Bakan Çelik’ten Tınaztepe’ye ziyaret

Güncelleme Tarihi:

Bakan Çelik’ten Tınaztepe’ye ziyaret
Oluşturulma Tarihi: Kasım 12, 2007 00:00

Eğitim Başkenti’nin gündeme getirdiği Ankara Hürriyet’te de "Öğrenci Önünde Servişçi Terörü" adlı habere konu olan Tınaztepe Lisesi’ne sürpriz bir ziyaret gerçekleşti. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, İl Milli Eğitim Müdürü Murat Bey Balta ve Milli Eğitim Bakanlığı Başmüfettişi Fuat Sarıalioğlu ve beraberindeki heyet okula gelerek müdür ve öğretmenlerle görüştü.

Bakan Çelik önce bir kaç sınıfa giderek öğrencilerle sohbet etti. Okulun fiziki durumunu ve öğrencilerin bilgi düzeylerini çok beğendiğini belirten Çelik, öğrencilerle sohbetin ardından tüm öğretmenlerin ve yöneticilerin de katıldığı mini bir toplantı yaptı.

Tınaztepe Lisesi’nde 6 Ekim’de öğrencilerin gözleri önünde gerçekleşen olayda bir servis şoförü tartaklanarak hastanelik edilmiş, Milli Eğitim Bakanlığı konuyla ilgili okulda inceleme başlatmıştı. Çelik’in okuldaki birlik beraberliğin temini niteliğindeki bu ziyareti eminiz ki faydalı olacaktır.

Toplantı sırasında ekonomide eğitime ayrılan bütçeyi arttırmaya çalıştığını söyleyen Çelik’in, "Ben masa başında görev yapma anlayışı içinde değilim. Eğitim toplumda çok önemli, onun için ben tüm okullara ve illere gitmeye çalışıyorum" dediği öğrenildi. İnceleme sonucunda okulda ne gibi değişikler olur bilinmez ama Bakan Çelik’in işini hakkıyla yapan idarecileri ödüllendireceği gibi, yanlışlar ve eksiklerin de sonuna kadar üzerine gideceğine inanıyoruz.

Gazili hocadan Bilkent’e eleştri

GAZİ Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Leyla Küçükahmet Eğitim Başkenti köşesine Bilkent Üniversitesi kütüphanesinde yaşadığı bir sıkıntıyı şöyle aktarıyor:

"Ülkemizin yetiştirdiği en değerli eğitimcilerden Merhum Prof. Dr. İsmayil Hakkı Baltacıoğlu üzerinde bir çalışmam nedeniyle, yazmış olduğu 89 eseri tek tek okumam gerekiyor. Bunların 8-10 tanesini Bilkent Üniversitesi Kütüphanesi’nde buldum. Bilkent üniversitesi’nin benim üniversitemle yapmış olduğu bir protokol kapsamında bizler bir ay süreyle beş adet kitabı alabiliyoruz. Seçtiğim üç kitabı ödünç alma bölümüne getirdiğimde kitapların ikisini ’sanat’ kitabı olduğu için alamayacağımı söylediler. Çünkü ben yalnızca eğitim kitabı alabilirmişim. ’Benim yerim yurdum belli, elimde kütüphanenize ait giriş kartım var. Ben bir ay için beş kitap alabiliyorsam, bu hastalığımı okuyacağım bir tıp kitabı da olabilir, ilgimi çeken bir roman da’ dedim. Buna karşı ilgililerin verdikleri cevap ’Haklı olabilirsiniz ama protokol böyle.’ Sonuçta, burada bir yanlışlık var ama, kendi kurumuma da durumu bildirip bu protokol maddesini düzettirmek için uğraşmam daha doğru olur diye düşündüm. Burada yanlış olan daha önemli husus, Bilkent gibi sayılı bir üniversitenin kütüphanesinde kitap tasnif edenlerin bu tasnifi neye göre yaptıkları. Baltacıoğlu eğitim bilimcidir. İsmi ne olursa olsun eğitim kitabı yazmıştır. Kitapların yazarının ismi ve kitabın içeriğinden iki satır okumak, hatta yayınevine bakmak bunu anlamak için yeterlidir. Baltacıoğlu’nun ’Türklerde yazı sanatı’ isimli kitabını her nasılsa alabildim. Ama ’Sanat ve demokrasi’ ile ’Sanat’ isimli kitaplarını alamadım. Gerekçe eğitim kitabı olmaması. Sırf önsözünden iki cümle okunursa anlaşılabileceğini anlatmaya çalıştım ise de günüm boşa gitti. Ve kendi kendime dedim ki ’Millet olarak kitap okumadığımızdan yakınıyoruz. 20 yıllık bir profesör olarak iddialı bir üniversitenin kütüphanesinde bir kitap alabilmek için bu denli güçlük yaşıyorsam ve elim boş dönüyorsam, gençlere nasıl, kütüphanelerimiz hizmetinizde, bol bol okuyun, ufkunuz açılsın diyebileceğim."

Mesleki eğitimle ilgili bir görüş

TESK Başkanı Bendevi Palandöken’in geçtiğimiz hafta Eğitim Başkenti’ne ayrıntılarını anlattığı TESK Yüksekokulu’yla ilgili, OSTİM’de makine imalatı yapan bir iş ortağı Makine Yüksek Mühendisi Yusuf Tekin eleştirilerini ve önerilerini "ankarakampus@hurriyet.com.tr" adresine bir e-posta’yla bildirdi. Tekin’in tespitleri şöyle:

"Ülkemizin ihtiyacı orta öğrenimden itibaren bir mesleğe, sanata yönlendirilen iş yapacak beyinlerdir. Sayın Palandöken, ’Artık kimse çocuğunu sanayiye gönderip çıraklık ustalık sistemine sokmak istemiyor. Çocuğum sanayiye gitse, endüstri meslek lisesine gitse ne olacak düşüncesi hákim. Ailelerin bu tedirginliğini atabilmek için yüksekokul kimliği oluşturulmalı’ diyor. Bu anlayış ve yaklaşımın, üretimin ve ulusal sanayinin can çekiştiği günümüzde ülke ekonomisine ve kalkınmamıza faydalı olacağını düşünemiyorum. Orta öğrenimde dört yıl genç beyinlerin zaman kaybetmesi önlenmelidir. Yapılması gereken esnaf ve sanatkarların işi yaptıracağı eleman ihtiyacı için önce meslek liseleri açmak daha sonra mevcut durum belirli bir süre gözlenerek meslek yüksekokulu açmaktır. Unutulmamalıdır ki önce usta olunur sonra ustabaşı."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!