Güncelleme Tarihi:
Ankaragücü yönetimi; belediye başkanları, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve Ankara milletvekillerini, hatıra bilet kampanyasına destek için art arda Beştepe’de ağırladı. Üç organizasyon da etkileyici, anlamlı, birlikte hareket edilmesi bakımından önemli ve değerliydi. Farklı siyasi görüşten olanlar, kentin en önemli markalarından birinin etrafında toplanıp güzel bir mesaj verdi. Fotoğraflar, tarihi bir dayanışmayı belgeler gibiydi.
Ertesi gün, gazeteci bir ağabeyim ve Gençlerbirliği yönetiminden bir dostum ile konuştum. Cumhuriyet ile yaşıt olan, 100. yaşını kutlamaya hazırlanan Ankara’nın diğer önemli markası Gençlerbirliği’nin, özellikle son dönemde yalnız bırakıldığı ve adeta görmezden gelindiği noktasında hemfikirdik. Benzer duygu ve düşünceler içinde, sitemlerimizi ve serzenişlerimizi paylaştık.
Bir kentte, tek bir takım varsa, sorun yaşanmıyor, sıkıntı büyümüyor. Kaynaklar, tek takım için rahatlıkla harcanabiliyor. Ancak sayı arttığında; hak, hukuk, adalet, eşitlik gibi kavramlar önem kazanıyor. Ayrım yapılmadan, kaynakların adilce bölüştürülmesi bekleniyor.
TARİH OLAN KULÜPLER VAR
Ankara’da geçmişte; PTT, Petrolofisi ve Şekerspor gibi kulüpler vardı, şimdi yoklar. Hacettepe ve Ankara Demirspor, mücadelesini farklı kulvarda sürdürüyor. Osmanlıspor, Keçiörengücü, Başkent Akademi, Altındağ ve Etimesgut Belediye, Çankaya FK var ancak onlar hiç bir zaman Ankara ile tam manasıyla özdeşleşmedi. Diğer kulüplere saygısızlık etme düşüncesinde değilim ama bu kentin, futboldaki iki değerinin; A.Gücü ve Gençlerbirliği olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz. Onlar farklarını; yaşadıkları ve yaşattıkları saha içi rekabetle, çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.
A.Gücü, ailenin haylaz, ele avuca sığmaz, yaramaz çocuğu gibi. Ama, aynı zamanda en çok sevileni. Ne hata yaparsa yapsın, başına ne iş açarsa açsın, hoş görünüyor, sırtı hep sıvazlanıyor. Karnesindeki zayıflar önemsenmiyor bile. Aile büyükleri ilgiyi, daima onun üzerinde tutuyor. Gençlerbirliği ise evin sessiz, sakin ve içine kapanık çocuğu. Ödevlerini zamanında ve eksiksiz yaparken, kendi halinde yaşıyor. Notları iyi olsa da hep ikinci planda kalıyor.
Aile büyüklerini; Ankara’nın etkili ve yetkili kişileri, kentin söz sahipleri, seçilmişleri olarak görürsek, ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Son 10 yıla bakıldığında, A.Gücü’ne, kentin imkanları ile sağlanan ayrıcalıkların çok daha fazla olduğu rahatlıkla görülür.
Burada, A.Gücü’ne neden bu kadar imtiyaz tanınıyor deme gibi bir itirazım yok. A.Gücü; tarihi, camiası, taraftarı ve bu kente kattığı değerle, bunların çok daha fazlasını hak ediyor. Türk futbolunun büyükleri diye adlandırılan kulüplere ve diğer şehir takımlarına baktığımızda, onlara nasıl imkanlar tanındığını, nasıl yardımlar yapıldığını, ne gibi kolaylıklar sağlandığını biliyoruz. A.Gücü bu konuda, onların epey gerisinde fakat ezeli rekabet yaşadığı Gençlerbirliği’nin çok önünde. Bu göz ardı edilmemeli.
ELDEKİ KOZU İYİ KULLANMAK
A.Gücü’nün taraftar sayısının çok olması, geniş bir kitleye hitap etmesi, siyasiler için ilgi çekici. Sayıca fazla olma, gerektiği anda ve gerektiği yerde, baskı kurma, A.Gücü’ne her dönem büyük fayda sağlıyor. Kalabalık, olaylara karşı tepki koyma konusunda çabuk ve etkili biçimde örgütlenebilen taraftar yapısı, A.Gücü yönetimlerinin elini güçlendiriyor. Yakın zaman yöneticileri, ceplerindeki bu kartı çekinmeden ortaya sürdüler.
Ankaragücü ile Gençlerbirliği rekabetinde, gerek saha içi gerekse saha dışında, zaman zaman gerilimler, istenmeyen davranışlar yaşanmıştır ancak bunlar, aynı kentte bir adım öne geçme çabasının yansıması olarak değerlendirilebilir. Şu unutulmamalıdır ki rekabet başarıyı körükleyen kavramdır. Hele ki ezeli rekabet, bu duygunun en yüceltilmiş halidir. Ancak, terazi iki taraf için de eşit tartmalıdır.
Belediye başkanlığı döneminde, Melih Gökçek’in Ankaragücü’ne olan ilgisinin de etkisiyle sarı-lacivert cephede yoğunlaşan maddi destek, hali hazırda da devam ediyor. Bu durumun, Beştepe’nin yukarı cephesinde için için yanan kor ateş gibi, sessiz bir isyana dönüştüğü hissediliyor.
HER ZAMAN ÖNDE OLMA İSTEĞİ
Geçmişte, başkentin diğer ekiplerine oranla, iki kulübe, özellikle tesis yapımı konusunda özel ayrıcalıklar verildiği, Beştepe’deki yapılarda kendini gösteriyor. Son dönemdeki destek ise A.Gücü lehine orantısız bir şekilde büyüdü. Burada, A.Gücü yönetimlerinin hakkını teslim etmek gerek. Yaşadıkları maddi sıkıntılarda, (özellikle transfer yasaklarının kaldırılmasında) siyasileri yanlarına alarak bir şekilde geçici de olsa çözüm yollarını bulabilme yeteneğine fazlası ile sahipler. Fakat, A.Gücü camiasının, bazı konularda ortak hareket etme yerine, önceliğin kendisine verilmesine dönük çabaları dikkatlerden kaçmıyor.
19 Mayıs Stadı ortak kullanılırken ve Ankaragücü ekonomik sıkıntılar yaşarken, özellikle rahmetli Başkan İlhan Cavcav’ın yaptığı yardımlar hala hafızalarda. Buna rağmen, Eryaman Stadı inşa edilirken, tribün koltuklarının sarı-lacivert olması yönünde kararın ağırlık kazanması, stat yanındaki metro durağının A.Gücü 1910 adı ile anılması, stadın 5 yıllığına A.Gücü’ne bedelsiz tahsisi için talebin önce yapılması yönündeki girişimler, sosyal medyada sıkça dile getirilen, 19 Mayıs’ın yerine yapılacak yeni stada Ankaragücü adının verilip, A.Gücü’ne tahsis edilmesi ve buna benzer farklı yaklaşımlar, Gençlerbirliği’ni dışarıda tutma, söz hakkı tanımama eylemi olarak göze çarpıyor.
KÖKLÜ KÜLTÜRÜ UNUTMAYIN
Ankaragücü kulübünü yönetenler ve camia bu yönde bir yaklaşım sergileyebilir, ancak bu kentin yönetiminde söz sahibi olanlar, yüzünü bir tarafa çevirmemeli. Eşitlik ilkesine uygun davranmalı.
Gençlerbirliği; Cumhuriyet ile yaşıt, bir ekol, bir okul, bir kültür ve kendine özgü anlayışa sahip farklı bir kulüp. Alt yapısında binlerce çocuğa verdiği futbol eğitimin yanında, onlara kazandırdığı kişilik ve kulüp geleneği ile son 20 yılda, 50 binli sayıları aşan, köklü bir kurum. Türk futboluna yüzlerce ismi kazandıran eşsiz bir futbolcu fabrikası. Duayen Başkan İlhan Cavcav’ın adını taşıyan tesisleri ve son 2-3 yılda sıkıntı yaşasa da ekonomik yapısı ile her zaman örnek gösterilmiş bir camia. Bunlar unutulmamalı. Bu kulübün kültüründe bağırış, çağırış ve kavgaya yer yok. Uzlaşı ve sağduyu her zaman ön planda. Beştepe’nin iki yakası arasında haksız bir rekabetin olduğu açık. Bunun ortadan kaldırılması ve büyüyen farkın kabul edilebilir seviyeye çekilmesi için kentteki, Gençlerbirliği varlığı da kabul edilmeli. Kırmızı-siyah armaya sahip çıkılmalı, destek verilmeli ve el uzatılmalı. Gençlerbirliği cephesinde, ikinci planda bırakılmanın verdiği bir rahatsızlık ve kırıklık söz konusu. Bu, bir şekilde giderilmeli. Kırmızı-karalar da bu yönde seri ve etkili adımlar atmalı.