekli çamaşırın kaynatıldığı büyük bir kazan bulunurmuş. Açık ateşin bir yerinde gözleme yapılır, bir yerinde de semaver kaynatılır ve çamaşır yorgunluğu gözleme ve çay keyfiyle çıkarılmaya çalışılırmış. Bundan tam 40 yıl önce, bu doğa büyüsüne kapılıp bağı gezmek isteyen bir ODTÜ öğrencisi, çamaşır yıkayan Şaziye Hanım’la karşılaşmış. Şaziye hanım çocuğa çay ve gözleme ikram etmiş. Gözleme ve çayı çok seven öğrenci, parasını ödemek koşuluyla yine isteyince Şaziye hanım parayı kabul etmeyerek tekrar ikramda bulunmuş. Öğrenci Şaziye hanımın konukseverliğinden çok etkilenmiş ve ’Burayı neden çay bahçesi yapmıyorsunuz?’ diye sormuş."
Ata’nın gözlerine bakamazdık
PAPAZIN Bağı işletmeye açılmadan önce yani kendi bağımızken Mustafa Kemal buraya, atıyla kahvaltıya gelirdi. Gözlerine bile bakamazdık. Papazın Bağı, çok geniş bir arazi. İnşaata açılması için çok önemli isimlerden, otellerden büyük teklifler aldık. Burası için Kurtuluş Savaşı gibi toprak savaşı verdik. Çok ciddi maddi sıkıntılar çekilmesine rağmen satmadık. Bir tek dalına bile kıyamadık. Bu bağ bizim anılarımızı içinde barındırıyor. Biz burada rahat, huzurlu bir nefes alabiliyoruz. Ailemizin en önemli mirası bu bağ.
Eşsiz çam ağaçları ve temiz havasıyla Başkentlilerin vazgeçilmez mekanlarından olan Papazın Bağı, kışın tadını doyasıya yaşamak isteyenler için kış köşesi hazırlıyor. Sadece yaz aylarında müşterilerine hizmet veren Papazın Bağı, artık kışın da şömineli salonlarıyla hizmet verecek.