Beni ben yapan her şeyin temeli Ankara’dır

Güncelleme Tarihi:

Beni ben yapan her şeyin temeli Ankara’dır
Oluşturulma Tarihi: Eylül 13, 2020 00:21

Ankara’nın güzelliğini Ankara’da doğan bilir. ‘Denizsiz yaşanır mı’, ‘memur şehri’, ‘hiç eğlence yok’ diyenler; Ankara’da doğmayıp, Ankara’nın kışında sokakta yürümemiş olanlardır.

Haberin Devamı

Naz Göktan... Doğma büyüme Ankaralı.... Tiyatro sahnelerinde gösterdiği performans ve aldığı ödüllerle oyunculuk kariyerine sağlam bir adım atan Naz Göktan’ı, ‘Doğduğun Ev Kaderindir’ dizisindeki ‘Emine’ karakteriyle tüm Türkiye’ye tanıdı. Ankara’dan çıkıp yolu İstanbul’a uzanan ünlü isimlerden biri olma yolunda ilerleyen genç oyuncuyla hem oyunculuk kariyerini hem de “Beni büyüten adam eden şehirdir” dediği Ankara’yı konuştuk.

Beni ben yapan her şeyin temeli Ankara’dır


* Uzun yıllar tiyatro yaptınız. ‘Doğduğun Ev Kaderindir’ dizisi televizyon anlamında ilk profesyonel işiniz. Sizin için nasıl bir tecrübe oldu?

Yepyeni bir dünyada, yepyeni tecrübeler yaşayacağımı bilerek geldim İstanbul’a. İlk işim olması açısından benim için çok kıymetli bir işe başladım. Yönetmenim Çağrı Bayrak’la ilk tanıştığım günden bu yana süren şahane bir macera oldu. Halen öğrenmeye, şaşırmaya, çalışmaya ve üretmeye devam ettiğimiz bir macera. Çok keyifli olduğunu söyleyebilirim.
Tiyatronun yeri bende çok ayrı. Kendimi özgür ve özgüvenli hissettiğim, yaşadığımı iliklerime kadar duyumsadığım yer tiyatro sahnesi. Üç yaşından beri sahnedeyim. Sahnenin büyüsü ve kıymeti çok büyük ve tarifsiz. Ölene kadar sahnede olmayı diliyorum. Ancak ekranın da kendi içinde başka bir büyüsü var. Bunu hem seyirci hem de oyuncu olarak hissediyorum. ‘Doğduğun Ev Kaderindir’, benim meslek hayatımda sanırım yaptığım en kıymetli iş olacak.

Beni ben yapan her şeyin temeli Ankara’dır


* Sahnelerden sonra sete girmek sizi nasıl etkiledi?

Konservatuvarda okuduktan sonra, profesyonel olarak oyunculuğa tiyatroyla başladığım için elbette bir takım kaygılar ve endişeler taşıyordum. Temelde aynı mesleği yapmaya devam edecektim, bunu biliyordum, ancak kamera önü bilmediğim bir dünyaydı. Kamera önünde olmanın farklı teknikleri var. Bunu okulda aldığımız ‘kamera önü oyunculuk’ dersleriyle tecrübe etme şansı yakaladım, ancak yine de elbette zor bir süreç başladı benim için. Sahnede bir buçuk saate yakın bir performans gösteriyorsunuz. Öncesinde dilediğiniz kadar uzun tutabileceğiniz bir hazırlık süreciniz var. Konsantrasyon, odaklanma egzersizleriyle sahneye hazırlanma aşamaları ve başından sonuna kadar bölünmeden, kesilmeden sürdürdüğünüz bir performans var. Kamera önünde sanırım en zorlandığım ve öğrenmem gereken şey buydu. Duyguyu, konsantrasyonu, odağı ne kadar sağlam ve stabil tutabileceğimi deneyimledim. Bir sahneyi kaç tekrarla aynı yoğunlukla oynayabileceğimi tecrübe ettim. Kamera açıları, ses, mikrofon, devamlılık gibi teknik çok fazla detay vardı öğrenmem gereken. ‘Bence yapabilirim’ dedim ve setin çekirgesi olarak herkesten bir şeyler öğrenmeye gayret ettim. Öğrenmeye de devam ediyorum.

Beni ben yapan her şeyin temeli Ankara’dır


DEMET ÖZDEMİR GÜZEL KALPLİ BİR DOST

Haberin Devamı

* Biraz set ortamından ve diğer oyuncularla ilişkinizden bahsedebilir misiniz? Mesela Demet Özdemir’le set dışında da görüşüyor musunuz? Nasıl bir arkadaşlığınız var?

Haberin Devamı

Okuma provasına gittiğim ilk gün kendimi ilkokula başlayan küçük bir kız çocuğu gibi hissetmiştim. Her ne okursanız, ne bilirseniz ya da kendinizi ne kadar geliştirirseniz geliştirin, bilmediğiniz bir dünyada, tanımadığınız insanlarla ortak bir iş yapacak olmak her zaman gergin ve endişe yaratan bir duyguyu barındırıyor. Acaba sevilecek miydim? Yaptığım iş beğenilecek miydi? Özellikle en büyük arzum partnerlerimle iyi bir iletişim kurmaktı. Partnerinizle göz göze bakabildiğinde hissettiğiniz o güven benim için çok kıymetliydi. O kadar mutluyum ki böyle bir ekiple çalıştığım için... İlk günden kollarını bana açıp beni iyi hissettiren partnerlerim oldu. Eksiğimi, fazlamı, ihtiyacım olanı o kadar cömertçe verdiler ki bana, hepsine minnettarım. Set dışında da birlikte olmaktan ve vakit geçirmekten çok keyif aldığım, sohbet ettiğim, dertleştiğim dostlarım var ve bu çok önemli. Demet de, hem değerli bir dost, hem de şahane bir partner oldu benim için. Bazen konuşmadan anlaşıyoruz ve sahnenin gücü de bu güvenden kaynaklanıyor. Her zaman eli elimde oldu, destek oldu, beni ayağa kaldırdı. Özverili, sağduyulu, samimi, güzel kalpli bir dost Demet. Ekibin bütünü böyle, çok şanslıyım.

Haberin Devamı

* Dizideki rolünüzden kısaca bahsedip yeni sezon hakkında bilgi verebilir misiniz?

Dizide Zeynep’in(Demet Özdemir) mahalleden en yakın arkadaşı Emine’ye hayat veriyorum. Emine, yirmili yaşlarında, annesiyle yaşayan bir kadın. Mahallede annesiyle beraber bakkal işletiyorlar, ancak Emine’nin hayattan beklentileri ve hayalleri mahallenin sınırlarını aşıyor. Okumamış olduğu için kendine ait bir mesleği yok. Bu durum onun gelecek hayallerini etkiliyor elbette. Zeynep’in küçük yaşta zengin bir aileye gitmiş olması içten içe Emine’nin Zeynep’i kıskanmasına sebep oluyor. Zeynep’in varlık içinde büyümüş ve istediği her şeye kavuşmuş bir kadın olması, zamanında aynı mahallede büyümüş bu iki kadından birinin, Emine’nin bakış açısıyla ‘kendini kurtarmış’ olması, hikâyenin ana duygusunu oluşturuyor. Birbirilerini çok sevmelerine rağmen zaman zaman Emine, yaşadığı bu sıkışmışlığın acısını hissediyor. Zeynep’in eski nişanlısı Faruk’a aşık olması ile birlikte değişen hayatı, kaybettikleri, feda ettikleri, unutmak zorunda kaldıkları, acıları, sevinçleriyle yeni sezonda da oynaması çok keyifli şahane bir kadın hikâyesi olacak Emine.

Beni ben yapan her şeyin temeli Ankara’dır


‘SAHNE 367’ SEYİRCİSİYLE BULUŞMAYA DEVAM EDECEK

Haberin Devamı

* Dizi dışında tiyatro çalışmaları nasıl gidiyor, yeni oyun hazırlıkları var mı?

2017 yılında kurduğumuz kumpanyamız ‘Sahne 367’, Ankara’da seyircisiyle buluşmaya devam edecek. Yaşadığımız pandemi her özel tiyatro gibi bizleri de derinden etkiledi. Maddi manevi yara aldığımız bir dönemden geçtik ve geçmeye de devam ediyoruz. Seyircimize sağlıkla, huzurla kavuşacağımız zamanı bekliyoruz. Bu süre içerisinde de proje üretmeye ve hali hazırda var olan projelerimiz için açık hava gibi imkânları değerlendirmeye çalışıyoruz. Şu anda iki tane oyunumuz var: ‘Soytarılar 2024’ ve ‘Resimli Osmanlı Tarihi.’ Her ikisinde de oynuyorum ve sahneye çıkacağımız günü iple çekiyorum. Sahnemiz Ankara’da ancak İstanbul turnemiz elbette olacak. Öğrencilerimiz var, yenileri olacak. Onları yetiştirmeye çalışıyoruz. Üretmek bizi her zaman sağlam, dirençli ve sağlıklı hissettiriyor. Şimdilik planlar böyle.

Beni ben yapan her şeyin temeli Ankara’dır


* ‘Madam’ oyunuyla çok fazla gündeme geldiniz. Bu oyun size ne kattı?

‘Madam’, 2018’de Bilkent’ten mezun olduğum ay çalışmaya başladığım ve 15 gün süren bir prova sürecinden sonra taptaze bir şekilde seyircisiyle buluşan bir işti. Tek kişilik bir oyundu. Edith Piaf’ın hayatından parçalar olan bir toplum eleştirisi aslında. ‘Madam’, iki sezon ‘Sahne 367’nin gururla ve mutlulukla seyircisiyle buluşturduğu bir projeydi. Benim için çok zor, çok keyifli, çetrefilli, içinde acının da neşenin olduğu bir süreç. Bana çok şey kattı, sahnemize çok şey kattı. 40’a yakın oyun oynadık, festivaller, turneler derken benden, bizden bir parçaydı ‘Madam.’ Yüzlerce seyirciyle birlikte ağladık, birlikte güldük, birlikte heyecanlandık. Şahane bir tecrübe. Dört ödül getirdi sahneye. Hayalini kurduğumuz kıymetli ödüller. İlk göz ağrım, ilk hakiki sancım, ilk sahici alkışım demiştim bir keresinde. Çok kıymetli. İyi ki yapmışım dediğim bir iş.

Beni ben yapan her şeyin temeli Ankara’dır


* Bundan sonraki kariyer planları nasıl şekillenecek. Tiyatro ya da televizyon dünyası... Hangisi sizin için öncelikli olacak?

Sanırım kariyerim bundan sonra önüme gelen işlerle şekillenecek. Şu andan bir şey söylemek zor, ancak şunu biliyorum, tiyatro ölene kadar devam edecek. Bir tercih yapmak durumunda olduğumuzu düşünmüyorum aslında. Hem sahnede hem ekranda başarıyla ve azimle işlerini yapan dostlarım var örnek aldığım. Onların yolundan ilerleyeceğim. Tiyatro göz bebeğimiz, tabii ondan ayrı düşersek büyüyemeyiz.

Haberin Devamı

ANKARA’NIN GÜZELLİĞİNİ ANKARA’DA DOĞAN BİLİR

* Eğitimini Ankara’da alan, oyunculuğa bu şehirde adım atan birisiniz. Ankara sizin için ne ifade ediyor, size ne kattı?

Ah Ankara! Ankara’nın güzelliğini Ankara’da doğan bilir. Hep öyle derim. ‘Denizsiz yaşanır mı’, ‘memur şehri’, ‘hiç eğlence yok’ diyenler; Ankara’da doğmayıp, Ankara’nın kışında sokakta yürümemiş olanlardır. Herkesin memleketi kendine güzel görünür. Benimkisi de öyle bir sevgi sanırım. Her sokağında ayrı anı, her köşesinde ayrı güzellik, hasret barındırır Ankara. Evim, okullarım, sahnem, ailem... Ankara’da büyümek güzeldir. Okumak daha da güzeldir. Beni ben yapan her şeyin temeli Ankara’dır yani. Beni büyüten adam eden şehirdir. O yüzden Ankara’nın da, Ankara’ya ait herkesin, her şeyin de kıymeti büyüktür. Acısıyla tatlısıyla...

Beni ben yapan her şeyin temeli Ankara’dır

Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu. Tiyatro sahnesinde gösterdiği performansla kısa sürede adından söz ettirdi. Edith Piaf’ın hayatından kesitler anlatan ‘Madam’ oyunuyla çok sayıda ödülün sahibi oldu. Şimdi ise ekranların sevilen dizisi ‘Doğduğun Ev Kaderindir’de ‘Emine’ karakterine hayat veriyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!